Pazar “Enerjimiz, zekamız ve EQ’muz tuttu”

“Enerjimiz, zekamız ve EQ’muz tuttu”

30.03.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:

Deniz Seki sordu, Kutluğ Ataman yanıtladı ve ortaya “Sen Zaten Kendini Anlat” adlı kitap çıktı. Seki: “Kutluğ ile bundan altı ay önce Perihan Mağden’in evindeki yemekte tanıştık. Orada birdenbire aramızda güzel bir diyalog başladı. Zekalarımız, enerjimiz, EQ’larımız birleşti”

“Enerjimiz, zekamız ve EQ’muz tuttu”

Geçen günlerde posta kutularımıza Yapı Kredi Yayınları’nın Türkiye Güncel Sanat dizisinin dördüncü kitabının Kutluğ Ataman’ı anlattığına dair bir basın bülteni düştü. Buraya kadar olağan tabii. Ama “Sen Zaten Kendini Anlat” adlı kitapta Ataman ile söyleşi yapanın Deniz Seki olması biraz şaşırtıcıydı doğrusu.
Güncel sanatın popüler kültüre ilk göz kırpışı değil bu kuşkusuz ama Türkiye’de pek alışık olduğumuz bir durum da sayılmaz. Nedir bu işin aslı astarı diye sormak farz oldu tabii ve sıkışık programları arasında Kutluğ Ataman ile Deniz Seki’yi bir araya getirmeyi başardık. Ataman, Murat Belge ile yaptığı çekimden çıkıp geldi, Deniz Seki yeni albümünün çalışmasından... Her ikisinin basın danışmanları da katıldı söyleşiye. Bazı konuşmalara zaman zaman gözlerini faltaşı gibi açıp sus işareti yaptıklarını görmedim sanmasınlar. Ne yapalım, Kutluğ Ataman da
Deniz Seki de açık sözlü insanlar... İyi ki de öyleler. 

Haberin Devamı

Bu kitap fikri nasıl doğdu?
Kutluğ Ataman: Yapı Kredi Yayınları sanatçı monografileri yayımlıyor bir süredir. Beni anlatan kitabı da küratör Emre Baykal hazırladı. Kitabın içindeki otobiyografi bölümünü klasik anlamda şurada doğdum, şunu yaptım şeklinde yapmak istemedim. Tam o sırada şans eseri Deniz’le tanıştık.

Nasıl tanıştınız?
Kutluğ A.: Bundan altı ay önce birkaç kişi Perihan Mağden’in evinde yemekteydik. Gecenin bir saatinde Deniz geldi. Orada birdenbire aramızda güzel bir diyalog başladı.
Deniz Seki: Zekalarımız, enerjimiz, EQ’larımız (duygusal zeka) birleşti.

“Perihan Mağden şarkı sözlerimi çok seviyormuş”

Deniz hanım, siz nasıl tanıştınız Perihan Mağden ile?
Deniz S.: Perihan benim şarkı sözlerimi çok seviyormuş, ortak bir arkadaşımız söyledi. Ben de teşekkür etmek için telefon açtım, sonra görüşmeye başladık. Dışarıdan görünen o sert, muhalif, dediğim dedik kadının içinde aslında küçük bir kız çocuğu var.

Haberin Devamı

Birbirinizin işlerini biliyor muydunuz?
Deniz S.: Biliyorduk tabii ama hiç tanışmamıştık. Masada yan yana düştük ve sohbet etmeye başladık. Hayata bakış açısı, cesaret, sivrilik anlamında çok uyuştuk.

 Tanıştığınız gece başka kimler vardı?
Kutluğ A.: Söylemeyiz. Şu an Perihan’dan konuşuyor olmamız bile başımıza bir dert açabilir!

Bu projeye Deniz Seki nasıl katıldı?
Kutluğ A.: Hep kameranın arkasındayım, soruları ben yöneltiyorum. Deniz’in konumunda olanlar da cevaplar veriyor. Bu kez rolleri değiştirelim dedim, bakalım ne oluyor?

Ne oldu peki?
Kutluğ A.: Ben heyecanla soruları bekledim. Deniz de beylik sorular sormadı. Sonunda birbirimizin cümlelerini tamamlar olduk. Bana hep nasıl çalıştığımı sorarlar, bu söyleşi vasıtasıyla bunu gösteriyoruz.

