08.06.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:
AYDİL DURGUN aydil.durgun@milliyet.com.tr
Türk Ceza Kanunu’nda yapılması planlanan değişikliklerde cinsel suçlara verilen cezalarla ilgili bölüm çok tartışılıyor. Kadınlara ve çocuklara karşı işlenen cinsel suçlara verilen cezalar artıyor gibi görünmekle birlikte işin aslı öyle değil. Üstelik yasanın 18 yaş altı çocuklarla ilgili kısmı önceki yasadan daha vahim durumda. Kime göre mi? Türk Ceza Kanunu Kadın Platformu sözcülerinden avukat Hülya Gülbahar, Mor Çatı Derneği’nden Deniz Bayram, Adli Tıp Uzmanları Derneği’nden Prof. Dr. Ümit Biçer ve Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği’nden Doç. Dr. F. Neslihan İnal Emiroğlu’na göre. Yeni kanunla cinsel saldırıya uğramış kişiye ruh ve beden sağlığı muayenesi yapılmayacak olması ilk aşamada olumlu bir gelişme gibi görünse de aslında birçok sakıncası var. Bir diğer tartışmalı konu sonradan sarkıntılık olarak değiştirilen ani hareket ifadesi.
15-18 yaş altı akranlar arası ilişkide ise tarafların rızası ile gerçekleşen cinsel eylemlerde mevcut yasada olduğu gibi bu çocuklara hapis cezası verilebilecek. Üstelik bu yasada 18 yaş altı kişilere verilen hapis cezaları da ağırlaştırılıyor. Durumun vahametini Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği “Çocuklar bir yanlış davranış sonrasında birdenbire 50 yaşında pedofil sapıkların mahkum edildiği, prototip çocuk tacizcileri düşünülerek yapılmış yasayla yargılanma durumunda kalmaya devam ediyor” sözleriyle anlatıyor. Cinselliğin tabu sayıldığı toplumumuzda özellikle bu yaş grubundaki gençlerin üzerindeki toplum baskısına
bir de yasal olarak suç işlemiş olma durumu eklenmeye devam ediyor.
Kanundaki değişiklikler
Eski hali
* Suçun sonucunda mağdurun beden ve ruh sağlığının bozulması halinde 10 yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
* Cebir, tehdit ve hile olmaksızın 15 yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi, şikayet üzerine altı aydan iki yıla kadar hapis ile cezalandırılır.
* Cinsel davranışlarda bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlal eden kişi mağdurun şikayeti üzerine, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
YENİ hali
* Ruh sağlığının bozulması ile ilgili madde çıkarıldı.
* Cebir, tehdit ve hile olmaksızın 15 yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi, şikayet üzerine iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
* Cinsel davranışlarda bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlal eden kişi mağdurun şikayeti üzerine, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Fiilin ani hareketle (sarkıntılık) işlenmesi halinde iki yıldan yedi yıla kadar hapsi cezası verilir.
Hülya Gülbahar (Avukat)
* Adalet Komisyonu’nda konu tartışılırken “ani hareket” kavramı, karışıklığa yol açacağı göz önüne alınarak fiilin sarkıntılık aşamasında kalması olarak değiştirildi. Bir anlamda dilinin altındaki baklayı çıkarmış oldular. Bu sarkıntılık lafını geri getirmek istiyorlardı ama sarkıntılık diyemedikleri için ani hareket demişlerdi. Sarkıntılık elle cinsel temas anlamına geliyor ve cezanın indirilmesini sağlıyor.
* Aslında toplamda çocuk tecavüzleri ile ilgili dar kapsamda bir ağırlaştırma yapılıyor ama diğer alanlarda cezalar indiriliyor. Buradaki asıl problem, tasarı bu şekilde yasalaştığında birçok tacizcinin, tecavüzcünün ve çocuk istismarcısının serbest kalması söz konusu olacak ve bundan sonra işlenen suçlar da daha az ceza alacak.
* Çocuk tecavüzü durumunda 8 yıldan 15 yıla kadar olan hapis cezası 16’dan aşağı olmamak üzere diye değiştiriliyor. Ama onun dışındaki çocuk istismarında bu ani hareket yani sarkıntılık kavramı geldiği için cinsel istismar tanımında bir daraltma yapılıyor, şu an 3 yıldan 8 yıla kadar olan ceza 6 aydan 3 yıla kadar indiriliyor.
