Pazar Çeşme’de hayat başladı!

Çeşme’de hayat başladı!

13.07.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:

Çeşme -ve onun “yavru vatan”ı Alaçatı- bu yaz biraz geç hareketlendi ama yeni açılan mekanları ve bölgeye ayrı bir hava katan sörfçüleriyle arayı kapatacak

Çeşme’de hayat başladı

Çeşme in Bodrum out! İşte slogan bu... Her ne kadar Çeşmeli turizmciler Bodrum’la kıyaslanmaktan nefret etse de eğlence mekanlarından en çok bu ses yükseliyor! Hepsi Bodrum’la kıyasıya yarış halinde. Çeşme artık, son yıllarda popülerliği iyice artan, İzmir’in gözde tatil beldesi durumunda. Gece hayatı ne Bodrum’u ne İstanbul’u aratıyor. Hatta artık eksiği yok fazlası var. Hafta sonu düzinelerce ünlüye rastlanıyor.
Çeşme’de öğle saatlerinde başlayan eğlence, beach club’lardan gece kulüplerine uzanıyor. Son yıllardaki garip tatil anlayışı da bu sene biraz değişti... Genç kızlar kulaklarında koca küpeler, ayaklarında yüksek ökçeli terlikler, bikini üstü mini eteklerle akşama kadar dans etme işini biraz azalttı. Denize girip güneşlenenlerin sayısı arttı. 
Bir değişiklik de üst başta var. Yukarıdaki gibi abartılı kıyafetler de sadeleştiğini fark ediyoruz. Rüzgara bırakılmış doğal saçları, Hint işi tunikler ve etekleri, parmak arası sandaletleri daha çok görür olduk. 

“İstanbullu” ve “İzmirli” mekanları
Çeşme ve Alaçatı’daki mekanların bazıları “İstanbulluların gittikleri” ve “İzmirlilerin gittikleri” olarak ikiye ayrılabilir. Örneğin Alaçatı’nın yükselişiyle eş bir tarihe sahip olan Babylon, gündüz partileriyle bilinen Mojito (eski Caliante), Rober Hatemo ve Serdar Ortaç’ın çıktığı Türkçe müzik mekanı Chesme daha çok İstanbullu “turistler” tarafından tercih ediliyor.
İzmirlilerin sık gittikleri yerler ise Çeşme’nin klasiklerinden Sole Mare, uluslararası çapta ünlü sanatçı ve DJ’lerin konser mekanı haline gelen Shayna, paintball da oynanabilen “gündüz mekanı” Fontana, en eski beach’lerden Seaside, İzmir’in yıldızı Murat Dalkılıç’ın sahneye çıktığı Soho.
Tabii sıcak havuzu da olan Aqua’yı, en “tıklım” kulüplerden Villa Sunset’i, Ruj’u ve Inside’ı unutmamak lazım. Hande Yener’i dinleyebileceğiniz Cece de aynı şekilde. Üstelik son haftalarda “Çok Güzel Hareketler Bunlar” ile tanınan BKM Mutfak’ın da yaz boyunca Cece’de olduğunu hatırlatalım.

“Sörf öğrenen müşterilerin yüzde 90’ı İstanbul’dan”
Çeşme denince akla Alaçatı geliyor. Alaçatı denince taş evler ve sörf. Bora Kozanoğlu ve Çağla Kubat’ın, Alaçatı’da rüzgar sörfünün tanınmasına katkısı büyük. Rüzgar sörfü şampiyonu Kozanoğlu’nun  kendi tekniğini öğrettiği bir okulu var. Uluslararası yarışmalara ev sahipliği yapan Active Windsurf Center’in sahibi Salih Rende, sörf müşterilerinin yüzde 90’ının İstanbullular olduğunu söylüyor: “Daha önce yüzde 90 Alman gelirdi. Son dört-beş senedir Türklerden daha fazla talep var. Yüzde 90’ı da İstanbullu. Yılda 10-15 bin kişi sörf için geliyor.” 



Şarabi de şube açtı

Çeşme’de hayat başladı

Rumca müziklerin yükseldiği, sardunyaların dışarılara taştığı Alaçatı’nın taşlı, dar yoluna (Kemalpaşa Caddesi) Tuval, Agrilia, Lavanta, Picante’ye bir de İstanbul’un Şarabi‘si eklendi bu sene. Şarabi’nin sahibi Gökhan Safkan 10 yıldır tatillerde hep Alaçatı müşterisiymiş: “Bu ortamı kendimize uygun buldum. Her şeyi özüne uygun yapmaya çalıştık. İstanbul’daki mutfağımızın aynı. Sadece üzerine birkaç başlangıç ekledik. Biraz daha yaza uygun şeyler yapmaya çalıştık. Deniz mahsullerine ağırlık verdik. Tüm ekibimizi İstanbul’dan getirdik.”  

Çeşme’de hayat başladı
Alaçatı pazarına otellerden tur var

Bir de yemek sonrası; Alaçatı’ya has minik butiklerden sokağa yansıyan el işiyle süslenmiş tunikler, gömlekler,
takılar arasında kayboluyor insan.
Ve tabii “İstanbul sosyetesi”nin bolca alışveriş yaptığı, civardaki otellerin özel otobüsler tutup turlar düzenlediği Alaçatı Pazarı. Nişantaşı’nda, Bebek’te gördüğünüz o Hint işi takıların, kıyafetlerin önemli bir miktarı buradan.

Çeşme’de “çöplenmek” gerek
Çeşme’de lezzet denince kumrucuları unutmak olmaz. Çeşme’ye gidip de kumru yemeden dönenler Çeşme’ye gitmemiş sayılıyor. En eskileri ve en bilinenleri ise Kumrucu Şevki, Hikmet ve Hüseyin... Sabah gün ışıklarında eğlence dönüşü, kahvaltı yerine “yengen kumru” yiyenleri görünce şaşırmayın. Bir de magazin muhabirlerini... Dalyan’ı da es geçmemek gerek. Eğlence öncesi ünlü, ünsüz, sosyetik, sade vatandaş, herkes orada.
Dalyanköy’de balık yemek de bir Çeşme klasiği. Körfez Restaurant, Cevat’ın Yeri, Balıkçı Hasan... Bu yıl açılan Bani Balık Lokantası da yabancı sayılmaz... 1990’lı yıllarda da Çeşme sahilindeydiler. Bani’nin sahibi Oğuz Okkan “Amacımız eski meyhane usulü balıkçı lokantalarındaki geleneği yaşatmak. Kısacası çöplenmek” diyor.
Nedir bu “çöplenmek?” Masaya oturup içki siparişi verdikten sonra garsonlar başlıyor Ege otlarından ve yine deniz ürünlerinden tadımlık meze tabaklarını getirmeye. Dört kişiyseniz, dört tane balık köftesi, dört kaşık deniz börülcesi, dört deniz kokoreçi.. Fazlası yok. Diyelim ki balık köftesini çok beğendiniz, tekrar sipariş vermek istediniz. Oğuz bey bizzat gelip, nazikçe daha sırada birçok mezenin bulunduğunu, hepsinin tadının damakta kalmasının bir “çöplenme geleneği” olduğunu söylüyor. Buna da pek itiraz eden olmuyor.