Pazar Er Yorgosun hikayesi

Er Yorgosun hikayesi

13.03.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Yorgos Magnis 1919-1921 arasında Yunan işgal ordusunda savaşmış bir erdi. Cephedeyken ailesine gönderdiği kartpostal ve fotoğraflar yarım asır sonra bulundu, bir kitapta toplandı. Er Yorgosun yaşamöyküsü de ortaya çıktı

Er Yorgosun hikayesi

Cepheden gelen kartlarla Yazarın amcasının oğlu ve eserin çevirmeni Herkül Millas, önsözde kitapçıkla ilgili şunları söylüyor: "Erin adı Yorgos Magnistir. Kusuru çoktur. Kahramanlığa ve Megalo İdeaya, yani vatan topraklarının genişletilmesi gereğine inanmıştı."Telefonla görüştüğümüz Akilas Millas ise Yorgosun belki de babasının zoruyla askere gönderilmiş, ailesine düşkün bir genç olduğunu düşünüyor. "Bence bu erin yazılarında aile ilişkileri ön planda, savaş ikinci plandadır. Yorgos Magnis sakin ve otoriter bir atmosferde büyümüş; dindar, zayıf bünyeli ve karakterli bir gençtir. Ailesine, bilhassa kız kardeşi Lizaya çok düşkün. Devamlı, savaşın sona ereceğinden ve ailesine kavuşacağından söz etmekte."Yine Akilas Millasa göre bu kitapçık Türkiyede birkaç şekilde okunacak: "Kimileri bir düşman askerinin öyküsünü okuyacak, kimileri de bir isimsiz gencin acıklı macerasını..."Ailesine cepheden kartpostal ve fotoğraf gönderirken "Biraz buruşuk giysilerim ama umarım bu sizi rahatsız etmez" diyecek kadar saygılı ve kibar olan Yorgos Magnis, kardeşlerinin özel günlerini unutmayan, kız kardeşine, ailesine sürekli öpücükler gönderen bir er. İlk kartpostalını 19 Ağustos 1919da Yunanistandan postalayan Magnisin son kartpostalı ise 1921 yılında Uşaktan gönderdiği. Yorgos Magnis 12 Ağustos 1921de, Ankaranın 70 kilometre güneyinde ölür. Aslen İstanbullu olan ama artık Yunanistanda yaşayan Akilas Millasın 1983 yılında Yunanistanda yayımlanan bir kitabı bu hafta ülkemizde de çıktı. Kitap Yayınlarından çıkan "Oğlunuz Er Yorgos Savaşırken Öldü", İstanbullu er Yorgos Magnisin 1919-1921 yılları arasında Yunan işgal ordusundayken Yunanistan, Trakya ve Anadolunun çeşitli yerlerinden ailesine gönderdiği kartpostallardan ve fotoğraflardan oluşuyor. Akilas Millas bu kartpostal ve fotoğrafları bir rastlantı sonucu 1973 yılında Balıklı Rum Düşkünler Yurdunun karşısındaki terk edilmiş bir binada bulduğunu belirtiyor. O günleri şöyle anlatıyor Millas: "Anlaşılan oraya sığınmış ve genç denilebilecek yaşta vefat eden bir kadının yani kitaptaki Yorgosun kız kardeşi Lizacıkın yararsız ve işe yaramaz eşyaları ile birlikte depolanmış, daha doğrusu atılıvermişti. Ben o zamanlar hastanenin ortopedi ve travmatoloji şefiydim. Boş zamanlarımda külliyenin eski binalarını dolaşır, arşivlerini karıştırırdım. Kartpostallar mavi bir kurdele ile şefkatle diyebileceğimiz bir biçimde sarılmış bir kenara atılmıştı. İtiraf etmem gerekirse bir koleksiyoncu zihniyeti ile onları aldım ve öylece sakladım. Kartpostalların üzerinde yazılanları çok sonradan okuma fırsatını buldum." Okuduktan hemen sonra aklına bunları kitaplaştırmak gelmiyor. "Kitap yapma fikri seneler sonra kafama takıldı. Atinada bir yayıncı arkadaşın ısrarı ve yardımları sayesinde 1983 yılında ortaya çıktı" diyor Millas ilk kitabının öyküsünü anlatırken. Yunanistanda çıkan kitabın Rumca başlığı ise şöyle: "Kahramanca Savaşarak 12 Ağustos 1921 ve 14.10da Şehit Düştü". Bu, ölüm haberini bildiren son kartpostaldaki, Yorgosun can arkadaşının yazısı. Mavi bir kurdele ile şefkatle sarılmış kartpostallar Akilas Millas 1934te İstanbulda doğdu. Beyoğlunda büyüdü. Liseden sonra tıp fakültesine gitti. Vakıf Gureba Hastanesinde ortopedi ve travmatoloji mütehassısı olarak çalıştı. Askerliği sırasında, iki sene yedek subay olarak Ankarada bir hastanede, sonraları İstanbul Balıklı Rum Hastanesinde ortopedist olarak görev yaptı. Eski bir sporcu olarak spor hekimliğini daha cazip buldu ve menüsküs uzmanı olarak futbol kulüplerine geçti. Bu kitaptan sonra "Heybeli", "Büyükada", "İstanbul", "Marmara", "Kınalı - Burgaz", "İstanbul Mühürleri", "Kadıköy - Terkos Mühürleri", "Prenses Adalarına Retrospektif Seyahat" ve "Pera İstanbulun Dörtyolu" isimli kitapları da yayımlandı. İstanbullu Akilas Millasın İstanbuldan ayrılış öyküsü ise şöyle: "Benim yaşadığım yıllarda İstanbulun 1,5 milyon nüfusu vardı ve bunun 150 bini Rumdu. Şimdi neredeyse 20 milyon kişi var ama toplamda 1500 Rum kaldı. Gidenleri seyretmekten bıktım ve ben de 1980den sonra İstanbuldan ayrılıp Atinaya yerleştim. Hâlâ İstanbula gidip geliyorum. Bu yaz dört kere geldim. Geldiğimde Pera Palasta kalıyorum. Oralar benim mahallelerim sayılır çünkü ben Kumbaracıda büyüdüm." "Gidenleri seyretmekten bıktım, ben de gittim"