Pazar “Bu filmden önce düzenli bir Tuna Kiremitçi okuru değildim”

“Bu filmden önce düzenli bir Tuna Kiremitçi okuru değildim”

29.11.2009 - 01:00 | Son Güncellenme:

Melis Birkan’ı sinema ekranında “Issız Adam”ın kalbi kırık Ada’sı olarak bırakmıştık. Araya “Bu Kalp Seni Unutur mu?” dizisini sıkıştırdı. Şimdi yine bir aşk hikayesiyle, “Adını Sen Koy” ile izleyeceğiz. Birkan filmin senaristi ve yönetmeni Tuna Kiremitçi’nin daimi okuru olmadığını söylüyor

“Bu filmden önce düzenli bir Tuna Kiremitçi okuru değildim”

Melis Birkan’la Suadiye’deki Saloon Cafe’de ilk kez “Issız Adam”ın vizyona girdiği hafta konuşmuştuk. Aynı mekanda bu kez akşam yemeği için bir araya geldik çünkü Show TV’de yayımlanan “Bu Kalp Seni Unutur mu?” dizisinde Cemile’yi canlandıran genç oyuncunun yeni sinema filmi “Adını Sen Koy” 4 Aralık’ta vizyona giriyor. Bu bir yıl içinde Birkan’ın hayatında önemli bir değişiklik olmamış. Sadece bol bol pilates yapıp sekiz kilo vermiş ve küt kestirdiği saçlarını artık topuz yapabileceği kadar uzatmış.”‘Issız Adam’dan sonra profesyonel anlamda üzerimdeki sorumluluk arttı” diyen genç oyuncuyla yemek sonrası kahvelerimizi içerken Ada’yı, Cemile’yi ve yakında vizyona girecek filmde canlandırdığı kafası karışık Aybige’yi konuştuk.

Haberin Devamı

“Issız Adam”ın üzerinden tam bir yıl geçti. Bu sürede Melis Birkan’ın hayatında neler değişti?
Melis olarak sosyal hayatımda pek bir şey değişmedi. Beni ben olduğum için seven insanlarla görüşmeye devam ediyorum. İş anlamında ise farkındalığım arttı, üzerimdeki sorumluluk fazlalaştı diyebilirim.”Issız Adam” benim hayatımda bir dönüm noktasıydı. Normalde TV projeleri insanlar tarafından hemen benimsenir, sokakta sizi oynadığınız karakterin ismiyle çağırırlar. Biz bunu “Issız Adam”da fazlasıyla yaşadık. Sinema filmi olmasına rağmen o kadar çok kişi izledi ki, Ada dizi karakteri gibi popüler oldu.

Sizi görünce hâlâ “Ada” diyenler oluyor mu?
Oluyor tabii. Bu geçen bir sene boyunca çok güzel ve komik tepkiler aldım. Mesela bir keresinde alışveriş merkezinde yürürken yanımdan geçen bir adam gülümseyerek “Kardeşim evime parmak kamera mı koydunuz? Beni mi çekiyorsunuz yahu?” dedi. Kadınlardan çok erkeklerden tepki aldım. “Ben olsaydım Ada’yı kaçırmazdım” diyenler, “Neden ayrıldınız?” diyenler...

Bu sezon Show TV’de yayımlanan “Bu Kalp Seni Unutur Mu?” isimli dizide Cemile karakterini canlandırıyorsunuz. İzleyici Ada’nın Cemile olmasını kabul etti mi? Benimsedi mi yeni rolünüzü?Üst üste popüler işlerde yer aldığınız zaman canlandırdığınız karakterlerin arasındaki farkların altını çizmeniz biraz daha zorlaşıyor. Cemile’ye hazırlanırken en büyük kaygılarımdan biri buydu. Onun bambaşka bir dönemde yaşayan ve Ada’dan çok farklı bir karakter olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Tepkiler olumlu, sanırım başardım.
“Şöyle şöyle bir rol hayal ediyorum demem, bu biraz da senarist ve prodüktörlere bağlı”

