Pazar “Bu arabayı ilk ben gördüm, tabii buna görmek denebilirse”

“Bu arabayı ilk ben gördüm, tabii buna görmek denebilirse”

22.11.2009 - 01:00 | Son Güncellenme:

Görme engelli ressam Eşref Armağan geçtiğimiz günlerde davet üzerine İsveç’e giderek henüz piyasaya çıkmamış olan yeni Volvo S60’ı parmakları ile hissetti; önce elleri ile tanıdı sonra resmini yaptı. Volvo’nun Eşref Armağan’lı tanıtım filmi ise şu sıralar dünya çapında 400 blogda yayımlanıyor

“Bu arabayı ilk ben gördüm, tabii buna görmek denebilirse”

Eşref Armağan (56) çok özel bir ressam. Doğuştan görme engelli. 50 yıldır resim yapıyor. Parmaklarıyla incelediği nesnelerin şekillerini hafızasına kaydederek bunları tuvale aktarıyor. Öyle ki “Nasıl resim yapar?” diyen Harvard Üniversitesi ve Toronto Üniversitesi bilim adamlarının araştırmalarına bile konu olmuş; Kanada, İngiltere, Kore gibi ülkelerden pek çok insan gelip hakkında belgesel çekmiş; New Scientist gibi bilimsel dergilerde hakkında yazılar yazılmış. Açtığı sergilerin ise haddi hesabı yok. Çin, Hollanda, Çek Cumhuriyeti ve Kıbrıs gibi ülkelerin yanı sıra resimlerinin Amerika ve İtalya’da da dört kez sergilendiğini anlatıyor bize.
Şu sıralar ise henüz piyasaya çıkmayan Volvo S60’ı resmetmesiyle adından söz ettiriyor. Geçtiğimiz günlerde Volvo’nun İsveç’teki fabrikasına davet edilerek yeni Volvo S60’ı elleyerek resmeden Armağan ile çekilen kısa tanıtım filmi de
dünya çapında 400 blogda yayımlanmaya başlandı...
Bütün bunları ise
15 yıl önce tanıştığı Amerikalı İngilizce öğretmeni arkadaşı ve menajeri Joan Eröncel’e borçlu olduğunu söylüyor: “Joan hayatımı değiştirdi. Türkiye’de yaşıyor, bir Türkle evli. Benim hayatımda iki dönem var. Joan’dan önce ve sonra. Onunla Altınokta Körler Vakfı vasıtasıyla tanıştık. Bir festival için görmeyen bir sanatçı arıyordu, beni buldu. Resimlerim çok ilgisini çekti. Ve kendini
gönüllü olarak beni dünyaya tanıtmaya adadı.”

“Bu arabayı ilk ben gördüm, tabii buna görmek denebilirse”

“Bu arabayı ilk ben gördüm, tabii buna görmek denebilirse”



Ressam Eşref Armağan görmediği yeni Volvo S60’ın resmini çizdi (aşağıda).
Volvo’yla işbirliği nasıl oldu?
Teklif Volvo’dan geldi. Ben de kabul ettim. Bu, klasik bir araba reklamı değil. Benim için de, onlar için de çok güzel bir iş oldu. Bu tanıtım için dünyadaki insanlar arasından beni seçmiş olmaları gerçekten gurur verici. Çok şaşırdım. Hiç kimsenin görmediği bir arabayı ilk ben gördüm. Tabii buna görmek denebilirse. Herkes bana soruyor “Nasıl bir araba?” diye.

Arabayı nasıl resmettiniz?
Ellerimle inceledim. Ayrıca kabartma maketini de inceledim. Arabanın şekli artık hafızamda. İstendiği an tekrar çizerim. Aradan 50 yıl da geçse incelediğim bir şeyin şekli kafamdan gitmez. Tabloyu gören Volvo yetkilileri şok oldu. Çok beğendiler resmi. Reklama çıkmak hiç aklımda yoktu. Aslında ressam olmak bile aklımda yoktu.

