Pazar Bazı obur hastalar "Nolur bana ceza verin" diyor

Bazı obur hastalar "Nolur bana ceza verin" diyor

20.03.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Ünlü diyet uzmanı Doktor Taylan Kümeli: "Artık erkekler de güzellik için zayıfladıklarını söylüyorlar"

Bazı obur hastalar Nolur bana ceza verin diyor

Taylan Kümeli son birkaç yıldır fazla kilolardan mustarip İstanbulluların bel bağladığı bir diyet ve beslenme uzmanı doktor. Şu sıralar en "in" diyetisyen. Kliniğine bizden sonra geliyor Kümeli. O da toz pembesi bir tişört giymiş. Benim gibi sabahları birkaç tas kahve ve bir avuç sigarayla güne başlayan biri için o da fazla enerjik.Arkadaşlarım Elif Yıldız ve Nazan Aşık uzun zamandır bahsediyorlardı Taylan Kümeliden. Onlarda artık bir alışkanlığa, ihtiyaca dönüşmüştü onunla iletişim kurmak, öğünlerden sonra ona telefon edip suçlu suçlu gastronomik itiraflarda bulunmak.Ama benim Taylan Kümeli ile röportaj yapmam için, demek ki Beşiktaşa el atması gerekiyormuş.Sinan Engin, Yıldırım Demirören, Lucescu, hepsi Kümelinin tezgâhından geçiyorlar şu sıralar.Kümelinin diğer diyetisyenlerden bir farkı da, yaptığı işi felsefe ile temellendirmesi. İşine politik bakabilmesi. Hafta içinde Nişantaşında çalışan Kümeli, hafta sonları fakir semtlerde ücretsiz diyet eğitimi veriyor. Kümeli ile dar alanda başlayan kısa paslaşmalarımız bir süre sonra felsefeye, politikaya, sosyolojiye uzandı. Diyetisyen Taylan Kümelinin Nişantaşında bir apartmanın iki katına yayılan kliniği farklı bir gezegen ya da en azından bir uzay üssü gibi. Kadınlardan müteşekkil farklı bir tür sanki burada çalışanlar. Uzunu, kısası hiç fark etmiyor, hepsi "fit", göğüs ileride karın içeride, sabah sabah "tip top" giyinip gelmişler buraya, koca gülücüklerle açıyorlar kapıyı. Şeker rengi, pembe giysiler üzerlerinde. Masalara içinde portakal dilimleri yüzen sürahiler koyuyorlar. Tavanda, duvarlarda yeşil elma fotoğrafları. "Estetik için gelir, sağlık için geldiklerini söylerler" Endüstrileşmenin, zenginleşmenin sonucunda insanlar artık kısa zamanda daha fazla zevk almak istiyorlar. Kendilerini dışarı, sokağa attılar. Zevk için yemek yeme daha önem kazandı. Bununla birlikte de şişmanlık bir tehlike olarak gözüktü. Ama bence diyet uzmanları insanlara seçiciliği öğretirlerse, ağız tadından çok fazla ödün vermeden ikisi beraber yürütülebilir. Geçenlerde New York Timesın hafta sonu ekinde "Amerikanın yeni çelişkisi" diye bir kapak konusu yayımlandı. Aynı çelişik durum Türkiyede de yayılıyor. Neden herkes hem gurme oldu hem de diyetisyenlere gidip zayıflamak istiyor? Herkese göre lezzetli olan şeyler değişir. Ama ben şuna inanıyorum: Siz döner yiyerek de zayıflayabilirsiniz. Zayıflamak için sürekli haşlanmış sebze, meyve, yoğurt yemek zorunda değilsiniz. "Lezzetli olan her şey zararlıdır" klişesi doğru değil mi yani? Evet, bizde çok kötü bir şey daha yapılır. "Fazla gülme, ağlarsın" denir. "Niye canım ağlayacağım? Güleceğim de, ağlamayacağım da." "Lezzetli olan her şeyin zararlı olduğu" klişesi