Pazar Bir şehrin anatomisi

Bir şehrin anatomisi

12.02.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Trabzon tezcanlılığının, silah bağımlılığının, işsizliğinin, sanayisizliğinin, göç alıp göç verişinin, bağnazlaşmasının, misyonerlik korkusunun bedelini ödüyor

Bir şehrin anatomisi

Papaz cinayetinin ardında Trabzon'un halet-i ruhiyesi var can.dundar@e-kolay.net Gurur söz konusudur.Kabul eder Fatih...Lakin zincir, gözle görülemeyecek uzaklıktadır. Rumlar "Kurtulduk" diye sevinir.Fatih en namlı topçularını toplar. Atışlar başlar. Ne var ki hiçbiri hedefi vuramaz. Nihayet 39'uncu gülle de boşa gittikten sonra Fatih gürler:"Kendine güvenen, gelsin top başına!"Kolay mı: Gülle boşa giderse kelle de gidecek...Herkesin çekindiği anda birden top ateşlenir. Gülle havada süzülür, karşıya düşer. Herkes bu cüretin sahibine dönüp bakar:Çelimsiz bir yeniçeridir.Fatih hiddetle sorar:"Sen topçu musun?""Değilim.""O halde neden topu ateşledin?""Zinciri koparmak için devletlim."Fatih hepten hiddetlenir. Haykırır:"Tiz urun başını!"Yeniçerinin başı vurulur, bir kelle kanlar içinde düşer yere... Az sonra karşı tepeden bir çığlık yükselir: "Zincir koptu... Zincir koptu..."Ortalık birbirine girer. Ateşlenen son güllenin hedefi bulduğu, zinciri kopardığı anlaşılır. Lakin ateşleyenin kellesi yerdedir.Üzülür Fatih..."Cesedi tiz kefenleyin. Trabzon'a hepimizden önce bu şehidimiz girecek. Ayasofya kilisesinde onun namazını kılacağım" der.Öyle de olur.Trabzon'a, başsız yeniçerinin yeşillere sarılı tabutuyla girerler. Rivayet olunur ki; Fatih Sultan Mehmet ordusuyla Trabzon önlerine gelir. Pontus Kralı David, İstanbul fatihinin önünde duramayacağını çoktan anlamıştır. Fatih'e heyet göndererek bir öneri yapar:"Sahilde Ayasofya kilisesi ile Kule arasında bir zincir var. Sultanın çok güvendiği topçusu bu zinciri 40 kez atılacak top güllesi ile koparabilirse şehrin anahtarını teslim ederim. Zincir koparılamazsa sultan ordusunu çeksin." Mehmet Önder'in kitabından ("Şehirden Şehire Anadolu", İş Bankası Y., 1995) aktardığım bu rivayetteki "tiz" ("tez") lafı işin bam teli...Trabzon kapısının açılışındaki bir öfke nöbetinde hiddetle söylenen bu kelime, kentte yaşayacak olanlara bir buyruk oldu sanki:O günden sonra Trabzon'da her şey "tiz" yapıldı.İnsanlar tiz toplaştı, silahlar tiz çekildi, insanın da doğanın da her müdahalesi tiz oldu.Heyelanla galeyan el ele gitti.Aciliyet ve asabiyet kentin kişiliğine damgasını vurdu.Fatih'in, kenti fethettikten sonra Trabzon İmparatoru David'i huzuruna kabul edip şefkat gösterdiği, kendisine ve ailesine hediyeler verdiği, sonra da onları deniz yoluyla İstanbul'a yolladığı unutuldu.Bu bağışlayıcılıktan çok, Pontus'un intikam planları, misyonerlik faaliyetleri anlatıldı yıllar yılı..."Tiz" elden intikam dolduruşu, geçen hafta ergenlik çağında bir çocuğun papaz cinayetine kadar uzandı. Her şey "tiz" yapılır oldu Gelelim bu aculluğun nedenlerine:Başta Karadeniz'in doğasından süzülüp Karadeniz insanının doğasına sinen o "tez"canlılığın altını çizmeliyiz.Eğer benim gibi hayatınızın bir döneminde Karadeniz horonu teptiyseniz bunun ne anlama geldiğini çok daha iyi bileceksiniz.Horon öyle bir telaşla oynanır ki, yetişene dek kan revan içinde kalırsınız. Ateş, iki dakikada topuklarınızdan saç diplerinize tırmanır.Sonra ayaklarınız kontrolden çıkar; topuklarınızın zemini nasıl bir hınçla dövdüğünü, horon bittikten sonra yayılan sızıdan anlarsınız.Hani Karadenizli, kostak kostak oynayan Ankara efelerini görünce "Niye bu kadar düşünüyorlar?" diye sormuş ya...Düşünmez, oynar Karadenizli...Sonradan düşündüğünde genellikle kelle yerde olur. Önce yap, sonra düşün Altı ay önce, yine sular ısınmaya başlayınca Karadeniz'e gittiğimde, henüz işlenmemiş bir cinayetin ipuçlarını toplar gibiydim.