Pazar ‘Bu piyasada herkes günahkar’

‘Bu piyasada herkes günahkar’

16.12.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Ben daha soldayım. Sevgilim Süha asker ruhlu. Zenginler sitelere taşınıyor, kapılarına güvenlik koyuyor. Ama bir gün benim geldiğim varoşlardaki o insanlar aşağıya inecek. Sonra asker gelecek, her şey geri gidecek"

‘Bu piyasada herkes günahkar’

Ebru Gündeş: "Sezen’in zor şarkıları bana, dans şarkıları Gülben’e"
‘Bu piyasada herkes günahkar’

"Ben daha soldayım. Sevgilim Süha asker ruhlu. Zenginler sitelere taşınıyor, kapılarına güvenlik koyuyor. Ama bir gün benim geldiğim varoşlardaki o insanlar aşağıya inecek. Sonra asker gelecek, her şey geri gidecek"

Ahmet Tulgar

Daha röportajdan iki saat önce Vehbi & Şükrü’nün bütün personeline işkence yapmaya başladım. Sürekli saçlarımı kolonya ile ovalatıyor, defalarca ense tıraşıma bakmak için ayna tutturuyor, bir yandan da oturduğum yerde telefon çekmiyor diye söylenip duruyordum. Dış görünüşüme çok fazla takıldığımdan değil, elimdeki deftere birkaç soru not etme sorumluluğundan kaçmak için bütün bunlar.
Ne bileyim, belki politikacılarla, yazarlarla röportaj yapmanın daha zor olduğunu düşünüyorsunuzdur ama asıl zor olan şarkıcılarla, türkücülerle konuşmak.
Çünkü bir kere insan onlarla ilgili her şeyin zaten bilindiği sanısına kapılıyor (ki bu doğru değil çünkü tam da onlar en çok konuşur gibi görünüp en çok susanlar oluyor). İki; çok antrenmanlılar, basın danışmanlarınca sıkı sıkı tembihlenmişler. Ebru Gündeş şöyle diyor: "Bana hep ‘Şunu yapma, insanlar kızar, bunu söyleme, insanlar seni sevmez’ dediler. Hastalıktan sonra bir baktım ki beni küçücük bir alana hapsetmişler. Bir kıpırdandım, biraz zorladım. Yaşama alanım genişledi."
Ebru Gündeş sanırım ilk kez bu röportajda daha önce adım atmaya cesaret edemediği yerlerde dolaştı benimle. Varoşla kent merkezinin, ölümle hayatın sınırında dolaşmış birinin cesaretiyle.

Benim Sezen Aksu şarkılarım Gülben’inkilerden özenli
Yeni albümünüz için siz de iki Sezen Aksu bestesi kapmışsınız adet olduğu üzre. Talep sizden mi gitti Sezen Hanım’a?
Bir gece beni Şehrazat aradı. "Çok acil Sezen’i ara, bir şarkı var, olay! Senin okuman gerektiğini söyledi" dedi. "Ya, bu saatte aranır mı kadın?" dedim. "Sen ara, senin telefonunu bekliyor" dedi. Aradım. "Hemen gel" dedi. Gece yarısı, o soğukta koşa koşa gittim.

Klasik Sezen Aksu tavrı!
Nasıl? Neyse, "Kaybedenler"i koydu, "Dinle" dedi. Sonra kağıdı koydu önüme, "Hadi oku bakalım çocuk" dedi. Okudum. "Harika, bak, tüylerim diken diken oldu" dedi. Bu lafı etmesi benim için çok önemliydi.

Ama Sezen Hanım bunu o kadar çok kişiye söyler ki. Hatta İbrahim Tatlıses de öğrendi ondan. Habire tüyleri diken diken oluyor ikisinin de. Fazla ciddiye almışsınız.
Hayır, ben Sezen Aksu’da bunun böyle olduğunu sanmıyorum. Herkese şarkılarını verebilir ama herkesten etkileneceğini sanmıyorum. "Bunu albümümde okuyabilir miyim?" dedim. "Hadi, senin olsun, oku bakalım" dedi. Annemi aradım hemen. "Sezen Aksu’dan şarkı aldım" dedim. "Ne var bunda?" dedi. "Anne" dedim, "bu piyasada Sezen Aksu’nun şarkısını okumak maharet".

