Pazar Birand için 2010 yılında yeni bir dönem başlayacak

Birand için 2010 yılında yeni bir dönem başlayacak

25.11.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Yay burcundan gazeteci Mehmet Ali Birand: "Benim hareketli yıllarım Galatasaray Lisesi'nden sonra başlar. Ben 'Gazeteci olacağım' dedim. Niye gazeteci olacağım? Çünkü sürünün içinde olmak istemedim. Sürünün içinde olmamanın tek yolu, sürüyü izleyebilecek ya da yönlendirebilecek bir yerde olmak. Bunu da gazetecilik olarak gördüm"

Birand için 2010 yılında yeni bir dönem başlayacak

Astroloji aynasında Yay burcu hayata özgür, iyimser ve sürekli bir anlam arayışıyla bakar. Bu özellikleri güçlü bir biçimde sergileyen Mehmet Ali Birand'la yüksek enerjisi, heyecanları ve gazetecilikle ilgili düşünceleri üzerine söyleştik. Sürekli olarak aynı işi yaptığımda sıkılıyorum. Çok uzun süre aynı şeyi yapmayı, aynı yerde kalmayı, hep aynı biçimde düşünmeyi kaldıramıyorum. Gazeteciliği o yüzden çok seviyorum. Gazeteciliğin de içinde bir durağanlık, bir yapı vardır ama olaylar sürekli olarak değiştiği için o kendi içinde bir yenilenme getirir.Ben Milliyet gazetesinde muhabir olarak işe başladım. O zamanlar yabancı dil bildiği için dışarıdan gelenlerle, sanatçılarla görüşen gazetecilere "Beyoğlu muhabiri" denirdi. Beyoğlu muhabirliğini siyaset noktasına çıkarttım. Arkasından zorlaya zorlaya bir adım daha attım, "Yaparım" dedim ve dış olaylara yöneldim. Yay burcu uzakları, ufukları genişletme arzusunu, felsefeyi, içine medya ve basınla ilgili konuları alan bir burç. Tanrıların habercisi Merkür'ün ise astrolojik haritanızın yöneticisi olduğu görülüyor. Medya dünyasının önde gelen kişilerinden birisiniz. Merkür hızlı ve çok yönlü olmayı, bilgiyi hemen aktarma yeteneğinizi gösteriyor. Ayrıca haritanızda yüksek oranda ateş elementi de var. Bu çok enerjik bir harita. Peki kendinizi nasıl şarj ediyorsunuz, nasıl dinlenebiliyorsunuz? Bir süre sonra o da kesmedi. "Mutlaka dışarıda bir iş yapmalıyım" dedim. Dışarısı beni hep cezbetti. Brüksel'e gittim. İlk iki sene haberler, birçok iş, Brüksel'i yedim, yetmedi, tatmin etmedi. Strasbourg'a gideyim dedim. Strasbourg'dan Atina'ya sürekli bir genişleme. Onlar da yetmedi, "Ben buradayken bir kitap yazmazsam çok eksik olacak" dedim, gördüğün kitapları yazmaya başladım. Arkasından "32. Gün"ü yaptım. Sadece kitap yazmak, sadece muhabirlik artık yetersiz kalmaya başlamıştı. Bir ölçüde yaptığınız işin çehresini değiştirdiniz... "Çalışarak dinleniyorum" Benim için en hoşlandığım şey, kimsenin bilemediği bir bilgiyi bulmak, araştırmak, onu çok anlaşılır hale sokup aktarmak. Bir örnekle gidelim. Bush-Erdoğan görüşmesi bitti, brifingler yapıldı. Bir slogan bulmam lazım, bunu nasıl anlatabilirim diye: "Tarzan güç durumda." Bir tarafta Barzani öbür tarafta Erdoğan var. Durumu net şekilde anlatabiliyor. Büyük bir enerji yaratıyor ve kolektif olan bir temayı alıp güncele