Pazar Beethoven tokatı ile silkinenlere ithafen

Beethoven tokatı ile silkinenlere ithafen

08.07.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Beethoven tokatı ile silkinenlere ithafen

Beethoven tokatı  ile silkinenlere ithafen

Beethoven tokatı ile silkinenlere ithafen

Müzisyenlerin "Beethoven tutkunu" olduğu dönemleri vardır.
Ben o dönemlerimden birinde değilim. Ama yıllar önce verilen bir siparişi yerine getirmek üzere, (şöyle ki, gelecek ay yapacağım Avustralya turnesi kapsamında Sidney’in -hepimizin bildiği -opera binasında vereceğim 4 konser sayesinde) Beethoven’in üçüncü piyano konçertosunu çalışmaktayım.
Elbetteki tek sebep, ille de bu eseri çalmamı isteyen Sidney Senfoni Orkestrası değil. Beethoven çalmak yararlıdır. Teknik olarak zor olduğu için insan onunla kendini sınar. (Yani müzisyenler için Beethoven, bir nevi "doktor kontrolü" gibi.) Şöyle söyleyelim; ben bu kontrolden ilk etapta sağlam çıktım. "Zayıflamışım" paniğine kapılmadığıma da ayrıca sevindim!
Geçen ay "yeni" bir Mozart konçertosu öğrenip, konserde çalmış olduğum için, ilk kez Mozart ve Beethoven’i kendi hayatımda bu derece yakından karşılaştırma fırsatım doğdu.
Biraz bahsedelim.
***
İnsan yeni bir Beethoven parçasını öğrenirken daha hırslıdır. Çünkü mücadele daha zorlu.
Mozart’ta öyle değil, o gelir sizi bulur, zahmete gerek yok. Hele önceden 7-8 Mozart konçerto çaldıysanız, dokuzuncusunu kağıt üzerinde kazanırsınız...

Beethoven ise her seferinde yeni problemler yaratır. 40 küsur eserini çalmış olduğum için artık emin konuşabilirim...
Mesela: İki sene önce gayet düzgün çalmış olduğum bir sonatında bile bugün kendimi emin hissedemem. Çünkü biliyorum ki, bugün o sonatı tamamen değişmiş olarak karşımda bulacağım. Bunun nedeni ama ben değilim. Bunun nedeni Beethoven...
Adam o derece huzursuz ki, "200 sene sonrasının insanı"nı da huzursuz yapıyor. İşin garibi 201 sene sonra da yapıyor!!!
Sabah kalktığınızda "benim bir problemim var. Neydi? Haa, Beethoven 3!" gibisinden...
Tipik Beethoven’e özgü bütün iyi ve kötü yanlar 3. Konçerto’da da mevcut.
Kötü yanları mı?
Hani Beethoven büyük bir ilgi ve heyecan yaratarak esere girişir de, sonrasında ufaktan bir hayal kırıklığı yaşanır. Yalan mı? Buna sık rastlarız.
***
Ve bugün kendime şöyle bir emir verdim: Sev onu!
Şimdi bu gibi durumlarda eksik olan şeyi kendinizde aramanız iyidir; geliştiricidir. Ama dikkat! Kişiselleşeceğiniz için, "gerçekölerden uzaklaşma tehlikesi doğacaktır. Bu da sıkıntılı bir vaziyettir, çünkü Beethoven, yorumcuya en fazla emir veren, onu en fazla kısıtlayan bestecidir.
Mozart’ta bu tip sorunlar yok, çünkü sevilecek şeyleri aramaya gerek yok.
Sevilecek şey orada zaten.
Beethoven, estetik olarak "güzele" yönelmiş bir besteci olmadığı için, bu bahsettiğim durum, sanıldığından çok daha komplike aslında. Sesleri bir araya getirirken sonucunun "güzel" olmasıyla ilgilenmeyen tarihteki ilk besteci belki de...




PAZAR