Evet, ne var bunda? Gülben Ergen de, Hülya Avşar da alıyor. Siz bu sesinizle parayı bastırınca haydi haydi almalısınız.
Diğer şarkıyı da, yani "Ahdım Olsun"u bana Aykut Gürel dinletti. Aradım Sezen Hanım’ı, "Bunu da okuyabilir miyim?" dedim. "Oku, sen güzel okuyan bir çocuksun" dedi.

Tamam, siz güzel okuyorsunuz da, diğer şarkı verdiklerinin hepsi, Gülben Hanım, Hülya Hanım da mı iyi şarkıcı?

Olsun. Özenerek verdiği şarkılar anlaşılıyor. Bana verdiği şarkılar özenli şarkılar, özenilerek yapılmış şarkılar. Bu şarkıları herkes okuyabilir mi, ona bakmak lazım. Gülben Ergen, Hülya Avşar da şarkı alıyor Sezen Aksu’dan ama onlar daha dansa yönelik şarkılar. Bana verdiği şarkılar daha sese yönelik, daha zor şarkılar.

Ne kadar ödediniz bu şarkılara?
Ben para konuşmam. Şirketim hallediyor.

Bu kez şarkılarım snob’ların da bir yerlerine değdi
Nasıl, çok beğenildi mi yeni albüm?
Herkes bir şey buluyor bu albümde. Arabesk de var, Sezen Aksu, Kayahan tarzı da var. Ama hani benim "Akıllı ol, senin aklını alırım" gibi bir tarzım var, bunu sevenler de alıyor. Evet, ben bir buçuk milyon tirajlı bir sanatçıyım ama, hani bir kesim var, Ebru’yu dinlemez, reddeder, onlar da dinliyor şimdi.

Kim bu Ebru Gündeş’i dinlemeyen kesim, tanıyor musunuz bu kesimi?
Snob kesim.

Snob?
Siz beni daha önce dinler miydiniz, gelip benimle röportaj yapar mıydınız?

Ohooo, ben kimlerle röportaj yaptım.
Benim albümümü alıp dinler misiniz?

Birkaç aydır bana gelen albümlerden bir tek sizinkini dinledim. Bu çok mu önemli?
Siz işiniz gereği dinliyorsunuz. Önemli olan beni zevk alarak dinlemeniz. Galiba bu sefer snob’ların da bir yerine değdi şarkılarım. Dinlerken benim bile gözlerim doluyor.

Tüyleriniz diken diken olmuyor mu?
(Gülüyor) Olmuyor. Şaka bir yana, tekrar o beyin kanaması geçirdiğim stüdyoya girip şarkı okumak bile tuhaftı.

Şimdi kaldırıma çıkarken, kaldırımdan özür diliyorum
Hastalıkla yeni bir bilinç kazandınız mı?
Her şeyin çok manasız olduğunu düşünüyorum şimdi. Bana 17 yaşında giydirilen bir elbise var. "Şunu yapma, insanlar seni sevmez, bunu yapma, insanlar sana kızar" deyip küçücük bir alanın içine soktular beni. Hastalıktan kalkınca, "Ya, niye küçük bu alan?" dedim. Kıpırdandım, zorladım ve yaşama alanımı genişlettim.

"Neden bu genç yaşta başkasına değil de, bana oldu bu, neden ben?" dediniz mi?
İsyan etmedim. Ama düşündüm "Nerede hata yaptım?" diye. "Birinin canını mı acıttım, incittim?" diye sordum kendime. Sonra bunu sorgulamanın da günah olduğunu düşündüm. Haddim değildi, mutlaka bir nedeni olmalıydı.