aktarabiliyorsunuz. Evet, bu bir; ikincisi ben normalim, siz anormalsiniz, siz çalışmıyorsunuz. Ben gece yarısı uyanıp bir yazıma çok iyi başlık bulabilirim, onu mutlaka yazarım bir kenara. Tek bir cümle yeter bana, içini sonradan doldururum onun. Örneğin, senaryo yazanlara, roman yazanlara, resim yapanlara bayılırım. Çünkü onlar var ediyorlar. Aslında gazeteci bir şeyi var etmiyor. Gazeteciler olan bir bilgiyi alıyor, iyi gazeteci onu iyi yoğuruyor, anlaşılır hale getiriyor, o kadar. Yaptığım işten keyif alıyorum. Akşam eve gittiğim zaman "Bugün harika bir gündü" diyorum. Şimdi eski yaptıklarıma geri dönüp bir kitap daha yazayım demiyorum. "Acaba internette ne yaparsam nasıl takla attırabilirim, yeni neler yapabilirim"i arıyorum. Yaşadığınız hayatın heyecanını ekrana yansıtıyor, haritanızdaki ateş elementinin getirdiği enerjiyi ortaya koyuyorsunuz. Sanırım çalışarak dinleniyorsunuz. Sabah kalktığım zaman, "Bugün kim bilir ne kadar enteresan insanlar göreceğim, ne kadar ilginç olaylarla karşı karşıya kalacağım" diye yola çıkarım. Bir tek pazartesi sabahlarını pek sevmem, o da okuldan kalma bir histir. Salı gününden itibaren dinamo hızlanmaya başlar. Zaman zaman çok gereksiz sabırsızlıklarım da olabiliyor. Bana iyi bir fikir verin, hemen şimdi onu gerçekleştirmeye çalışırım. "Niye bekliyorum, niçin bekliyorsunuz, haydi hemen yapalım" derim. Demek ki kendinizi yine enerjiyle şarj ediyorsunuz. "Sekiz ay boyunca koltuk değneğiyle yürüdüm" Sabit bir yerde kalamam. Aynı şeyi tekrarlamaktan sıkılırım. Haritanızda sabit element de çok zayıf. Sabit element bir yerde uzun süre kalmak, konsantre olmak demek. Bu ateşleme Galatasaray Lisesi'nde oldu. 1941 doğumlusunuz, 14 yaşındayken, haritanızda Oğlak dönemi başlamış. Oğlak toprak elementinden hırslı, mücadeleci, kendini adayan, uzun yıllar veren, maraton koşucusu bir burç. Bu durumda sahip olduğunuz ateş 14-15 yaşından sonra bir çeşit fırınlanmaya başlamış diyebilir miyiz? Bu, hayatınızda önemli bir geçiş bence. Evet, yatılıydı. Yatılı mı okumuştunuz? Tabii orada başka bir şey daha var. Üç yaşındayken büyük bir kaza geçirdim. Ayağım arızalandı. Ortaokul ve lisede en az beş defa ameliyat oldum. O yaştaki bir çocuk için bu hareketi kısıtlayan ve travmatize edici bir şeydi. Sekiz ay koltuk değneğiyle yürüdüm, toplam bir yıl çeşitli hastanelerde kaldım. Ondan dolayı hareketli yıllarım Galatasaray Lisesi'nden sonra başlar. Ben "Gazeteci olacağım" dedim. Niye gazeteci olacağım? Çünkü sürünün içinde olmak istemedim. Sürünün içinde olmamanın tek yolu, sürüyü izleyebilecek ya da yönlendirebilecek bir yerde olmak. Bunu da gazetecilik olarak gördüm. Ve ondan sonra patladı. Yatılı olmak hayatınıza bir olgunlaşma ve derinleşme getiriyordu... "Kendime hep güvendim" Çok! Haritanızda yükselen burcunuz Terazi. Bu burç dengeyi ve diplomasiyi anlatıyor. Bu da hayatınızın önemli bir boyutunu açıklıyor. Evet, arada bir dümenin