Pazar "Bazıları annesine bazıları cinsel organına takılı kalmış"

"Bazıları annesine bazıları cinsel organına takılı kalmış"

14.03.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Psikolog İlkim Öz, kendisine başvuran altı erkeğin terapi seanslarını kitaplaştırdı. Öz'e göre Türkiye'deki ilişkilerde sorun çıktığında kadın çözmeye çalışıyor, erkek yokmuş gibi davranıyor

Bazıları annesine bazıları cinsel organına takılı kalmış





Ortaköy'de sessiz bir kafe. İki kadın bir erkek masada oturmuş, tuhaf tuhaf konuşuyoruz. Erkeklerin penis boyu takıntısı, aldatılan erkeğin tepkisi, terapiye gelen çiftin yaptıkları... İlgilenmiyormuş gibi görünseler de garsonlar büyük bir şaşkınlık ve dikkatle bizi dinliyorlar. Büyük ihtimalle ya sapık ya kafayı erkeklerle bozmuş insanlar ya da doktor filan olduğumuzu düşünüyorlar.
Tabii onları merakta bırakmamak için bir ara yarım ağızla "Röportaj yapıyoruz da!" gibi bir şeyler söylüyoruz.
Psikolog İlkim Öz, karısı tarafından aldatılmak, penisinin boyuna takmak, eşine dayak atmak gibi çeşitli sorunları olan altı erkek danışanıyla yaptığı terapileri kitaplaştırınca o tuhaf soruları sormak şart oluyor halbuki. Çünkü biz bunları merak ediyoruz. Üstelik kitaptaki altı erkeğin hepsinin hikayesi gerçek. Mete'nin, Serhat'ın, Timur'un... Yani biz Alfa Yayınevi'nden çıkan "Erkekler Neden Evlenir?" kitabını konuşmak için bir araya geliyoruz.
Masada en sıkıntılı anları yaşayan ise foto muhabiri arkadaşım Bünyamin Aygün. Çünkü erkeklerle ilgili her soru ve her yanıttan sonra masadaki tek erkeğe, yani Bünyamin'e bakıyoruz, acaba ne yapıyor diye. Hiçbir şey yapmıyor! Sadece dinliyor ve neden ikide bir ona baktığımızı soruyor!


Evet. Bu kitaptaki altı erkek de bana terapi almaya gelmiş, evli Türk erkekleri! Hepsi kendi yaşamöyküleri.

"Kadın boşanmak istiyor erkek 'Mutluyuz' diyor"

Üç-dört yıldır.


Aslında ben de düşünmüyordum. Terapiye gelen erkek danışanlarıma böyle bir kitabın içinde yer almak isteyip istemeyeceklerini sordum. İsteyenler ve istemeyenler oldu. Gönüllü olan erkeklerden altısının öyküsünü seçtim. Mesela Serhat cinselliği cinsel organının boyutuyla ölçüyordu, adını yazmadığım bir danışanım karısı tarafından aldatılıyordu, Mete annesinde takılı kalmıştı, Timur aşırı derecede kıskançtı, Alp eşini dövüyordu. Hepsinin yaşadıklarını olduğu gibi anlattım.


Çünkü Türkiye'de ilişkideki sorunları çözmeye çabalayanlar kadınlar. Şöyle ki, bana bir kadın geliyor. "Boşanmak istiyorum, ayrılmak istiyorum" diyor. Daha sonra erkeği alıyorum. "Nasıl gidiyor evlilik?" diye soruyorum. "Çok mutluyuz. Eşim gelmek istedi" diyor. Karısı davayı açmış ve boşanacak, erkek hâlâ "Mutluyuz" diyor. Kadın için sorun olan bir şey, erkek için sorun olmayabiliyor. Bazen çifte bir kitap okumalarını öneriyorum. Kadın okuyor. Erkek "Sen oku, özetlersin" diyor.


