Pazar "Bu sergiyi ağlaya ağlaya bekledim"

"Bu sergiyi ağlaya ağlaya bekledim"

30.04.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bir dönem TV dizilerinden tanıdığımız, "Palyaçolar" isimli ilk heykel sergisini açmaya hazırlanan Oylum Öktem İşözen: "Hiçbir şey için bu kadar heyecanlanmamıştım. Heykel hayatımın anlamı oldu"

Bu sergiyi ağlaya ağlaya bekledim

İşözen'le bir araya gelme nedenimiz ise 2 Mayıs'ta Nişantaşı'ndaki Dirimart'ta sergilenmeye başlanacak olan heykelleri. "Palyaçolar" isimli sergi İşözen'in 30 palyaço heykelinden oluşuyor. Tespih çeken Anadolulu palyaçodan futbolculara, cazcı palyaçodan gitarist palyaçoya kadar hepsi farklı bir hikayeyi, duyguyu anlatıyor. Heykellerinin bir kısmının babasının atölyesinde çıkan yangından kurtarıldığını da belirtelim. Atatürk heykelleri yapan İşözen'in babasının atölyesinin ikinci kundaklanmasıymış bu. Oylum Öktem İşözen'i yıllar önce yayınlanan "Fırtınalar" dizisinden Ebru Gündeş'in kız kardeşi olarak hatırlayabilirsiniz. Ya da "Deli Yürek"te Kenan İmirzalıoğlu'nun kız arkadaşı olarak. Aslında o bir moda tasarımcısı. Kısa süren oyunculuk macerasının ardından Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil ve Moda Tasarımı Bölümü'nü bitirip üzerine aynı bölümde bir de yüksek lisans yaptı. Bu arada evlendi, çocuk sahibi oldu. Halen Beymen Club'da tasarım yetkilisi olarak çalışıyor. Aslında oyunculuk performansımı çok iyi buluyorlardı ama dizi çekimlerinin çok düzensiz bir saat akışı var. Beni giderek yormaya başlamıştı. O sırada okuluma devam etmeye ve mesleğim olan şeyi yapmaya karar verdim. Oyunculuğu neden bıraktınız? Enteresan bir aileden geliyorum. Anneannem piyano, keman çalardı; hem de heykelde mansiyonları vardı. Babam Marmara Üniversitesi'nde hoca. Rahmetli dayım, heykeltıraş Haluk Tezonar. Sanatın içinde büyüdüm, hep atölyenin içindeydim. Heykele dair ne varsa yaşadım ama çamuru alıp bir şey yapmaya cesaretlendirmedim kendimi. Belki de babamın çok yetenekli olmasından korkmuş olabilirim. Moda tasarımı eğitimi almışsınız ama şimdi bir heykel sergisiyle karşımıza çıkıyorsunuz. Sanırım etmedi. Sanatçı bir yanım olduğunu biliyordu ama kaderimi yönlendirmek istemedi belki de. Hayat bir yere geldikten sonra, bir gün durup dururken babamdan çamur istedim. Heykeltıraş bir baba çocuğunu heykele teşvik etmez mi? Denemek istedim. Ve heykeli bir gün içinde bitirdim. Babam geldiğinde çok koktum çünkü çok kırılgan bir insanım. Beğenmediğini hissetseydim, ikinciyi yapmazdım. "Bir şey söyle" dedim. "Hiçbir şey söylemeyeceğim çünkü seni bozmayacağım. Öğrencilerimi yıllarca eğittikten sonra kendileri olmalarını istiyorum ve bu sende var" dedi. Sadece heykeli kısa sürede bitirdiğim için kendisinin de hocası olan Hakkı hocanın kızacağını söyledi. Hakkı hoca ise çok beğendi. Nasıl? "Hayatı anlattım" Aynı yaz, babamın yanına Süleyman Saim Tekcan ve Mustafa Plevneli geldi. "Bu bir yarışmada bize gelseydi, kafadan birincilik verirdik" dediler. Tüm bu övgüleri alınca da "Bu işi yapmalıyım" dedim. Heykel yapmaya başlayalı üç yıl oldu. Hayatımda hiçbir şey için bu kadar heyecanlanmamıştım. Sergiyi ağlaya ağlaya bekledim. Gerçekten açmam gerekiyordu. Çünkü o yaptığım şeyin duygusunu sevdim, yaptıklarıma baktıkça daha da çok sevdim. Sizi sergi açmaya iten bu övgüler mü oldu? Nedense palyaço yapmaya karar verdim. İlk heykeli yaptıktan sonra eski fotoğraf albümlerine baktım ve çocukluk fotoğraflarımda hep palyaço olduğumu gördüm. Demek ki içimdeki duygu bu. Palyaço aslında etrafına mutlu, güler yüzlü ama içinde hüzünlüdür. Ben de bir çiçeği görünce ağlayabiliyorum. Neden palyaço teması üzerine gittiniz? Sirkteki palyaçoyu değil, bizi anlatmak istedim. Hayatı anlatıyorum. Palyaçoları sirk dışında, alışık olmadığımız şekillerde de tasvir etmişsiniz. Bunun nedeni nedir? Oğlum Fransız okuluna gidiyor, hafta sonları da onun için Fransızca kursuna gidiyorum. Evimin altında küçük bir atölyem var. Hafta sonlarında çalışıyorum genelde. İnsan vaktini iyi ayarlayabilirse, her şeyi yapabilir. Sabah dokuz-akşam altı çalıştığınız bir işiniz ve bir de oğlunuz var. Heykel yapmaya nasıl vakit buluyorsunuz? Heykelleri yaparken Han 3 yaşındaydı ve saygısından bir kere bile dokunmaya kalkışmadı. Oğlunuz ilgi duyuyor mu yaptıklarınıza? Kesinlikle. Heykeli gerçekten hayatımın anlamı haline getirdim. Bu benim doğamda varmış, benmişim. Devam edecek misiniz heykel yapmaya? Babam sayesinde eğitimin içindeyim zaten. Danışmak istediğim, sormak istediğim her şeyi ona soruyorum. Heykelle ilgili bir eğitim almayı düşünüyor musunuz? Sanatın eleştirisi mutlaka olacaktır. Buna alışığım. Ama doğru yolda olduğuma inanırsam yürümeye devam edeceğim. Sanat çevrelerinden eleştiri almaya hazır mısınız?