yönünü değiştiriyorum ancak temelde denge içinde olmak çok önemli benim için. Yani bütün o fırtınaların, heyecanların, elektriklerin içinde bir düzen, bir sabitlik var. Eski Yunanlılar astrolojiyi değerlendirirken, yükselen burcu bir geminin dümeni gibi görmüşler. Orada beni en çok ne etkiliyor biliyor musun? Ben o devlet adamlarıyla, başbakanlarla, dışişleri bakanlarıyla konuşurken, kendimi onlardan hiç farklı görmem. Onların işi siyasetçilik, benimki gazetecilik. "Herkes kendi işini yapıyor" olarak görürüm. Terazi sizinle büyük ölçüde kişiselleşmiş durumda. Örneğin, devlet adamlarıyla yaptığınız röportajlar var. Tabii "32. Gün"e cehaletin cesaretiyle başladım. Kameranın bile ne olduğunu bilmiyordum. Kendi kendime hep "Şu Fransız bunu yapabiliyorsa ben niçin yapamayacak mışım?" dedim. Risk aldım. "Demirkırat", "12 Eylül", "Kıbrıs" gibi belgeselleri yaparken hep iyi olacak dedim. Ne diyeceğimi, hangi mesajı vereceğimi biliyordum. Kendime hep güvendim. Kendimden emin oldum ve eşit gördüm. Bu yaklaşım sizinin sorularınızın kalitesini değiştiriyor. Örneğin, siz kendinizi Thatcher'la eşit görebiliyorsanız, farklı soru soruyorsunuz. Aslında Dışişleri'nde de çok rahatlıkla yer alabilirdiniz. Bunu ortaya çıkaran şey biraz da cesaretiniz olsa gerek. Haritanızda savaş gezegeni Mars çok güçlü durumda. "Hep geleceğe bakarım" Evet, "32. Gün" başladı. 1955'ten sonra başlayan dönemin 30 yıl sonrasında, 1984-85'lerden sonra hayatınızda başka bir dönemin başlamış olması lazım. "32. Gün" yazılı basının içine sıkışmış olan Mehmet Ali Birand'ı toplumun önüne çıkardı. Çünkü bu dönemde Kova burcuna doğru ilerlediniz. Yaratıcı çalışmalar, TV, özgünlük dikkat çekmeye başladı. Ondan sonra üretim şeklim ve düşünce tarzım değişmeye başladı. Öncesinde Oğlak daha kurumsal bir burç olduğu için, arkasından gelen Kova size daha orijinal bir tutum getirmiş, böylece kurumsalı da bırakmış olabilirsiniz. Evet, doğru söylüyorsunuz, daha fazlasında benim nefesim kalmayacak zaten. Astrolojik açıdan içinde olduğunuz Kova burcu süreci bir beş yıl daha burada ancak... Geçmişte yaşamaktan hiç hoşlanmam. Hayatta en sevmediğim şey, sınıf arkadaşlarımla anılarımı, geçmiş günlerimi konuşmaktır. Hayır, o gün bitti. Hep geleceğe bakarım. Satürn de şu anda 12'nci evinizde. Burada hayatınızda yeni bir arayış döneminin açılmış olması beklenebilir ve bu yeni dönem için ileriye yönelik bir nokta koymak isteseniz, bu ne olurdu acaba? "Meslek yaşamımda 1974 çok önemlidir" 65 yaşına geldim. Önümü eskisi kadar uzun vadeli göremiyorum. Bu da çok doğal. 