Deniz Seki adını çağdaş sanat kitabı içinde görünce biraz şaşırdık açıkçası.
Kutluğ A.: Neden şaşırdınız, anlamadım. Benim içinde bulunduğum zannedilen sanatçı dünyası zaten yok. Deniz’le ilk tanıştığımızda fark ettim ki şarkılarının sözleri bir şey diyor ama Deniz söylerken tam tersi bir anlam çıkabiliyor. Mesela şarkı sözü “Bu kadın seni bekleyecek” diyor ama Deniz vurgularını öyle bir yapıyor ki “Sen çok beklersin” anlamı çıkıyor. Bu metot benim sanatımla çok örtüştüğü için Deniz’le yaptım bu söyleşiyi.

Haberin Devamı

Neler konuştunuz?
Kutluğ A.: Sen de git kitabı al kardeşim!
Deniz S.: Yaptığı işte neler hissediyor, hayata nasıl bakıyor, bu cesareti nereden alıyor diye sordum.  Çünkü bazen çok cesur olmak, içinde çok çekimser olmayı gizler. Çok cesur olanlar aslında çok utangaçtır. Onda da bende de aynı şey var. O da benim gibi küçük bir çocuk aslında.

“Magazin gazetecileri  performansın parçası oldu”

 “Sen Zaten Kendini Anlat” adını kim koydu kitaba?
Kutluğ A.: Söyleşi sırasında Deniz, “Ben senle röportaj yapıyordum ama hep kendimi konuştum” dedi. Ben de “Sen zaten kendini anlat” diye cevap verdim. Emre Baykal da benim işlerimle çok örtüştüğüne karar verdi.
Deniz S.: Bir de şarkı yazacağım “Sen zaten kendini anlat” diye.

Kitabın basın toplantısına ağırlıklı olarak magazin muhabirlerinin gelmesi sizin tercihiniz miydi?
Kutluğ A.: Evet. Magazini dışarıdan eleştirebilir, hakkında konuşabilirsin. Ama biz bir performans gibi bu durumu yaratarak gösterme yolunu seçtik.

Haberin Devamı

Yani basın toplantısına gelen magazin muhabirleri bu işin bir parçası mı oldu?
Kutluğ A.: Aynen. Kitabın kendisi de bir performansa dönüşmeye başladı. Sadece bir belge değil artık. Kapaktaki içi boşaltılmış surat krokisini alan herkes kendisine göre boyayabilir.

“Sanki aşkın hammaddesini bir tek ben biliyormuşum gibi”

Basın toplantısında aranızda bir tartışma oldu.
Deniz S.: Magazin basını benimle özel röportaj yapmak istedi. Orası Kutluğ Ataman’ın basın toplantısı ve ben sadece misafirim. Biliyorum neler soracaklarını. Biri de çıkıp “Ben bir daha sizin hiçbir işinize gelmeyeceğim” dedi. Saçmasapan tehditler...
Kutluğ A.: Ben magazini o kadar takmıyorum. Sen daha içindesin tabii, ben saklanabiliyorum. Tanıyan tanıyor zaten, tanımayan da adımı görünce “Ku... Ne?” diyor.
Deniz S.: Gazetelerde çıkan bir başlığa da üzüldüm: “Aşkın hammaddesi sekstir.” Sanki bilmiyor kimse aşkın hammaddesinin ne olduğunu. Bunu bir tek ben biliyormuşum, büyük aşk kimyageriymişim gibi. Şok geçirdim. O cümleyi cımbızla çekip almışlar. Tabii ki içinde aşk da var. Aşk olmadan sanat olmaz.
Kutluğ A.: Seks olmadan da sanat olmaz.
Deniz S.: Eyvah! Al sana başlık! 

Haberin Devamı

Birlikte başka şeyler yapmayı da düşünüyor musunuz?
Kutluğ A.: Kesinlikle düşünüyoruz ama daha geliştirmedik.

Kutluğ A.: “Stres olmadığında stres oluyorum”

 Söyleşide huzurun size “battığından” da söz ediyorsunuz.
Kutluğ A.: Dün çok acayip bir gündü, perişan oldum. Ama sonra düşündüm, hayatım böyle olmasa çok mutsuz olurum. 

Hiç mi dinlenmek yok?
Kutluğ A.: Çok yorulduğumda iki yılda bir filan bir tatile çıkıyorum. İki hafta plajda yatacağım diyorum, üç gün yatıyorum da. Dördüncü gün kendimi kaldığım otelin bahçesinde çiçekleri budarken buluyorum. Stres olmadığında stres oluyorum.
Deniz S.: Ben de öyleyim. Biz huzuru çok seven insanlar değiliz. Fazla huzur bulduğumuzda “Eyvah, yaratıcılığımı mı kaybediyorum?” diyen kişiliklere sahibiz.