Günümüzde geçen bir filmde, ardından da 80’lerde geçen bir dönem dizisinde oynadınız. Bu oyunculuk deneyimlerinden sonra canlandırmayı hayal ettiğiniz karakter nasıl biri olabilir?
Kesin çizgilerle “Şöyle şöyle bir rol hayal ediyorum” diyemem. Bu benimle çalışmak isteyen senarist ve prodüktörlerin değerlendirmesine kalmış bir şey. Ama oyuncu olarak kendimi zorlamaktan keyif alıyorum. Mesela “Adını Sen Koy”da canlandırdığım Aybige karakteri çok değişik. Kafası karışık bir kız, doğruları kadar hataları da var. Kısacası seyircinin ona karşı ne hissedeceği tamamen bakış açısına bağlı. Onu çok sevebilirsiniz ya da hiç hoşlanmayabilirsiniz.

“Adını Sen Koy” yazar Tuna Kiremitçi’nin ilk filmi. Kiremitçi, beğendiğiniz bir yazar mı? Kitaplarını okur muydunuz?
Daimi bir Tuna Kiremitçi okuyucusu değildim. “Git Kendini Çok Sevdirmeden”i okumuş ve beğenmiştim. Film teklifi geldikten sonra da son kitabı “Küçüğe Bir Dondurma”yı okudum. Tuna, kitaplarında olduğu gibi senaryosunda da karakterlerine çok hakim. Mesela “Aybige hangi rengi sever, hangi yemeğe bayılır ya da en sevdiği şarkı nedir?” diye sorsan tereddütsüz cevap verir.
Çünkü yarattığı karakterler onun dünyasında bir yerlerde yaşıyor.
Bu Tuna’nın ilk filmi olmasına rağmen çok başarılıydı. Sette her şeye hakimdi. Tabii
bunda sinema eğitimi almış olmasının etkisi çok büyük.

“Filme romantik komedi demek haksızlık olur, cız ettiren yerleri var”
Eskişehir’de yapılan çekimler nasıl geçti?
Çok eğlenceliydi, set olarak üniversite yıllarımıza geri döndük. Çok klasik gelecek ama resmen aile gibi olduk, birbirimize çok alıştık. Çekimler bitip de otele dönünce odalarımıza çıkıp duş aldıktan sonra lobide buluşup beraber vakit geçiriyorduk.

“Adını Sen Koy” nasıl bir film? Fragmanı romantik komedi olduğunu düşündürüyor.
Bu film insan ilişkilerini anlatan trajikomik bir aşk filmi. Hikayede bir abi ve kardeşin, en yakın iki arkadaşın ve iki sevgilinin yalın, fazlasıyla gerçekçi ilişkilerine tanıklık ediyoruz. Kısacası romantik komedi deyip kestirip atmak haksızlık olur. Evet komik ve romantik tarafları var ama insanın içinde bir yerlere dokunan, “cız” ettiren de bir film.

“Issız Adam”dan çıkanların çoğunun gözleri yaşlıydı. Seyircileri yine mi ağlatacaksınız?
Seyircileri şartlandırmak istemem. Ayrıca “Aklınızdan ‘Issız Adam’ı çıkarın. Bu, Ada’nın ikinci macerası değil” demek de haddime değil. Ama bunun bambaşka olduğunu akıllarında tutarak izlerlerse onlara fazlasıyla dokunacak, boğazlarında bir şeylerin düğümlenmesine neden olacak bir film izleyecekler. Mesela ben ikinci izlediğimde ilkinden çok farklı şeyler hissettim. Her defasında içimde farklı bir duygu uyanıyor.

Haberin Devamı

“Bir sene boyunca haftada üç gün düzenli pilates yaparak zayıfladım”
Uyguladığınız özel güzellik reçeteleri var mı?Makyajımı silmeden asla uyumam. Bu, ihmal etmediğim tek güzellik kuralı. Onun dışında cildimi temiz tutmaya gayret ediyorum. Sette çok fazla makyaj yapıldığı için de günlük hayatımda makyajdan uzak durmayı tercih ediyorum.

