Pazar "Düşünsenize, 70 milyon bir aşçı yüzünden çıldırıyor"

"Düşünsenize, 70 milyon bir aşçı yüzünden çıldırıyor"

28.08.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Bulgaristan kampına giderken yanımda 250 kilo malzeme götürdüm. Bizim insanımız rokfor değil, Ezine peyniri istiyor. Orada öğle yemeği verdiler, kimse elini sürmedi, girdim mutfağa çorba yaptım" diyen futbol milli takımının yeni aşçısı Mustafa Yanık sorumluluğunun farkında: "Oyuncularımızın benim yüzünden zehirlendiğini ve maçı kaybettiğimizi düşünsenize... 70 milyon insan bir aşçı yüzünden çıldırıyor!"

Düşünsenize, 70 milyon bir aşçı yüzünden çıldırıyor

aslicak@milliyet.com.tr 36 yaşındaki Yanık 10-15 gündür milli takımla birlikte, henüz çok yeni. Federasyon binasında çalışmıyor. Sadece kamplara, maçlara gidiliği zaman o da malzemelerini topluyor, yolculuğa katılıyor. İlk tecrübesini Bulgaristan kampında yaşadı. Doktorlar tarafından hazırlanan mönüye tamamen uyuyor. Yemekler dışında ikindi kahvelerini, keklerini hatta futbolcuların yolluklarını, kumanyalarını da o hazırlıyor. Kampta bir akşam yemeği biter bitmez ertesi gün için planlara, çalışmalara başlıyor. 09.00'daki kahvaltı için her şeyi 07.00'de hazır ediyor. Şimdilik bir ekibi yok. Gittiği yerdeki mutfakta çalışanları da yemeğine karıştırmıyor, tüm yemeği kendi yapıyor.Fatih Terim'den çekindiği her halinden belli oluyor. Ama en korktuğu şey futbolcuların yemeklerini beğenmemesi ya da onun yüzünden birisinin hastalanması. "O kadar özen gösteriyorum ki" diyor, "Varsın olsun, milli takıma hizmet için günde üç saat az uyuyayım." Mustafa Yanık, A Milli Futbol Takımı'nın yeni aşçısı. Anne tarafı Mengenli ve ailenin yüzde 99'u da aşçılık yapıyor. O da yemek yapmayı dedesinin yanında öğrenmiş. Şimdiye dek birçok beş yıldızlı otelde çalışmış. "Futbolcularımız günde 1 kilo tahin, 1 kilo pekmez tüketiyor" Her gittiğiniz ülkede iyi bir mutfak bulacaksınız diye bir şey yok. Bir de ne kadar güzel yemek yaparlarsa yapsınlar alıştığımız, bildiğimiz bir damak tadı var. Mesela Bulgaristan'a gittik, bize bir öğle yemeği verdiler. Kimse elini bile sürmedi. Futbolcularımız kamp yaptıkları, maça gittikleri ülkelerde de yemek bulabilirler. Çok iyi otellerde kalıyorlar. Ama yemeklerini yurtdışında siz hazırlıyorsunuz, neden? Girdim mutfağa bir domates çorbası yaptım. Çorbayı içen kendine geldi. Hemen bir makarna yaptık. Zaten malzemenin yüzde 80'ini de buradan götürüyoruz. Ne yaptınız? Pirincimizi, makarnalarımızı, süzme ve petek balımızı, fındığı, kuruyemişimizi götürüyorum. Kuru çayımızı muhakkak götürürüm. Tahin, pekmez özellikle alıyorum. Enerji veren bir madde. Bir de seviyorlar. Bir günde 1 kilo tahin, 1 kilo pekmez bitiyor. Peynirlerimiz, baharatlarımız... Kesmeşeker... Neler götürüyorsunuz? Yurtdışındaki şekerlerin tadı bize pek uymuyor. Ya çok şekerli ya az şekerli oluyor. Bisküvilerimizi de götürüyoruz. O niye? Süpermarketlerden alıyorum. Özel bir yerden değil. Bu malzemeleri nerelerden alıyorsunuz? Ufak, üç-dört günlük bir kamp için 200-250 kilo malzeme taşıdık Bulgaristan'a. Standartlara göre kişi başı 70 gram pilav, makarna verilir her yerde. Biz 100 gram olarak hesaplıyoruz. Ne kadar malzeme gidiyor? Yok, yine götürüyorum. Biz Türk insanıyız, Türk yemeklerini, Türk malzemelerini severiz. Tamam ayda bir-iki kez Fransız mutfağı yenebilir ama sürekli istemeyiz. Bir tarafta rokfor var, bir tarafta Ezine beyazpeynirimiz var. Ezine beyazpeynirini tercih ediyorlar. Zaten bu kamp da bana bir tecrübe oldu. Bizim futbolcularımız en çok ne tüketiyor, yiyor görebildik. Ama Fransa'ya gidiyorsanız da peynir taşıyor musunuz yanınızda? Ya da İtalya'ya giderken hamur işleri, makarna... "En çok beyazpeynir yiyorlar ve çay içiyorlar. Makarnayı da çok seviyorlar" Peynir. Az yağlı, yumuşak beyazpeynir yiyorlar. Çoğu makarnayı çok seviyor. Bir de çay