Pazar "Erkekler utandıkları için bakım ürünlerini burada saklar"

"Erkekler utandıkları için bakım ürünlerini burada saklar"

30.11.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Pek çok futbolcunun yanı sıra Mehmet Ağar, Mustafa Denizli, Mehmet Ali Erbil gibi ünlülerin de berberi olan Veysel Şenel: "Müşteriler, saçları Fatih Terim'inki gibi olsun istiyor. Oysa hoca yıllarca bu modele direndi"

Erkekler utandıkları için bakım ürünlerini burada saklar





Yıllar önce ressam Neşe Erdok bir seri tablo üretmişti. Hepsinde kuaförde saçlarını yıkatan kadınlar görüyorduk. Erdok'a göre kadınlar acılarını unutmak için kuaföre gidiyorlardı. Aslında kuaförlerin bu rehabilite edici etkisini annelerimizden, hayatımızdaki bütün kadınlardan da duyarız ama Erdok'un resimlerini görünce iyice ikna oldum.
O gün bugündür bir kadın arkadaşım kuaföre gideceğini söylese, hemen "Neyin var?" diye sorarım.
Türkiye'nin en tanınmış ve müşteri portföyü en kabarık erkek berberi Veysel Şenel ile buluştuğumuzda da ilk bunu düşündüm: Peki, ona göre erkekler de berberde fiziksel estetik kadar ruhsal sağlık arar mı? Ben ararım ve bulurum da. Peki, mesela Emre Belözoğlu da bir maçta kötü oynadığında hemen Salon Veysel'in yolunu tutar mı?
Ya da Fatih Terim, takımı kötüye giderse daha mı sık ihtiyaç duyar Veysel'in ellerine?
Mehmet Ali Erbil reytinglere, Serdar Ortaç müzik listelerine Salon Veysel'in koltuklarında mı göz atar?
Ve Ardahan'dan 10 yaşında kaçıp gelen, 14 yaşında Şişli'de ilk dükkanını açan ve birkaç yılda da Türkiye'nin en ünlü berberlerinden biri olan Veysel Şenel'in esbabı mucibesi nedir?


Kuaför Veysel ya da daha doğrusu Salon Veysel bugünlere şöyle geldi: Babam Ardahan'daki köyümüzde bakkaldı. İki haftada bir köye berber gelirdi. Berberliği böyle tanıdım. 10 yaşında da evden kaçtım ve İstanbul'a geldim. Çağlayan'da bir berber dükkanında çırak oldum. 14 yaşındayken de Şişli'de, Kent Pasajı'nda ilk dükkanımı açtım. O zamanlar Kent Pasajı, Akmerkez gibiydi.

"Eskiden herkes Selçuk Yula modeli isterdi"

Ben daha 10 yaşında bu işin en iyisi olmaya karar vermiştim ve bir gün o dönemin en meşhur erkek kuaförü olan Hilton Oteli'ndeki Figaro Mehmet'e gittim. Onun yanında usta oldum.


Dostlarım ticaret kafamın çok iyi olduğunu söylerler, bu mesleği çok iyi sattığımı, çok iyi pazarladığımı. Elbette işimi de çok iyi yapıyorum.


Bir sıcaklık, bir sevecenlik buluyorlardı. Bir de o yaşta işimi bu kadar iyi yapmam hoşlarına gidiyordu. Ağzım, çenem de iyi laf yapıyordu. Modayı da takip ediyordum.


Futbolcuları örnek alır genelde müşteriler. O zamanlar saçları Fenerbahçeli Selçuk Yula gibi olsun isterlerdi. Bir de Erdoğan Arıca gibi.


Fatih Terim. Oysa ben Fatih Terim'e yıllarca yalvardım "Hocam böyle yapalım, böyle yapalım" diye. O ise hep karşı koydu.


"Artık kapatmayalım saçınızla açık yerleri" diyordum ama o hep kapatırdı. Saçı da yok fazla zaten. Çok zor oluyordu.


Fiorentina olayı oldu. "Tamam hocam, o gün geldi çattı" dedim. "Hayatta yapamam" dedi. "Peki, hocam" dedim, "şimdi siz yazlığınıza gidiyorsunuz, bir ay orada sizi kimse görmeyecek, orada her gün saçlarınızı yukarı doğru tarayın" dedim. Söz verdi ve her gün yaptı. Floransa'ya gitmeden önce eve çağırdı beni, "Gidiyorum" dedi. Bunun saçlarını bir kestim. Sonra da "Moda olacak bu saç" dedim ona. "Oğlum, saç mı var ki bende?" dedi. Ama oldu işte. Sonra "İtalya'da stresten kel oldu" diye yazdılar, halbuki onun saçları 20 sene önce dökülmüştü, örterdi. Futbolculuğundan beri benim müşterimdir o.