Bu bir sene içinde epey kilo vermişsiniz. Özel bir beslenme programınız var mı? Spor yapıyor musunuz?
Evet, pilatesle zayıfladım. Bir sene boyunca düzenli olarak haftada üç gün pilates yaptım. Şu sıralar dizi nedeniyle ihmal ediyorum ama kesinlikle devam edeceğim. Ayrıca meyve ve sebze ağırlıklı beslenmeye gayret ediyorum.

Modayla aranız nasıl? Beğendiğiniz markalar ve tasarımcılar hangileri?
Modayla aram iyi ama alışveriş delisi değilim. İhtiyacım olduğunda bir şeyler alıyorum. Arzu Kaprol ve Özlem Süer beğendiğim tasarımcılar. Galalarda ve özel davetlere onların kıyafetlerini giymekten hoşlanıyorum. Marka olarak da Zara ve Mango’yu severim. Vitrinlerine göz gezdirmek çok zevkli.

Bazı kadınlar ayakkabı almadan duramaz. Sizde de bu tutku var mı?
Çılgın bir ayakkabı meraklısı değilim ama bol bol aksesuar ve fular alıyorum.

Haberin Devamı

“BU KALP SENİ UNUTUR MU?”
“Tuba Ünsal’ı azarlamadım; sette kavga gürültü yok, ama işimiz zor”
“Bu Kalp Seni Unutur mu?” bir dönem dizisi. Karakterinize hazırlanırken nelerden yardım aldınız? Kitaplardan mı, o dönemi yaşayan büyüklerinizden mi, dizinin senaryo danışmanları Murat Belge, Tuğrul Eryılmaz, Ertuğrul Kürkçü gibi isimlerden mi?
“Bu Kalp Seni Unutur Mu?” anlatmak istediği bir derdi, amacı olan bir dizi. Bu da benim kişisel olarak proje seçimlerimde en önemli kriterim. Bazı roller vardır, herkesin önüne çıkmaz. Çıkarsa bu bir şanstır ve değerlendirmek gerekir. İşte Cemile böyle bir karakter. Yaşanmış gerçek olayları anlatan bir iş yapıyoruz. Bu nedenle bolca o dönemi anlatan kitaplardan yararlandım. Ayrıca hepimizin çevresinde olduğu gibi benim çevremde de o dönemi yaşamış insanlar var. Cemile’yi yaratırken onların anılarından da yola çıktım.

“Cemile’yi oynamak istedim çünkü o bana yakın bir tip”
Cemile karakterini anlatır mısınız biraz? Siz o dönemde yaşasaydınız nasıl bir tavır sergilerdiniz?
Cemile bana benzeyen bir tip. Sakin, sabırlı, denge unsuru olmayı seçmiş ve anaç biri. Etrafındaki insanları idare edebilmek, bir arada tutabilmek adına alttan alan ve bunu görev gibi benimseyen bir kadın. Bana yakın bir tip. Zaten senaryoyu okuduğumda onu seçmemin nedeni de buydu. Ayrıca “O dönemde yaşasaydım böyle yapardım” demek saçma olur. Şimdi “Anarşist olurdum” derim, bakarsın olay başıma geldiğinde ayağımın ucunu sokağa çıkaramam.

Setinizin çok gergin olduğu, hatta sizin Tuba Ünsal’ı sete geç geldiği için azarladığınız söylendi. Bunların aslı var mı?
Bu söylentilere acayip gülüyorum. Herhalde setten birinin canı fena sıkılmış ve böyle bir şaka yapmak istemiş. Setimizde kavga, gürültü yok. Gergin bir ortamda da çalışmıyoruz. Ama çok çalıştığımızı ve kolay bir iş yapmadığımızı söyleyebilirim. Sonuçta dönem dizisi çekiyoruz. Bu, ciddi bir sanat ekibi gerektiriyor. Kısacık bir sokak çekiminde bile saatlerce arka plandaki arabalara, sokak ışıklarına, yürüyen insanların kostümlerine dikkat edilmesi gerekiyor. Hata payınız yok.