çok içiyorlar. Neymiş en çok yedikleri? Günde dört öğün yemek yiyorlar. Kahvaltı, öğle yemeği, akşam dört, beş gibi bir kahve molası; kekli, kurabiyeli ve akşam yemeği. Ama meyve, meyve suyu, peynir her zaman var. İstedikleri an bunlardan yiyebilirler. Günde kaç öğün yiyor futbolcularımız? Maç günü mönüsü biraz daha farklı oluyor. Size mönülerden örnek vereyim. Kahvaltı ikisinde de aynı. Peynir çeşitleri, domates, salatalık, reçel çeşitleri, bal, nutella, sütlü yumurta, mısır gevreği çeşitleri, kruvasan, meyve, fındık, tahin, pekmez... Öğle yemeği çorba, dana eti, tavuk eti, zeytinyağlı çeşitleri, makarna ve pilav mutlaka, haşlanmış sebze, salata çeşitleri, meyve büfesi, çoğunluğu sütlü tatlılar olmak üzere tatlı büfesinden oluşuyor. Bu normal bir günün mönüsü. Maç günü ise öğle yemeğinde yeşillik ve salatalık olmuyor. Bunlar mideyi ekşitebiliyor. Onun yerine bol bol domates ve limon koyuyoruz. Makarna için de sadece domates sos yapıyoruz. Bir de enerji için bol bol komposto oluyor. Akşamki kahve molalarında meyve suları, çay, kek, kurabiye çeşitleri oluyor. Maç günü ise bu büfeye peynir çeşitleri ve makarna da ekleniyor. Akşam yemekleri biraz geç yeniyor. 21.00, 21.30 gibi. Öğle yemeğine benziyor. Tabii maç günü karşılaşmadan hemen sonra otobüslerine binip havaalanına doğru yola çıkıyorlar, buraya dönmek için. O yüzden akşam yemeği yiyemiyorlar uçağa kadar. Normal kamp gününün mönüsü ile maç günü mönüsü farklılık gösteriyor mu? Yok ben onlara kumanya hazırlıyorum. Kumanyada sandviç, meyve suyu, meyve, kek oluyor. Maçtan sonra aç mı kalıyorlar? "Benim futbolla ilişkim çok yoktur, basketbol maçlarını izlemeyi severim" Şimdi takım için oyuncuların performansı, Fatih hocanın eğitimi, taktikleri çok önemli. Ama benim bir hatam herkesi, her şeyi silebilir bir anda. Kalecimizin, golcümüzün benim yemeğimden zehirlendiğini düşünsenize... 70 milyon insan bir aşçı yüzünden çıldırıyor! O kadar büyük bir sorumluluğunuz var ki... Sizin yemekleriniz yüzünden birkaç futbolcumuzun bağırsakları bozuluyor, maçı kaybediyoruz, Dünya Kupası'na katılamıyoruz... Suçlulardan biri de sizsiniz. Kabusunuz bu mu? Bunun sorumluluğunu düşünemiyorum bile. Felaket. Türkiye'ye geri gelmem. İltica ederim herhalde. Nereye gittiysek orada kalırım. Ne yaparsınız? Benim futbolla çok ilişkim yoktur. Hani "Takım tutmuyorum, milli takımı tutuyorum" derler ya; öyleyim. Ben basketbol severim, seyrederim. Şimdiye kadar futbolla çok ilgili biri miydiniz? Fatih hoca yemeğin içinde pişmiş soğan istemez. Ona soğan yerine sarmısakla yapıyoruz. Soğanlı yaparsak da yemeği biz süzüyoruz, ayıklıyoruz. Bir de havuç yemez. Çorba çok içer. Pul biberi sever. Çok yemek yemez. Genelde diyet yapar zaten. Hakan Şükür'ün akşam yemeklerini yemediğini gördüm. Meyve ya da salatayla geçiştiriyor. Hasan Şaş makarnayı çok sever. Bir yemekte iki-üç tabak yer. Emre Belözoğlu en çok kek, bisküvi gibi atıştırmalıkları seviyor. "Fatih Terim pişmiş soğan, Hakan Şükür akşam yemeği yemiyor" 1996 yılından beri milli takım için çaycılık yapıyorum. Sabah 09.00'da işbaşı yapıyoruz, akşam da Fatih hocamız kaçta çıkarsa ona göre çıkıyoruz. Çay, hazır kahve, Türk kahvesi, soğuk meşrubat var burada ama en çok giden şey çay. Günde 1 kilo çay bitiyor. Fatih hocanın geldiğini, araba sesini duyar duymaz orta Türk kahvesini hazırlıyorum, götürüyorum. Kahve boşunu almaya giderken de bir çay veriyorum. Misafiri falan olursa da ne isterlerse onu sunuyorum. Günde bir kez de sıcak süte Türk kahvesi karıştırarak yaptığımız sütlü kahveden veririm. Toplantılara girip çıkıyoruz, çay dağıtıyoruz. Ama dinlemiyoruz, hiçbir şeyi duymuyoruz, bilmiyoruz. Burayla ilgili bir şeyler soran olursa da "Bilmiyorum" diyorum. Bilmiyorum demek ayıp değil ki. Eğer buradan dışarıya, basına bir laf sızarsa çaycıdan bilinir. "Dışarıya laf sızarsa çaycıdan bilinir"