* Altı yaşındaki iki çocuk birbirini yanağından öpse 8 yıldan 15 yıla kadar hapis gibi bir riskle karşı karşıyalar. Biz 2005’teki kanun değişikliğinde de itiraz ediyorduk, şu anda da itiraz ediyoruz. Evcilik oyunu, çocukların cinselliklerini keşfetmesi gibi konularda çocuklara hapis cezası öngören bir düzenleme yanlıştır. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok. 15-18 yaş arası ise zaten flört yaşıdır. Bu yaşa ilişkin Türk Ceza Kanunu’nda bir düzenlemenin olmaması gerekiyor.
* Toplumun kafası şurada karışıyor; erken ve zorla evlilikler ile çocukların evcilik oyunu ya da gençlerin flörtü konusu birbirinden farklı kavramlar. TBMM'deki yeni torba kanunda, çocukların ailelerin zorlaması ile evlendirilmelerine ilişkin özel ve etkili bir düzenleme yok. Biz bunun özel bir düzenleme yapılarak yasaklanan bir suç olmasını istiyoruz. Mevcut kanun bu konuda yanlış düzenlemeler içeriyor, tasarı da bu yanlışı devam ettiriyor. Hatta 15-18 yaş arası gençler tamamen iki tarafın da rızası ile birlikte oldularsa bile 2 yıldan 5 yıla kadar hapis yatacak her iki taraf da. Türk Ceza Kanunu’nda flörtün hapisle sonuçlanacak bir eylem olduğunu düzenleyen bir suç yer alamaz.
Bu hapis cezaları yüzünden çocukların öğrenim hayatları aksar ve gelecekleri zarar görür. Çocukların hayatları ile oynanıyor.
“Akranlar arası ilişki ceza sisteminin bir parçası olmamalı”
Deniz Bayram (Mor Çatı)
* Mevcut yasa sözde bir ceza artırımı ama özünde cezasızlık getiriyor. Cezalar artırılıyor gibi gösteriliyor ama tasarı cezaları artırmayacak, uygulanamaz hale getirecek. Mesele yasanın düzenlemesi değil, yasaların uygulanmıyor oluşu. Dünyanın en iyi yasasını da yapsanız uygulayamazsanız bir faydası olmaz.
* Tasarıda cinsel saldırı suçuna maruz kalan kadın ve çocukların ruh sağlığı kısmı kaldırılıyor. Buna gerekçe olarak da saldırıya maruz kalan herkesin ruh sağlığının bozulacağını gösteriyorlar. Fakat bu değişiklik buna çare olamayacak bir değil. Mağdurların ruh ve beden muayenelerinin yapılması, etkilere ilişkin bir rapor hazırlanması ve bu raporlamaların adli süreçlerde kullanılması gerekir.
* Suça maruz kalanların bu adli tıp sürecinde sürekli olarak bu mesele üzerine konuşmalarının onlarda ikinci bir mağduriyet yarattığı, o yüzden bu değişikliğe gidildiği söyleniyor. Bu süreçte mağdur kişi gerekli makamlara gidip tekrar tekrar bunları anlatmak zorunda kalıyorsa bu, uygulamanın problemi.
* 15-18 yaş aralığında akranlar arası ilişki bu şekilde cezalandırılmamalı, ceza sisteminin bir parçası olmamalı. Her vakada istismar olup olmadığına bakılmalı ve tabii ki kadının beyanını esas alacak şekilde düzenleme yapılmalı.
“Ergen bir çocuk bir sapığınki kadar ağır suçla itham ediliyor”
Doç. Dr. F. Neslihan İnal Emiroğlu (Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği)
* Bu yasada ceza ağırlaştırıldığı için ruh sağlığına bakmaya lüzum yok gibi bir durum ortaya çıkıyor. Ruh sağlığı muayenesi ortadan kalkınca komplikasyonlar çıkıyor. Hasta bu muayene sayesinde hekime ulaşabiliyordu. Bu tür bir saldırıya maruz kalan çocukların bir an önce ruh sağlığı hizmetlerini alması gerekiyor.
* Daha da da önemlisi, istismar durumlarında bazen tek kanıt çocuğun ruh sağlığının bozulup bozulmaması olabiliyor. Fiziksel kanıt bulmak çoğu kez çok zor. Kanunun bu şekliyle, sadece fiziksel kanıt ve delil aranacağı ve bulunamazsa suç da bulunamayacağı gibi bir sonuç çıkıyor. Ruh sağlığının muayenesi de bizim için bir delildi ve çok önemliydi. Bu delil ortadan kalkarsa birçok kişi suçlu olduğu halde suçsuz olarak yargılanacak. Ayrıca ruh sağlığını bozduğu gerekçesiyle içeri giren birçok suçlu, pedofil, sapkın kişi yasadaki bu değişikliği öne sürerek dışarı çıkmayı da talep edebilecek.
