25.08.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:
CEYDA ULUKAYA
Gökçe Kılınçer, bizi retro-pop denen türle tanıştıran isim. Üç yıl önce çıkardığı “Kalbimde İzi Var” albümünün yanı sıra Ajda Pekkan, Yeliz gibi isimlerin şarkılarına getirdiği güçlü yorumlarla dikkat çekti. Sonbaharda piyasaya çıkması planlanan ikinci albümü öncesi, “Bu Son Akşamda” ve “Aşkınla Ben” isimli, söz ve müziği kendisine ait iki şarkılık maxi single’ı ise bu ayın sürprizi oldu. Kılınçer, üniversite eğitimi sırasında sınavlarına girdiği bir dil kursuyla hayatı değişenlerden. Yaklaşık 10 yıldır Londra’da yaşıyor, hatta orada Hicaz isimli bir kayıt stüdyosunun da kurucularından. Türkiye’ye sık sık geliyor ama asıl heyecanla beklediği, albüm bittikten sonra bir turne programıyla gelmek.
Çoğunlukla “70’lerden ışınlanmış kadın”, “Retro popun öncüsü” olarak anılıyorsunuz. Bu ifadeler sizi doğru tanımlıyor mu?
İnsanlar kendileri hakkında çoğu kez doğru olmayan fikirlere sahip olabilirler. Kendilerini başkalarının gözünden göremezler çünkü. Bu yüzden bu sorunun asıl muhatabı ben değilim sanırım. Şarkılarımı duyduğumda, bugüne kadar beni biçimlendirmiş herhangi bir şeyin sesiyle kaydetmek için kullandığım araçların sesini duyuyorum. Şimdiye nazaran eskiden kullanılan araçları kullanıyorum ve onların belli soundları var. Yine de, ben şöyle düşünmek isterim ki, dinlediğim şey: “Kendim”. Herhangi bir etiket değil. 2012 senesinde Dalston’da sahne aldıktan hemen sonra organizatör “This is Turkish retro pop” demişti. Daha önce duymadığım bir tanımlama. Müzikal yolculuğum boyunca birçok tanımlama ile karşı karşıya kalabilirim. En uzun süre kalan tanım en doğru tanım olacaktır. Bunu hep birlikte görmeliyiz. Bununla birlikte tanımlar sadece “tanımlar”.
Bu retro tarz, hayatınızda müzik dışındaki başka alanlarda da kendini hissettiriyor mu? Eski olan ya da geçmişte kalan size ne ifade eder, ayrı bir kıymeti var mıdır?
Binalar, kıyafetler ve fotoğraflar ilgimi çekenler arasında ön sıralarda. Eski olanın ayrı bir kıymetinin olması geçmişte kalmasından kaynaklanmıyor aslına bakılırsa. Çoğu zaman gerçek ve plastik olmaması ile ilgili bir durum söz konusu. Yine de, her eski şeyin gerçek olmadığı gibi her yeni şeye de plastik diyemeyiz tabii. Ayrı bir kıymetinin olması tamamıyla daha doyurucu olması ile ilgili.
Şarkılarınız için “Organik ve fazlasıyla kişisel” diyorsunuz. Nedir organikten kastınız?
Organikten kastım, bilgisayarda üretilmiş sesler kullanmamak ve tüm seslerin canlı çalınan enstrümanlarla kayıt edilmesi neticesinde her seferinde özgün seslere ulaşılması. El yapımı. Canlı müzik yapmak harika bir şey ve kolektif bir deneyim. Bu bir saat mekanizması gibi çalıştığında ise herkesi, her şeye, her zaman olduğundan daha yakın hissettirir.
70’ler gibi 50 yıl öncesine ait müziklerden ilham alıyorsunuz ve yaptığınız müzik bugün de çok seviliyor. Böyle olması size, müzikte kalıcı olana dair ne söylüyor?
Hepimizin bildiği gibi, bazı sanat eserleri zaman testini geçer, bazıları ise geçemez. Geçmişte pek çok harika şarkı yazıldı, sadece ‘60’lar ya da ‘70’lere özgü değil... 2019’da da klasik bir şarkı yazmak tamamen mümkün bence ama belki biraz daha güç. Hayat zor ve pahalı, belki de bu yüzden sanatta, gebe kalmanın acısını çekmeye istekli daha az müzisyen var. Çünkü bir şey yaratmak hakikaten zor iş. Pek çok müzisyenin, eski şarkıları daha önce aranje edildikleri haliyle kaydetmeyi tercih etmelerinin sebebi belki de bu olabilir. Daha hızlı, daha kolay ve acı çekmeden. Her türlü sanat dalı için eskiye nazaran daha az bütçeler olmasından da kaynaklanıyor olabilir. Bir de gerçek sanat, bu hızlı sosyal medya dünyası için yavaş dallanıp budaklanıyor olabilir. İlham almayı beklemek, birkaç saatte bir yeni bir şey bulmanız gereken Instagram’da “beğenilme” ihtiyacı ile paralel gitmiyor olabilir.
“Uygulamalarla müziğe sahip olamıyorsunuz”
“Bu Son Akşamda” ve “Aşkınla Ben” aynı zamanda 45’lik plak olarak da yayınlandı. Son yıllarda plak satışları tüm dünyada artış gösteriyor. Siz plağa olan bu ilgiyi nasıl yorumluyorsunuz?
“Sev Derim & Neyleyim”in ardından “Bu Son Akşamda & Aşkınla Ben”i ‘de 45’lik olarak yayınladık. Sırada LP’ler var.
Plaklara ilgi giderek artmakta, evet. Tahminim; müziği dinleme deneyimi, nostalji, sanatçıya yakın olma hissi ve mülkiyet duygusu. Bir uygulamayla, akış halindeki dijital dosyaları oynattığınızda, o müziğe sahip olamıyorsunuz. Plaklar toplayabileceğiniz, elinizde tutabileceğiniz, şahsen satın alabileceğiniz fiziksel öğeler. Ayrıca albüm resmi ve posterler gibi başka somut nesneler de sunuyor.