Neden bu hastalığı biyolojik bir olay ya da iman açısından bakarsak mesela bir sınav olarak değil de bir ceza olarak algıladınız? Size kendinizi ne günahkâr hissettiriyor?
Bu iş kendimizi günahkar hissettiriyor. Bu camianın içinde insan birilerini incitiyor, acıtıyor. Şimdi tretuvarda giderken, "Üzerine bastım sayın tretuvar, afedersin" diyorum.

İyileştiniz mi şimdi tümüyle?
Yüzde otuzu hâlâ duruyor riskin. Başım dönse şimdi "Ay, yine mi oluyor acaba?" deyip bir 15 dakika kendi kabuğuma çekiliyorum.

Daha mı çapkın oldunuz acaba hastalıktan sonra? Bu dünyadan mümkün mertebe çok zevk alıp götürmek için.
Hayır, daha derin bakan, daha inceleyen, daha az takan bir kadın oldum.

‘Ebru bu ilişkisinde de sıçıp batıracak ortalığı’ diyorlar
Evlenecek misiniz şu andaki sevgiliniz Süha Yavuz’la? Öyle bir şeyler söyleniyor.
Hâlâ "Bir ilişki yaşıyor. Evlenecek mi, evlenmeyecek mi?" diye bunu tartışıyorlar. "Ebru bu sefer de sıçacak, batıracak ortalığı" diyorlar. Ya, bırakın, bırakın, nereye kadar gidecekse gitsin. Bana bakan en fazla "Yeni yeni bir şeye benzedi, idare eder" der. Niye benim gibi bir kadının aşklarıyla ilgilenilir ki?

Dünya görüşüm beni şiddet ilişkilerinden uzak tutuyor
Hiç şiddete maruz kaldınız mı?
Sözle bile bana şiddet uygulayamaz bir erkek.

Assolistlere hep emniyetçiler, mafya üyeleri filan asılır. Yeni bir assolist tipolojisi oluştururken bundan kaçınabildiniz mi?
Ben teröristim, ben teröristken bana şiddet uygulanması mümkün mü? Dünya görüşüm bu tarz ilişkilerin önünde engeldir zaten.

Nasıl bir dünya görüşü bu?
Benim hayalim herkesin eşit olması, bende olanın herkeste olması. Ama bunun şu andaki sistemde olabileceğine inanmıyorum.

Başka bir sistem mümkün değil mi?
İnsanlar duvarları her gün kalınlaştırıyor. Zenginler sitelere taşınıyor, kapılarına güvenlik koyuyorlar. Ama bir gün o benim geldiğim varoşlardaki insanlar inecekler aşağıya. Çünkü açlar. Bu ülkenin Cem Boyner tarzı insanlara ihtiyacı var ama Cem Boyner’in yolunu kapattılar. Ne olacak? Asker gelecek ve geriye gidecek her şey yine. Ama temiz olarak devam eder sonra belki. Daha dün gece Süha ile bunu konuştuk.

Hanginiz daha solda?
Ben daha soldayım. Süha asker ruhlu.

Yeşim Salkım’ınki gibi bir servet ek faaliyetle yapılır
Kaç albüm çıkardınız?
Yedi.

Kaç dizi?
Dört tane. Bir de talk show.

Bir mal beyanı yapar mısınız?
Söylemeye utanıyorum ama hâlâ banka kredisini ödediğim bir evim var, iki tane de küçük evim var. Bir arabam var. Birkaç tane de arsam var. Biraz da mücevher ve para.

10 trilyon?
Oha. Özür dilerim.

Yeşim Salkım, trilyonlar tutan servetini 12 yıllık şarkıcılığı ile açıkladı. Mümkün mü bu piyasada bu kadar para kazanmak?
Bunun için ek faaliyet gerekir. Türkiye’nin kadın olarak en tirajlı kasetlerini satıyorum. Bir sanatçının yapabileceği hemen hemen her şeyi yaptım. Bu kadar olmamalı, kazanılamaz.

Silikonlu göğüs söylendiği kadar duyarsız değil
Demin "Beni gören, ‘Yeni yeni idare eder’ der" demiştiniz. Estetik mi yaptırttınız?
Yaptırdım. (Dişlerini ve memelerini gösteriyor).