Nasıl aklınıza girdi?
Anadan doğma görmüyorum. Yaşadığım dünyayı tanımak için resim yapmaya başladım. Her şeyi merak ettim, insanları “Ağaç nedir, kalem nedir, gölge nedir, neye benzer?” gibi sorularla bıktırmam beni bu görsel sanata itti. Resme özel bir merakım yoktu, çevremi tanımak istedim sadece. Elmanın bir ağaçta nasıl durduğunu bilmiyordum mesela. Karpuzun ağaçta yetiştiğini zannediyor, “Bu karpuz insanın kafasına düşerse ne olur kim bilir?” diye şaşırıyordum. Gölgenin siyah olduğunu bilmiyordum. Kırmızı elmanın gölgesi de kırmızı sanıyordum. Gölgenin siyah olduğunu babam öğretti bana.

“Her şeyin rengini sorarak ezberledim”
Renkleri hiç görmediniz. Elmayı kırmızı boyamanız gerektiğini nasıl biliyorsunuz?
Çevremde olan her şeyin adını, nasıl durduğunu, rengini insanlara sordum. Her şeyin rengini ezberledim. Şekillerini de kabartma çizgilerle öğrendim. Boyalarım çocukluğumdan beri aynı sırada. Hangi rengin nerede olduğunu biliyor, bu şekilde resim yapıyorum. Fırça değil, parmaklarımı kullanıyorum. Herhangi bir resim eğitimim de yok.

Amerika’da araştırma konusu oldunuz...
Evet. Harvard Üniversitesi bilim adamları 5-6 yıl önce beni aradı ve beynimi incelemek için Amerika’ya davet ettiler. Prof. Dr. Alvaro Pascual-Leone başkanlığında beyin MR’ı çekildi. Ayrıca körler üzerine araştırma yapan Toronto Üniversitesi’nden Prof. Dr. John M. Kennedy de beni inceledi. Harvard’da beni yedi saat MR’a soktular. MR çekimi sırasında ise kalem, kaşık gibi 20’den fazla küçük maketi 18 saniye içerisinde elimle incelememi ve çizmemi istediler. Hızla, aynen çizdim. Parmaklarımla bir cisme dokunduğumda beyindeki görsel alanda ışık yanıyormuş. Gören insanlar bir şeye baktığında aynı yerde ışık yanıyor. Parmaklarım gözlerim olmuş yani.


“Kör olduğuma inanmadılar”
Beyninizi inceleyen Harvard’lı bilim adamları resim yapmanıza şaşırmıştır...
Evet. Gözlerimi incelemeye karar verdiler. Görüyorum zannettiler. Sol gözüm hiç yok. Sağ gözüm normal değil, gelişmemiş. Sağ gözümü üç-dört kat bantla kapadılar. Özel bir cihaza girmeden önce 20 dakika karanlık bir odada durdum. Sonra gözüme kaynak ışığı gücünde ışıklar çakmış, gözden beyindeki görme merkezine herhangi bir ışığın gidip gitmediğini incelemişler. Beyne hiçbir şekilde ışık gitmediği görülmüş. Böylece görmediğimden emin olundu. Harvardlı bilim adamlarının makaleleri tüm dünyaya yayıldı. Bu benim için çok iyi oldu. O güne kadar görmediğime inanmayanlar vardı çünkü. İnanmayana Harvard’dan aldığım raporumu gösteriyorum artık. n

“İlk resmimde bir kelebek çizmiştim”
Sizi aileniz ne kadar destekledi?
Bir tek babam benimle ilgilendi ve resim konusunda destekledi. Ben resim yapmaya başladığımda “Çocuk bunalımda, bırak karalasın bir şeyler” dedi akrabalar, ciddiye alan olmadı. Babamın bir soba dükkanı vardı. Sac işleri, tesisat, çatı işleri yapardı. Dükkanın ranzasında çalışırdım. Kartonlara bir şeyler çizerdim. Babam hiçbir zaman “Sen yapamazsın” demedi.

İlk resminizi ne zaman yaptınız?
12 yaşında. Bir kelebek çizdim. Bir yaz günü tavanda kelebek uçtuğunu söyledi babam. Ben de “Yakalasana, çok merak ettim” dedim. O da “Yakalayamam, ölür. Sana kelebeği tahta üzerine çiviyle kazırım, oradan anlarsın nasıl bir şey olduğunu” dedi. Ellerimle inceledim ve karton üzerine çiviyle bir kelebek çizdim, kuru boyayla da boyadım. Bugünkü başarımı babama borçluyum. Kelebeği çizdikten sonra babam bana “Bu işe devam et, her zaman yanındayım” demişti. Babamın verdiği güçle tek başıma ayakta durdum. Hiçbir zaman hayata küsmedim.