şundan da kaynaklanıyor olabilir mi: Fazla haz, fazla zevk hep bir suçluluk duygusunu da beraber getirir ya. Evet, çağımızda güzellik zayıf olmaktan geçiyor. Bize gelenler de bunu sağlık için değil, estetik için yapıyorlar çoğunlukla. Bilinçaltında estetik ama dışavurdukları sağlık. Eskiden zenginliğin göstergesiydi şişmanlık. Hatta patron figürü sinemada, tiyatroda hep şişmandır. Şimdi zayıflık zenginliğin göstergesi oldu sanki, değil mi? Diyet; beslenme önerisi, doğru beslenme eğitimidir; rejim ise bazı şeylerin kısıtlanarak insanın hayatına engeller getirilmesi demektir. Rejimle diyet farklı şeyler midir? Roland Barthes her rejimin, ister siyasi, ister tıbbi rejim olsun, her zaman baskı ile geldiğini söyler. "Dünyada bu kadar aç yaşarken, şişman olmak beni utandırıyor diyen iki hastam vardı" Çok fazla. Bazıları için bu bir psikolojik rahatlama. Bulundukları formatın dışına çıkmak onları mutlu ediyor. Onları anlıyorum. Ama bazıları için hayatta her şey zayıflamak olmuş. Onlara çok kızıyorum. Herkes aynı kiloda olacak diye bir şey olmaz. Herkes kendisi için sağlıklı kiloda olmalı. Zayıflamayı saplantı haline getirmiş hasta çok mu? Onlara anlatmaya çalışıyoruz artık zayıflamamaları gerektiğini. 38 bedene iniyorlar ama onlar kendilerini 42 beden gibi görüyorlar. O zaman bir psikolog ya da psikiyatrist öneriyoruz. Bir de anoreksik olanlar oluyor, değil mi? Ne kadar zayıflasalar da, kendilerini şişman sanıyorlar... "Ben diyette de faşist yöntemlere karşıyım" Tabii. Çünkü evlerinde karınlarını doyurmak için sadece bulgur oluyor mesela. Yaşayabilmek için sürekli karbonhidrat alıyorlar. Siz fakir semtlere gidip diyet eğitimi veriyormuşsunuz. Oralarda da obezite sık rastlanan bir durum mu? Evet, böyle iki hastam oldu. Biri sizin gibi gazeteci, felsefe okumuş, bir televizyonda çalışıyor, diğeri ise yurtdışında yaşayan bir hanımdı. O da, "Dünyada bu kadar aç yaşarken, şişman olmak beni utandırıyor" diyordu. Ve bence bu gerekçe de çok doğru. Ben de fazla kilolarımdan şikayetçiyim ama benimki ideolojik nedenli. Çünkü bu kadar aç insanın yaşadığı bir dünyada kilolu olmak beni utandırıyor. Size ideolojik gerekçelerle zayıflamak isteyenler geliyor mu? Kesinlikle doğru bir saptama. Oysa Batıdaki obezite sorununa neden olan aşırı ve yanlış beslenme Afrikadaki açlık sorununun da nedeni. ABDde yanlış beslenen obez bir çocuğun yedikleriyle Afrikada 20 aç çocuk kurtarılabilir. Sudan, Somali gibi açlık çekilen ülkelerden dünyaca ünlü mankenler çıkıyor. Bu mankenlerin de Batılıların Afrikadaki açlık görüntülerine duyarsızlaşmasına, bunu güzellik için ödenen bir bedel gibi kabul etmelerine neden olduğu söyleniyor. Ne dersiniz? Hayır. Böyle yöntemler uygulayanlar oluyor ama ben bunlara çok karşıyım. Tabii ben de bazı yardımcı unsurlar kullanıyorum. Siz de başkaları gibi hastaların çenesine çivi çakmak ya da balon yutturmak gibi yöntemler kullanır mısınız? Su içiriyorum. Sonra Dünya Sağlık Örgütünün öngördüğü ve dahiliye uzmanlarının da tavsiye ettiği bazı