Göğüs?
Ho, ho ho! Söylenmez isimleri. Bu ve bu. (Yine dişlerini ve memelerini gösteriyor).

Silikon takılan memelerin hassasiyetini yitirdiği doğru mu? Deneyiminizi paylaşalım.
Bu konuda konuşmasam acaba beni mazur görür müsünüz? Ama o kadar da duyarsız değiller. Bunu söyleyebilirim.

Sade makyajı, sade kıyafetleri seviyorsunuz. Hayatınızda seks tali midir?
Hiç de öyle değildir.

Sekste çok mu coşkulusunuz siz?
Bu tarz şeyleri konuşmak utandırmıyor beni. Siz bendeki giz perdesinin arkasında ne olduğunu bilmiyorsunuz. Orada çok daha güzel şeyler saklı. Bunu söyleyebilirim açıkça. n

"Ya kumarbaz ya esrarkeş olur ya da beyin kanaması geçiririz"
Her ünlünün kariyerinin başında bir aile skandalı patlak veriyor. Bakıma muhtaç bir baba ya da şiddet mağduru bir ana çıkıyor. Sizin başınıza gelenler, sonra Doğuş, Özcan Deniz, Nükhet Duru, yenilerden Güzide Duran. Nedir bu?
Babamın çıkması, konuşması falan, sanırım, ben para kazandım, benden para koparabilir diye değil. Hastalığım sırasında çok ağlamış, öğrendim. Ben iyileştim, o hastalandı. Televizyoncu arkadaşlar gidip demeç almışlar. Hastanelerimiz de çok yatkın reklama. Benden önce televizyonculara haber vermişler. Koştum. Ama yine de kinliydim ona.

Acaba siz parayı bulunca mı, ailelerinizin gözünde "Kör ölür, badem gözlü olur" misali değer kazanıyorsunuz?
Eğer şöhret olmasaydım da annem, kardeşim beni çok severlerdi. Ama param pulum olmasaydı babamın gözünde yine bu kadar kıymetli olur muydum, onu bilemiyorum.

27 yaşında kendinizi hayatın yorgunu hissettiğiniz oluyor mu?
Evet, artık bu adaletsiz yarış bana monoton geliyor. Özel hayatımı renklendiriyorum. Resim yapıyorum, dantel yapıyorum, İngilizceye başlayacağım. Ebru Gündeş’in nağmeli sesinden Enrique Iglesias’ın "Hero"sunu dinlesinler bir de. Fransızca aksanım güzel gibi gözüküyor. Jacques Brel okumak istiyorum. Başka dünyalar açmak istiyorum kendime. Çocuk yapacaksam eğer bir gün, bu çocuğun dolu bir annesi olması gerekir. 17 yaşında varoştan çıktım, bir gecede şöhret oldum. Kendimi geliştirmeliyim.

Bir gün varoşa dönmekten korktunuz mu? O kadar büyük bir kopuş ki hayatınızdaki, gerçekliğini hissetmek zor olmuştur.
İlk üç yıl oluyor böyle korkular. Ama sonra bu camiayı, bu işi sindiriyorsunuz. Yedi yıl önce "Sen artık o Ebru Gündeş değilsin" deseler, kafamı duvarlara vururdum, dan, dan, dan diye. Şimdi biliyorum, bir gün Ebru Gündeş olmayacağım, bir gün benim kasetim de satmayacak.

Bu korkular daha çok yetenekleriyle şöhret olanlarda oluyor. Kariyerlerini malum yöntemlerle kendi elleriyle inşa eden ortalama yeteneklerde olmuyordur bu korku, değil mi?
Ama o inşa edenlerin, inşaatçı arkadaşların ayağına tuğla düşebilir, malzemeden çaldıkları anlaşılabilir, kendilerine başkalarının sunduğu malzemeleri taşıyamazlar. Ama benim gibi yetenekleriyle mantar gibi biten gerçek sanatçılar bir gün koparılmaktan hep korkarlar. Sonra da ya kumarbaz olurlar ya esrarkeş olurlar ya da beyin kanaması geçirirler.




PAZAR