85'inde ne yapacaksın, nereden üreteceksin, onu daha belirleyemiyorum. Eşimin kafasına uyarsam dünya turuna çıkmalıyız. Yaptığım işi bırakıp seyahate gidersem motivasyonumumu kaybetmez miyim? Şu anda bildiğim ve alıştığım bir işte çalışıyorum. "Yarın boşa düşünce ne olurum?" kaygısı var. Hayatınızda bir döngü bitiyor. Çok doğru, 2010 benim yılımdır. Kendi kendime 2010'da bu işi noktalamam gerekir, yeni bir şey yapmak gerekir diye düşünüyorum. Ancak o yeni şeyi henüz bulamıyorum. Burada size bir ipucu verebilir miyim? Bu süreç en fazla 2010'da hayatınızda yeni bir bölüm açmış olacak. "Zorlu bir sınava girdim" Meslek yaşamımda 1974 çok önemlidir. Kıbrıs harekatı. Neden? Çünkü ilk defa meslek kabuğumu kırdım, etrafıma uluslararası açıdan bakmaya başladım. Kıbrıs harekatından sonra, Türkiye nasıl dışarıya açıldıysa, ben de dünyaya açıldım. IMF'yi orada öğrendim, dengeler nasıl oluşuyor bunu gördüm. Komplo teorilerinden kaçmaya başladım. 1974'ten sonra her şeyim değişti. Kariyer çizginize baktığımda, 1967'den sonra da bir çıkışınız olmuş, bu 1974'e kadar sürmüş, 1974'te bir konsolidasyon var. 1988-89 meslek yaşamımın en kötü, en talihsiz yıllarıydı. Yol kazası yaşadım. 1998'de ise yine doğru, yepyeni bir sayfa, CNN TÜRK sayfası açıldı. Hayatınızda birçok şey, kolektif olayların sizin hayatınızda somutlaşmasıyla ortaya çıkıyor. Sanki basının ve medyanın gelişimi sizin hayatınıza doğrudan şekil vermiş durumda... 1978'in yaz aylarından 1980'in sonbahar aylarına kadar bir bekleme ve arayış dönemi olmuş. 30 yıllık Satürn döngüsü 1980 Ekim'inden başlayarak yeni temeller getirmiş. 1988-89'da yeni bir aşamaya ulaşılmış. 1988'den sonra 2003-2004 yeni bir zirve... Evet, CNN TÜRK projesi beni daha da uluslararası bir boyuta taşıdı. Tabii Satürn o dönemde karşıtlıklar ve açık düşmanlıklar evinden, 7'nci evden geçiyordu. Yine de bu dönem size başka bir yol açmış olmalı. Bu bir başarısızlık değil, daha çok bir sorun. 2003-2005 kendime yeni bir yön çizme süreci oldu. CNN TÜRK'te de artık yapacağımı yapmış, çok güzel işler üretmiş ve doyma noktasına gelmiştim. Ardından daha zorlu bir sınava girdim. Kanal D Ana Haber'in başına geçtim. Kariyeriniz açısından 2003 sonrasını da yeni bir değerlendirme dönemi olarak görebilirim. Halen arayış içindeyim. Hayat beni bir yere getirdi ve yeni dönemde ne yapmam gerektiğini düşünüyorum. Şu anda zorlama bir plan içine girmiyorum. Beklemeyi tercih ediyorum. Üstelik bir avantajım var. Eşim tüm boşluklarımı dolduracak kadar güçlü bir insan. Şimdi pek çok şeyi yeniden tanımlıyorsunuz ve 2010 geldiğinde yeni bir dönem başlamış olacak. "Şanslı bir insanım" Çok haklısınız. Ben şanslı bir insanım. Şanslarım birkaç konuda üst üste geldi. Bana uygun, sevdiğim bir iş yaptım. En büyük şans bu. Her sabah kalktığım zaman bugün neler olacak heyecanını yaşıyorum. Bana hem kafaca hem fizikçe uyan bir insanı, eşimi buldum. Bu o kadar önemli ki. Sokakta "Merhaba Mehmet Ali abi" dedikleri zaman keyfimden bayılıyorum. "Merhaba, sen nasılsın?" diyorum. Yani güzel bir hayat yaşadım. Ancak bu noktaya gelene kadar da çok çalıştım. Başarı dediğiniz nedir? Yetenek+bilgi+işini sevmek+şans+çok çalışmak. Haritanız şans, cesaret ve yeteneği bir arada barından enerjiler sunuyor. Bariz bir ödüllendirme de var.