Manikür ve pedikürüne çok önem verir. Ayakları onun için çok önemlidir. Ayaklarının hep bakımlı olmasını ister. Pedikürün erkekleri çok rahatlattığını bilir.

"En sorunsuz ayaklar Okan ve Emre'ninkiler"

Tabii. Ben Galatasaraylıyımdır ama Beşiktaşlı futbolcuların da hepsi gelir pediküre. Onlar futbol oynadıkları için tırnaklarda dönme, batma olur, topuklarda tabakalaşma olur. İlhan Mansız her 15 günde bir gelir, Tümer (Metin) her 10 günde bir. Sonra Sergen (Yalçın), Ahmet Dursun, Yasin (Sülün), hepsi bize gelir. Futbolcular saçlarından çok ayaklarına önem verirler.


Okan Buruk ve Emre (Belözoğlu).


Onun eşi kuaför. Bazen o kesiyor, bazen biz. Biz tatbikatçısıyız onun saç kesiminin.


Kenan Doğulu'nun saçları. Sonra Serdar Ortaç'ın. Serdar Ortaç ilk çıktığında saçları çok kötüydü, tam bir Japondu. O beni dinleyip saçlarını değiştiren sanatçılardan biridir. Futbolcu Emre mesela kısa saçı çok sever. Ama ben ona "Futbolcu olduğunu, saçlarını uzatması gerektiğini" söylerim hep.


Mustafa Denizli. Onun evine giderim saçını yapmak için. Şimdi Manisa'da, arayıp, "Ne yapacağız, ne diyorsun Veysel?" diyor.


Ya aslında bu benim mesleğimin sırrı ama İstanbul'daki çoğu önemli işadamı geliyor. Burada stres atıp gidiyorlar.

"Omuz kıllarından rahatsız olurlar ama söyleyemezler"

Tabii, cumartesi günü geliyorlar buraya, haftanın yorgunluğunu atıp başka bir insan olarak çıkıyorlar buradan.


Anlatırlar ama ben kimseyle paylaşmam bunları.


Hayır. Bize anlatırlar ama biz kimseye anlatmayız.


Çok. Empatiye çok önem veririm. Bu benim mesleğimin bir parçasıdır.


Tabii, hepsini yapıyoruz. Türk erkekleri mesela omuzlarındaki kıllardan çok rahatsızdır ama söyleyemezler bunu. Biz teklif ediyoruz, ikna ediyoruz ve alıyoruz. Bütün bir yazı böyle geçiriyorlar. Erkeklerin sırtları genelde çok sorunludur. Sivilce olur. Bunu kompleks yaparlar, soyunamazlar, biz bunları solaryumla, çeşitli ürünlerle tedavi ederiz. Cilt bakımı yapıyoruz, burundaki siyah noktaları, yüzdeki tüyleri alıyoruz. Ama Türk erkeği "Ben cilt bakımı yaptırmak istiyorum, ben epilasyon yaptırmak istiyorum" demeyi kendine yakıştıramaz. Hep biz ısrar ederiz. Türk erkeği cilt bakımına layıktır.


Bu nedenle değil ama eşlerinden utandıkları için kremlerini, cilt bakım ürünlerini burada saklayan müşterilerimiz oluyor. Bazılarının eşleri kullanıyormuş onların ürünlerini. Bu çok zararlı, ben uyarıyorum bu hanımefendileri.


Tabii, ben sabahları bir saatte çıkarım banyodan. Yüzümü duştan sonra temizleyici ile yıkarım. Maske yaparım. Tonikle yıkarım. Tam çıkacağım zaman nemlendirici sürerim, gözaltı kremimi sürerim. Saç bakım ürünlerimi uygularım. Eşim, "Benden çok kalıyorsun banyoda" der. Ama biz böyleyiz artık.

"Başbakan müşterim olsa uzun saç tavsiye ederdim"

Dünya tatlısı, çok iyi bir müşteridir. Salonumuza girdiği anda bağırarak çağırarak şarkılar söyler, müşterilere bağırarak çağırarak "Merhaba" der, espriler yapar. Hiç tanımadığı birine gider, "Sıhhatler olsun halacığım" der.


Sakıncalı olduğu için söylemek istemem ama bir tanesini söyleyeyim: Mehmet Ağar. Babam olarak kabul ettiğim için onu, söyleyebilirim.


Gelmiyor. Bana gelse saçlarını biraz uzatmasını söylerim. Ama Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün saçları çok güzel.


Üç. Ulus, Göztepe, İstinye.