Pazar Erguvanlar solmadan gel

Erguvanlar solmadan gel

20.05.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

İşte yine "gitti gidecekler"... Bir hafta, haydi en fazla 10 gün daha süsleyecekler İstanbul Boğazı'nı, o kadar. Oysa İstanbul'a en çok yakışandır bence. Ömrü kısa ama "erguvani" menevişi boldur. "Bir görünüp bir kaybolan", bol cilveli tazedir. Bahardır, pembedir, İstanbul'dur...

Erguvanlar solmadan gel

fturkmenoglu@milliyet.com.tr Son erguvani çiçekler de yerlere düşmeden, bir "erguvan turu"na çıktım. Ara sıra gözüme takılanlar, yürüyüş sırasında bir bakımlık erguvanlarla yetinmeyi ayıp saydım. Erguvana haksızlık etmedim, hakkını vermek lazımdı. Vapurla Boğaz'da turladım; bazen indim yürüdüm, bazen de maviyle yeşilin arasından erguvanları seçtim. Kandilli'de, Hıdiv Kasrı yokuşunda, Aşiyan'da, Bebek'te erguvanları seyrettim. Kendimden geçtim...Erguvan baklagiller familyasından, 2-10 metre boylarında bir tür çalı ya da ağaççık. Kışın yapraklarını döküyor. Erguvani renkteki çiçekleri, ilkbaharda belirmeye başlıyor. Yaza girmeden de o olağanüstü gösteri sona eriyor. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın, Bursa'da düzenlenen Erguvan Bayramı'ndan bahsettiği yazısını okudum önce. Sonra Evliya Çelebi'nin "Erguvan Cemiyeti Faslı" yazısını. Hilmi Yavuz'un şiiri takıldı dilime: "Zamandır seni sardığım kumaş / Bekledin örtünsün ki yavaş yavaş / Erguvandın, kayboldun dile gelişlerde..." Batı dünyasındaki yaygın adı "Juda's tree-Yehuda'nın ağacı". Efsaneye göre İsa'ya ihanet eden Yahuda, duyduğu pişmanlık sonunda kendini bir erguvan ağacına asar. O zamana kadar bembeyaz çiçeklerle açan ağaç, o günden sonra "erguvani" renklere bürünür. İlkbaharda gövdeden ve dallardan çıkan çiçekler de, efsaneye göre gözyaşlarıdır...Sonsuz romantikliğiyle, "Aşk ağacı" olarak da adlandırılan erguvanın çiçekleri yenebiliyor. Marmara, Ege ve Akdeniz'de, biraz da Batı Karadeniz'de görülüyor. Çeşitli şehirlerde adına şenlikler düzenleniyor. Tabii tartışmasız, en çok İstanbul'a yakışıyor. Ağaçlarının çiçek açması, mevsime göre değişiyor. "Erken ilkbahar" dönemi, bazen nisan sonuna kadar uzuyor. Bir sürü çeşitte ve değişik renkte çiçek açanı bulunuyor. Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin çıkardığı "Erguvan Muhabbeti" kitabından, Ramis Dara'nın olağanüstü çalışmasından öğrendiğime göre de, ülkemizde en yaygın olan "cercis siliquastrum" türü erguvan. Bu türün ayrıca "alba", "rubra", "fructu ruba", "bodnant", "penduliflora" gibi alt türleri de mevcut. "Yehuda'nın ağacı" Bence İstanbul'a, Boğaz'a, yalılara en yakışan ağaçtır. Boğaz'ın simgesi, yaşamın ta kendisidir. Kısacık ömründe şekilden şekle, renkten renge bürünür. Apansız çıkar ortaya. Nasıl da sinyal vermez, haber etmez. Cilvenazdır. Bir türlü mevsimi tutturamadığım için namussuz ve sonuna güzeldir. Bu sene ne zaman açıverdi çiçekleri, anlayamadım bile. Bitiyor işte yine. Son bir çaba, haydi son bir hamle... Boğaz'ın kuzey bölgelerine dalmadan, kendimi attım erguvanların arasına yine. Seyrettim, hayal kurdum, değişik ışıklarla resimlerini çektim. "Bunu unutma, bunu unutma" diye durmadan kendime telkin ettim. Yerlere dökülmüş "o renk" çiçek tozları arasında yürüdüm. Neşe, hüzün, enerji, elem; sözün kısası, İstanbul doldum... İstanbul'un rengi Doğanın uyanışı, tüm dinlerde, inanışlarda, kültürlerde neşeyle karşılanmış; her bir bölgede kendine değişik simgeler bulmuş. İlk "çiçek seyretme merasimi", 812 yılında Kyoto'nun Shinsen-en Bahçesi'nde düzenlenmiş. Çin'de erik ağaçları popülerken, Japonya'da da kiraz ağacı, adına festivaller ve bayramlar düzenlenen ağaç olmuş.Ben Japonya'daki "sakura zensen"i, yani ağaçların çiçek açma durumunu gün gün takip ettim. Milyonlarca Japonla birlikte, hangi bölgede açmaya başladı, bizim şehirde ne zaman açması bekleniyor, bilgilendim. Yaşamı, doğurganlığı, baharı; yaşama dair ne varsa hepsini, Japonlarla birlikte ağaç altı pikniklerinde kutladım. 10 gün kadar süren bu şenlikte, "sakura"nın ne denli önemsendiğini anladım. Adına bestelenen şarkıları ezberledim...Bizde de Zeynep Göğüş ve Erguvanlar Derneği, ortaklaşa "Bir Erguvan Ağacı Dikelim" kampanyası başlattı. Böyle bir dernek iyi ki var. Düşünsenize, birtakım insanlar bir araya geliyor ve bir ağaç sevgisi gölgesinde dernek kuruyorlar... Umarım, isterim, dilerim ki şehrin her köşesinden erguvanlar fışkırır... Japonya'da "sakura" bayramı varsa... Bizans imparatorları, İstanbul'da sarayın mor odasında doğar ve hemen erguvan renkli bir kaftan giyerlermiş. Erguvanın İstanbul ve Bursa'yı cezbetmesi, Bizans'tan sonra da devam etmiş. Emir Sultan, Erguvan Şenlikleri'nin kutlanmasını sağlamış. Yüzlerce yıl boyunca, Bursa'da düzenlenen şenliklerde insanlar toplanmış, söyleşmiş, meşk etmiş. Bizans'tan bugüne erguvan