vitamin ve mineraller veriyorum. Ben her tür faşist yönteme karşıyım. Kan grubuna göre diyet programı yazmayı bile ırkçılık olarak nitelendiriyorum. Ne mesela? Ben buraya bir hasta geldiğinde kendimi onun yerine koyuyorum ve "Ben bir diyet uzmanına gitseydim ne isterdim?" diye soruyorum kendime. Budur belki farkım. Ben hastamla bütünleşiyorum. Bu belki benim ruh sağlığım açısından çok iyi bir şey değil, akşam eve gittiğimde 40 kişinin hayatını yaşamış gibi oluyorum ama benim farkım bu galiba. Peki, Taylan Kümeliyi diğer diyetisyenlerden ayıranın ne olduğunu tek cümleyle söylemeniz gerekse ne dersiniz? "Kadınlar eşleri, erkekler kendileri için zayıflar" Farklı. Eskiden hele, erkekler estetik nedenlerle zayıflamak istediklerini asla söylemezlerdi. Şimdi artık bunu söyleyebiliyorlar ve böylelikle kadınlarla erkeklerin talepleri benzeşiyor. Ama erkekler kendileri için, kadınlar ise eşleri için güzel olmak istediklerini söylüyorlar. Şimdi de böyle bir fark oluştu. Bir de kadınlar kendilerine ve bana karşı erkeklerden daha fazla acımasız oluyorlar. Kadınlarla erkeklerin kilolarına yaklaşımları farklı mı? Evet. Kadınlar daha çok. Ya kocası artık zayıflamasından umudu kesmiş oluyor ve finanse etmiyor onun zayıflama çabalarını. Bu yüzden kendi imkanlarıyla, kocasından gizli geliyor. Ya da kocası kadını kilolu beğeniyor ama toplum içinde zayıf olmak istediği için bana geliyor. O zaman soruyorum ona kocasıyla evdeki mutluluğunun mu, toplum içindeki görüntüsünün mü kendisi için daha önemli olduğunu ve ondan sonra başlıyorum tedaviye. Bazıları da vazgeçiyor bunu sorunca. Peki, karısından ya da kocasından gizli gelen oluyor mu? Evet. O anda onların kilolarını görmelerini engellemek için dikkatlerini başka yöne çekerim. Tartıya çıkarken tedirgin midir hastalarınız? "Bir kadın siyasi ayağına çağırdı, gitmedim" Tabii. Ama ben cezalandırmıyorum. Eğer çok isterlerse, "Ne olur, cezalandırın beni Taylan hanım" derlerse, parmağımı sallayıp "Hı" diyorum. Sizi günah çıkarma mercii olarak gören ya da sizin tarafınızdan cezalandırılmak isteyen obur hastalarınız oluyor mu? Evet. Ya da eğer program dışı bir şey yedilerse bunu gizlememelerini söylüyorum. Eğer mutlu olacaksa yesin ama gizlemesin. Siz hastalarınızın yedikleri her şeyi bir deftere yazmalarını istiyorsunuz, değil mi? Sonra bu defteri kontrol mü ediyorsunuz? Hayır. Tam tersine bana tekrar gelmeye başladıklarında takım düzeliyor. Sinan Engin, Lucescu, Yıldırım Demirören, futbolcular. Hepsi sizin hastanız oldu ve endorfinsiz kaldıkları için de Beşiktaşta işler kötüye gitti. Böyle diyebilir miyiz? O çok zeki bir adam. Kendisi gelmedi, menajerini gönderdi. Sonra menajerine verdiğim diyet programını kendisi uygulamış. Cem Yılmaz da hastanız değil mi? Evet, geçen gün çok ünlü bir kadın politikacımız aradı. Evine gitmemi rica etti. Ben de "Bir bilim adamı böyle bir şey için kimsenin ayağına gitmez" diyerek kabul etmedim. Tuhaf istekleri olan hastalarınız oluyor mu? İsim vermem doğru olmaz, söylemem. Tansu Çiller mi?