* 18 yaş altı aynı yaş grubu içinde olan ve kendi rızasıyla hareket eden grubun istismardan farklı tutulması gerektiğini düşünüyoruz. Bu kanunla bir ergen çocuk da bir sapık bireyin işlediği kadar ağır suçla itham edilmiş oluyor. Bazen rızası olmasına rağmen kız bunu sonradan inkar edebiliyor. Böyle durumlardan etkilenen çok sayıda çocuk var. Bu durumların ceza hukuku dışında düzenlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Avrupa ülkelerinde de böyle bu.
* Sonrasında bu çocukların bütün hayatı etkileniyor. Ceza sistemi içine girince her iki tarafın da hayatı eskisi gibi olmuyor. Bunu hesaba katmak lazım. Artık toplumumuzda çok da yaygın olaylar bunlar. Çünkü gençler cinsel aktivitelere erken başlar hale geldiler.
“Cezalar artırılmasına rağmen cinsel suçlarda artış oldu”
ÜmiT Biçer (Adli Tıp Uzmanları Derneği)
* TÜİK’in verilerine göre 2005 yılında yeni ceza yasası çıktıktan sonra cinsel şiddetle ilgili suçlarda yüzde 41 gibi bir artış oldu. Cezaların artırılması çözüm değil. Cinsel şiddet çok karmaşık ve hayat boyunca unutulmayacak travmalar üretir. Bu travmalar insanın tek başına mücadele edebileceği şeyler değil. Devletin mağdura el uzatması, bu konuda elinden gelen çabayı gösterdiğini hissettirmesi lazım. Bu tek başına ceza sistemi ile olmaz.
* Beden ve ruh sağlığının bozulması maddesinin kaldırılması konusunda en büyük endişemiz şu: Bir travmayı değerlendirirken hem fiziksel hem ruhsal hem sosyal bir bütünlüğü gözeterek bir değerlendirme yapılmalı. Ama geçmişte yalnızca mağdurun vücudundaki birtakım yaralanma emarelerine ve sanığa ait biyolojik delillere bakarak suçu kanıtlama yoluna gittiler. Bu da şu anlama gelir; eğer vücudunuzda buna dair herhangi bir belirti yoksa veya cinsel ilişki düzeyine ulaşmayan bir saldırı söz konusuysa, siz çaresiz kalıyorsunuz. Bu yüzden bu, bir bütün olarak ele alınmalı ve cinsel saldırı mağduru hastaneye başvurduğunda mutlaka ruhsal değerlendirmesi yapılmalı.
* Ruhsal değerlendirme, uygun bir görüşme tekniği uygular ve psikometrik incelemelere bakarsanız bize biyokimyadaki netlikte deliller sunar. Bunları mahkemede kullanma şansınız var. Beden ve ruh sağlığı maddesi kaldırılınca artık bu incelemelerin yapılması gerekmeyecek ve bu yüzden mahkemede kanıt olarak ileri sürülecek suça dair deliller kaybolacak. “Fiziksel delil yoksa şikayet asılsızdır” günlerine geri döneceğiz.
* Bir de şu yönü var: Böyle bir saldırıya uğrayan kişi önce inanmak istemez, yakınlarına dahi haber vermez, kaldı ki mahkemeye başvursun. Bu aşama atlatılıp yetkililere başvurulduğunda iş işten geçmiş olur. Bir hafta geçtikten sonra, eğer bir hamilelelik söz konusu değilse, fiziksel delillerin büyük bir kısmı yok olur. Bu durumda suçu kanıtlayacak yeterli veri olmayacak. Bu değişiklik bir anlamda delillerden birini yok etmiş oluyor.
* Bu tür saldırıya uğrayan birini defalarca aynı konuda hiçbir tedavi boyutu içermeyen değerlendirmelere sokarsanız bu insanlar ikinci bir travma yaşayacaklardır. Mağdurların yetkin ekiplerce tek bir kez uygun görüşme ortamlarında değerlendirilmesi gerektiğinin altını çiziyoruz. Yurt dışındaki örneklerinde olduğu gibi tek bir merkezde yapılmasını talep ediyoruz. Yoksa bu uygulamayı tamamen kaldırıyoruz, mağdurlar için travmatik oluyor gibi kolaycı bir yaklaşım olamaz.