Sıkıntılar yaratıcılığı tetikliyor mu gerçekten?
Kutluğ A.: Tabii tetikliyor. Ben çok yaratıcı bir şekilde cinayet işleyebilirim mesela! Bakma şimdi kızıyorum davalara, dertlere, şuna, buna ama
o benim yaratıcılığımı, zekamı geliştiriyor. Ben uğraşmayı severim.

Kızınca ne olur? Patlar mısınız, yoksa döner gider misiniz?
Kutluğ A.: Ben genelde çatapat gibi patlarım, katiyen dönüp gitmem. Anneannemin bir lafı vardı, çok severdim: “Dokunma bana dokunmayayım sana.” Öyleyim ben de.
Deniz S.: Çok sabırlı, çok sakinim ama patlayınca bir benzin istasyonunun havaya uçması kadar feci patlıyorum. Ama mesela senin bana yaptığın bir hatayı hemen söylemem, her şeyin bir zamanı olduğuna inanırım.
Kutluğ A.: Ben zaten onu düşündükçe anlarım. Türkün aklı sonradan gelir ya!

Kutluğ Ataman: “Çok güzel hamsi pilavı yaparım”

Aşkı acı çekmekle özdeşleştirmişsiniz ikiniz de.
Kutluğ A.: Benim bunu kendi hayatımda sorguladığım bir dönemde yaptık röportajı. Deniz bana yardımcı oldu sorularıyla.

Aşkın bağımlılık olduğuna dair ortak bir sonuca varmışsınız.
Kutluğ A.: Evet. Telefonla aramaman gerekiyor mesela ama arıyorsun.
Deniz S.: Niye aramaman gerek? Ben aşkta stratejilere inanmıyorum.
Kutluğ A.: Ben o tembihleri dinleseydim bugün ilişkim bitmişti, bütün o yanlış denilenleri yaptığım için devam ediyor.

Sık sık buluşuyor musunuz?
Deniz S.: Şu sıralar albüm çalışmalarım var. Ama biter bitmez Kutluğ’un aylık yemeklerine ben de katılacağım. Çok güzel yemek yapıyor.

Nasıl yemekler yapıyorsunuz?
Kutluğ A.: Bir yerde bir şey yediğimde gidip aynısını evde yapabiliyorum. Çocukluğumdan gelme bir şey bu, mutfakta büyüdüm diyebilirim.

 En iddialı olduğunuz yemek hangisi?
Kutluğ A.: Pek öyle iddialı yemeğim yok, çünkü her seferinde aynı şeyi yapmıyorum. Ama mesela çok güzel hamsi pilavı yaptığımı söyleyebilirim. Çerkeztavuğum da mükemmeldir.

Deniz Seki: “Aslında bizi izleyen kişi gerçek bizi göremiyor”

 Nasıldı söyleşi yapan taraf olmak?
Deniz S.: Çok zor. Bir de röportaj yaptığın kişi zaten sıkılmış entel dantel sorulardan.
O yüzden onunla daha samimi bir şekilde konuşmam gerekiyordu.
Kutluğ A.: Kamera sana yöneltildiği vakit, şimdi bundan ne çıkacak diye düşüne düşüne konuşuyorsun.
Deniz S.: Kendini frenliyorsun, cümlelerini toparlıyorsun.
Kutluğ A.: “Nasıl olmalıyım?” diye düşünüp kendi dışında bir kimlik inşa etmeye başlıyorsun.
O zaman gerçek bir söyleşi olmuyor.
Deniz S.: Aslında bizi izleyen kişi gerçek bizi göremiyor.

Bunu söyleyebilir misiniz, ne kadar samimi olsanız da gerçek siz değil misiniz ekrandaki?
Deniz S.: E, otokontrol giriyor işin içine. Ki ben çok doğal biriyim normalde, yine de kameranın önünde başka bir şey oluyor. Ses tonun bile değişiyor. Bazen de tam tersi, oynaman gereken zamanlar var. Mesela bir soru sorulmuş, ona yalan cevap vermem gerek. Ama söylemezsem çatlıyorum. Halbuki yalan söylesem peşimde orduyla gezmeyeceğim.

 Kilo aldınız haber oluyor, verdiniz başka bir haber. Şunu sevdin haber, onu artık sevmedin haber. Bu kadar göz önünde yaşamak sahiciliğinizi kaybettirmiyor mu?
Deniz S.:
Yeni albümümün adı “Sahici”, biliyor musun? Ben de bunu irdeleyen şarkılar yazdım zaten. Bu dertten çok mustarip olduğum için içimden çıkan şarkılar hep bunu anlattı. Evet, bir süre sonra gerçeklikten kopuyorsun, sahteleşiyor, yapaylaşıyorsun.

Yazarlar