Şimdi dönüp notlarımı okuyunca, papaz cinayetinin bütün verilerini bir arada görebiliyorum:Silahlanma tutkusu... Fevrilik... Misyonerliği, Karadeniz'i manen bitirecek bir acil tehdit olarak görme yanılgısı... "Öteki" üzerinden bir dayanışma oluşturma çabası... Bunun Hıristiyan düşmanlığına varması vs...Bölgenin aydınları, bu gelişmeyi kentin eski kozmopolit yapısını yitirmesine bağlıyor. Trabzon kozmopolit kültürle yetişmiş yazarlarını, düşünürlerini, tiyatrocularını, sinemacılarını büyük kentlere gönderdi. Buna karşın Anadolu'dan işsiz nüfus Trabzon'a göç etti. Bu yüzden kentin çok renkli kültürel kimliği zayıflarken, fevri dokuyla buluşunca son derece tehlikeli hale gelen bir mafya kültürü gün be gün ağırlık kazandı. Nüfus yapısı değişti Tabii sosyoekonomik sorunları da hatırlatmalıyız:1 milyonluk kentte 25 bin işsiz var. Bu, aşağı yukarı her ailede bir işsiz demek... Çoğu diplomalı...Kent meydanında gencecik bir nüfus seyyar mayınlar gibi dolaşıyor. Nüfusun yarısı hâlâ köyde yaşıyor. İstihdamın çoğu tarımda... Sanayi yok. Yatırım yok. Nataşalar gitti. Rus pazarı öldü. Hamsi tükendi.Hıristiyanların hac turizmi kenti canlandırabilir, ancak misyonerlik kaygısı buna da engel oluyor. Trabzon kişi başına gelir sıralamasında 45'inci sırada bulunuyor.Terörle mücadelede 132 şehit verdi. Her gelen cenazeyle büyüdü öfke... Milliyetçi refleksi besledi.Solun kalesi olagelmiş kentte MHP böyle birinci parti oldu. Seyyar mayınlar Karadeniz otoyolu da, Nataşa salgını da, Çernobil felaketi de "tiz" geldi kente...TAYAD'lılara linç girişimi de, futbolcuların arabasının kurşunlanması da tiz elden oldu.Tek teselli, Karadenizli'nin parladığı kadar "tiz" sönmesi...Papaz cinayeti de bir anda patladı ve söndü.Ama "bizim uşak", yine dolduruşa gelmiş, tiz karar vermişti.Herkes pişman olduğunda kelle yerdeydi yine... Çabuk söner Karadeniz insanının en tipik örneğidir Nihat Genç...Onlar gibi fevridir; gürledi mi en en üst perdeden gürler.Lakin bu fırtına çabuk diner; ardından sevginin, gözyaşının en su katılmamışı sökün eder. O, hayatını yazsa Trabzon'un tarihi diye okuyabiliriz belki...Nisan 2005'te Akşam'da ata şehrinin galeyanını yazdı Nihat...Papaz katili 16 yaşındaki genci daha iyi anlayabilmek için bu önemli yazıdan, Karadenizliyi tanımlayan özellikleri cımbızlıyorum:Coşkuda huzur bulma: "Dünyalılar için huzur, sakinlik, dinginlik, sabır, bekleyiş ve rahatlıktır. Trabzonlu için huzur, coşkudur. Dellendikçe, kafaları karıştıkça, kendilerini kaybettikçe huzur bulurlar." Şehvet dolu enerji: "Bu şehir tarihten bugüne, sebebi henüz keşfedilmemiş bir gençlik enerjisiyle mağdurdur. Şehvet dolu enerji... Her şeyi kudurmuşçasına yapan bir iştah... Kabından çıkamayan bu enerji, her insana, her aileye akılalmaz derinlikte ıstıraplar yaşatır."Kendine aşırı güven: "Yerinde duramaz, kabına sığmaz bu tarifsiz enerji, hayal kurmayla birleşince, asırlardır Trabzon'un çocukları en uzak ülkelere, en uzak adalara kaçıp göçüp giderler." Sosyal dönüşüm: "Trabzon'da en sert dönüşüm yılları 1980'lerdir. 1960'larda başlayıp 1990'larda doruğa ulaşan bu sosyal dönüşüm, yakın köylerin şehre akması ve şehirli aydın nüfusun şehirden kaçmasıyla oluşmuştur. 70'lerden sonra şehir tamamen köylerden inenlerin hakimiyetine girdi. 80'li yıllardan sonra bambaşka bir Trabzon çıktı ortaya... Sağ politikacıların hükümdarlık kurduğu tutucu, bağnaz kalabalıklar oluştu. Mafyatik çeteleşmeye evlatlar yetiştirdi." Sadakat kültürü: "Asırlardır bu toprak delirmişcesine sadık insan üretiyor. Savaş tarihimizin hangi sayfasını açsam, orada cesareti, saflığı ve inanılmaz ateşiyle Karadenizli gençlerin kahramanlık hikayelerini bulurum. Her yerde onlar vardır. İnanılmaz atılgandırlar. Ama sağcı politikacılar, bu sadakatin şifrelerini çözüp Karadenizli gençleri kullanmasını bilmiştir."Linç kültürü: "Karadenizli kudurmuş coşkunluğunu açığa vuramadığı zaman hayata küser, acılar çeker. Kendinden geçmeden bir yaşama kültürü bilmez, yapamaz. (...) Sokak, galeyan meydanıdır. Sokaktaki biçimsiz öfke ve taşkınlıkları yumuşatmak, yatıştırmak aydınların işidir. Onlar bu ham heyecanları yazılarına, eserlerine taşıyamıyorsa orası artık ormandır. (...) Ne var ki yetişen yeni nesle bilgi, görgü, ağabeylik, terbiye, sosyal kültür, efendiliği yetenek ve davranışlarıyla öğretecek aydın kuşak şehirden kaçtıkça sosyal kültür, ağır darbeler alıyor ve mafyatik bir delikanlı kültürünün esiri oluyor." NİHAT GENÇ'İN GÖZÜYLE Karadenizlinin formülü