Siz dediğimde aramızda mesafe oluyor. Örneğin danışanıma "Sizi anlıyorum" demektense, "Seni anlıyorum" demek terapide daha samimi oluyor. Bir de tabii, orada otorite sizsiniz. Benim için çok da önemli değil. O da bana "sen" diyebilir.


Bir konferansta konuşmacı "Erkekler için dünya penislerinin etrafında dönüyor" demişti. Tabii ki bütün erkekler böyle değil ama bunu takıntı haline getiren erkekler için evet. Bazı erkekler kendi cinsel kimliklerini penislerinin boyuyla ölçtükleri için sorun yaşayabiliyorlar. Ve bu erkeklerin sayısı oldukça fazla. Düşünürseniz, daha çocuklukta "Hadi oğlum amcana göster" derler. Çocuklar "Hangimizinki büyük?", "Hangimiz daha uzağa işiyoruz?" yarışı yaparlar. Bunlar aslında çok sağlıksız. Anne-babaların erkek çocuklarının cinsel organını bu derece yüceltmesi ve önemsemesi ileride sorunlara yol açabiliyor. Kız çocuklarına ise tam tersine, kendini saklaması öğretiliyor. Hiç kızlara "Hadi göğüslerini göster" diyor muyuz? Kız çocuk ilk kanamasını saklamak zorunda kalıyor ama erkek sünnet olduğunda büyük kutlamalar yapılıyor. ani erkekler cinsiyetlerine odaklı yaşıyorlar. Bir yandan da bunun büyük baskısı altında kalıyorlar. Çünkü toplumun erkeklerden beklentisi çok fazla.

25 yıllık evliliği boyunca orgazm taklidi yapan kadın

Ben çiftlerin her alanda dürüst olmaları gerektiğini düşünüyorum. Günlük yaşamdaki kadar cinsel hayatlarında da açık olmalılar ki, birbirlerini tanıyabilsinler. Bizim toplumumuzda kadınlar kapalı. 25 yıl evli olup hiçbir şekilde orgazm olmadıklarını ama orgazm taklidi yaptıklarını söyleyen danışanlarım var. 25 sene öyle boşu boşuna geçiyor. Mutsuz bir kadın, depresyonda bir erkek... Kitaptaki örnekte penisinin boyunu dert edinen erkeğin bu sorununu karısının orgazm taklidi yapması da tetikliyor.


Aslında kolay olmalı. Bir kadının eşine "Ben tatmin olmadım" demesi çok zor tabii. Çünkü ülkemizde kadınlar böyle yetiştirilmiyor. Mesela "Sen nereden öğrendin bunu!" diye bir tepkiyle de karşılaşabilir. Herkes kendi eşinin kişiliğine göre ona nasıl yaklaşması gerektiğini bilecektir. En uygun dille bunu iletmeli. Yoksa sorun büyür.


Evlilik tabii ki yasal seks değil.Evlilik sadece seks değil zaten. Aslında görücü usulü için, "yasal seks" değil de toplumun dejenere olmaması için bulunmuş bir çözüm diyebiliriz. Sonuçta o yaşta kızlar hamile kalabiliyor, başlarına olumsuz olaylar gelebiliyor. Ama zamanla bu da değişiyor...

"Sen beni aldatmadın, bu bize karşı bir komplo"
Aldatılan erkekler çok farklı tepkiler verebiliyor. Genelde asla affetmez diye düşünülür ama tersi de olabiliyor. Şöyle bir örnek vereyim. Bana bir karı-koca geldi. Kadın kocasını aldatıyor. Kocasına bir mektup geliyor: "Karın falanca kişiyle, şu kadar zamandır seni aldatıyor." Kadın da bunu kabul ediyor ve ayrılmak istiyor. Orada erkek, hiç unutmuyorum eline mektubu alıp "Bu bir komplo, değil mi, bu bir yalan değil mi? Bizim sevgimizi yıkmak istiyorlar" demişti. Boşandılar ve erkek aldatıldığına asla inanmadı. Böyle davranan da oluyor, namus davası gibi görüp şiddete başvuran da...