Pazar Bizde kalan cümleler

Bizde kalan cümleler

27.01.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Arkadaşım, Orhan Pamukun cümlelerinin bende üç yıl kalmasına şaşırmadı: "Bazı resimler belleğe süzülüverir, bazı cümleler akıldan çıkmaz"

Bizde kalan cümleler

WASHINGTON Selma ile Georgetownda, hem düzenli aralıklarla sergi açtığı, hem de bir grup Washingtonlu ressam ve heykeltıraşla birlikte yöneticiliğini üstlendiği Spectrum Galerinin önünde, iki gün gecikmeyle buluştuk. "Karda çıkmak istemedim" dedi, "ne de olsa yaş, yetmiş küsur." Washingtondaki en eski dostlarımdandı. Kudüsü anlatan bir dizi resmiyle birlikte yaşıyordum. Bir yıl olmuş görüşmeyeli. Resimlerini her gün gördüğümden, ne zaman iyi bir sergi gezsem ve ne zaman onun pek kızdığı Cumhuriyetçi Partinin bir kararı kafama yatmasa, içimden onunla konuştuğumdan, arayı bu kadar uzattığımızın farkında değildim ben. Kar" posta kutumdan çıktığı gün, Washingtona mevsimin ilk karı yağmaya başladı. Kanın, Kars karının sessizliğindeki macerasını, evimizin önündeki dev Himalaya çamının, yandaki ladinlerin ve alıp başını giden bambuların beyaz örtüyle ağırlaşıp yerlere kadar eğilişlerini seyrederek okudum. 48 saat sonra roman bittiğinde, önce güneş, sonra tembel bir yağmur Washington karının hakkından çoktan gelmiş, beyazlık indiği gibi sessizce çekilmiş, ağaçlar bellerini doğrultmuşlardı. Beni kucakladıktan ve "nasıl, ne zaman, ne cins" türünden klasik soruları bir solukta tükettikten sonra, annelikten yola çıkıp sanatta ve siyasette düğümlenen bir çizgide uzun uzun bir şeyler anlattı. Ben gövdemin ağırlığından, o belindeki siyatikten mustarip, sallana sallana M Caddesi boyunca yürürken, Selmayı dinliyordum dinlemesine ama kaydetmiyordum doğrusu. Aklım Kars, Kapadokya, Kudüs diye geziniyordu. Gözlerim ocak güneşinde pırıl pırıl olan yolda; arada da, sabunlar, losyonlar, mumlar, kap kacak, kıyafetler, iç çamaşırları, burun buruna oturmuş istiridye yiyip şarap içen çiftler, pipolar, bisikletler, ayakkabılar, antika incik boncuk dolu vitrinlerdeydi. Selma sözü yine sergisine getirdi. Kapadokya resimlerini atölyesinde görmüştüm daha önce. "Kudüslerini, Kapadokyalarından daha fazla seviyorum" diyemedim, ama akıllı kadındır, anlayıverdi. "Türke Türkiye satmak zor" dedi muzip muzip.Yön değiştirip yine M Caddesi üzerinde, bu kez kent merkezine doğru yürümeye başlamıştık ki, üç katlı büyük kitapçıdan içeri çekti beni. "Gel, kitaplara bakıp kahve içelim."Selma, "Sonra, gece uyuyamam" diyerek, ben de bebeğin hatırına kafeinsiz birer cappuccino alıp oturduk."Benim Adım Kırmızı"yı tutkuyla, içinde kaybolarak okuduğunu söyledi. Pamukun, İngilizcesi birkaç ay önce piyasaya çıkan romanı için dergilerde o kadar çok şey yazılmıştı ki, Selmanın hızına şaşırmadım.Beni şaşırtan, kitaptan cümlelerle konuşmaya başlaması oldu. Doğunun en uzak noktasından Batının en ucuna kadar uzanan binlerce kanada sahip Ölüm Meleğinden, efsanenin ve nakışın herkesin birbirine benzemesini değil, benzememesini hikaye ettiğinden dem vurmaya başladı. Romanı üç yıl önce okumuştum; Selmanın tam neden söz ettiğini anlamam için eve gelip sayfalarını yeniden karıştırmam, onun İngilizce laflarına uyan bölümleri arayıp bulmam gerekti.Ancak birkaç cümlesi istisna. Selma sözü, atların cinsel organlarının bile birbirine hiç benzemediğini anlatan ata getirip nakkaşların neden kendilerini ezberden, sanki hepsi birbirinin aynıymış gibi resmettiğini sorduğunu hatırlattığında, cevabım hazırdı: "Çünkü kendi gözleriyle gördükleri alemi değil, Allahın gördüğü alemi resmetmeye çalışıyorlar da ondan."Selma bu cümlenin bende üç yıl kalmasına şaşırmadığını söyledi. "Bazı resimler belleğe süzülüverirler. Bazı cümleler, akıldan hiç çıkmaz."Onu öpüp bu kez çok geçirmeden, bebeği bile beklemeden buluşmaya söz verip ayrıldıktan sonra, metro durağına kadar, Kars sokaklarındaki Kayı düşünerek yürürken, bir Kar cümlesi takıldı dudağıma."Kimse bizi uzaktan anlayamaz." Herhangi bir cümle değildi bu, ağır ve acı bir sonsöz gibiydi. Biz olmanın ağırlığından bir gıdım, uzaklığın acısından bir okka. Karın bir an önce İngilizceye çevrilmesini, bizde kalan cümleleri Selmayla yine konuşabilmeyi diledim. Yazara e-mail Son sergisini kaçırmıştım. Sitem edeceğini biliyordum. Tam "Kapadokya resimlerimi görmeye gelmedin" diye başlıyordu ki, Diyarbakır karpuzuna benzeyen göbeğimi fark edip çığlık attı.