Pazar Evliliğin de bir haysiyeti var

Evliliğin de bir haysiyeti var

04.06.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Birlikte yaşamak için evlenmek gerekli midir, değil midir; evlilik tartışılabilir. Ama yazla birlikte yine bir sürü nikah kıyılacak, düğün dernek kurulacak. Evlenirken, evliliğe inanmak gerekiyor sanki

Evliliğin de bir haysiyeti var

Geçen akşam işte bu programdaki damat adaylarından biri, Çetin'in de çocuğu daha görür görmez tipinden tespit ettiği gibi, teklifi reddetmekle kalmadı, uzunca bir konuşma da yaptı."Bu programda ne işim var benim?" diye sordu sevgilisine. "Şu anda hiç olmak istemediğim bir yerdeyim ama buradayım. Niye buradayım?" dedi.Onlar stüdyoda evlenmediler. Fakat evlenenler de oluyor. Hatta katılanların çoğu evleniyor galiba.İçeride iki dak'ka düşünüyor, evlenmeye karar veriyorlar.Evliliği önemsemeyebilir insan. Evlenmeyebilir mesela. Ama evlenirken evliliği önemsememek acayip, değil mi?Ya da bilmiyorum, ben bu evlilik işinden pek anlamıyorum.* * *"Hırsız-Polis"i izliyorum. Mavi ve Çınar nikah için tarih alacaklar. 19 Haziran, 20 Haziran... Mavi bir türlü tarih beğenmiyor. "Özelliği yok" diyor. Sonunda 21 Haziran'ı beğendi. En uzun gün diye. Sinan Çetin'in sunduğu bir program var. Kadınlar, birlikte oldukları erkekleri Kenan Işık'ın sunduğu "Kim 500 Bin İster"e katılacaklarına inandırıp Çetin'in programına getiriyorlar. Sonra gelinlik giyiyorlar. Ve programda erkek arkadaşlarına evlenme teklif ediyorlar. Ben de 21 Haziran'da evlendim. Hemen evlenmek istiyorduk, hafta sonları çok önceden dolmuş tabii, hafta arasına denk gelen tarihlerden birini seçecektik... 21 Haziran'ı seçtim. "Bildiğimiz bir tarih. Evlendiğimiz günün tarihini unutmayız bari."Nitekim hâlâ hatırlıyorsam, sırf bu yüzden hatırlıyorum. Tarihi aldıktan sonra da mavrasını yaptık. "En uzun gün" diye değil ama. "En kısa gece" diye. Kim evlenmek için en kısa geceyi seçer ki?"Hırsız-Polis"in senaristleriyle röportaj yapmıştım. Diziyi izlerken, acaba onlara ben mi anlattım bunu diye bile düşündüm. Yok, ben anlatmadım. Niye röportaj yaptığım insanlara, evlilik tarihimle ilgili geyik yapayım canım?Gerçi şu anda size böyle bir geyik yapmaktayım galiba...Mavi ve Çınar eğer evlenmeyi başarırlarsa, yıldönümlerini kutlayacak kadar uzun bir evlilik beklemiyorum kendilerinden, bari onu söyleyeyim. Evlenirken, evlendiği tarihin bizatihi kendisinin özel olduğunu düşünmeyip de o tarihi hatırlamak için lise yıllarında ezber edilmiş bir kopyaya başvuranların evlilikleri pek uzun sürmeyebiliyor.* * *Düğün sezonu açıldı. Yine bir sürü nikah, düğün olacak.Evlenmek gereklidir, gereksizdir; önemlidir, önemsizdir -herkesin kendi kararı.Ama evlenmeyi gerekli, o kadar da önemli bulmayarak, formalite icabı, "Aman ne olacak, evlenelim" diye yapılan evlilikler, ele güne karşı şova dönüştürülen evlilikler... Genellikle yürümüyor.Evliliğin de bir haysiyeti var. İlle evlenecekseniz; evlilik birlikte alınan bir kararı, kendine ait bir tarihi hak ediyor. Bir tarih daha ezberle Bu akşam televizyonda "Cahil Periler" var. Birbirini çok iyi tanıdığını sandıkları içindir belki, birbirleri hakkında pek az şey bilen evli çiftten biri ölünce, onun gizli hayatını keşfeder öteki. Kocasının diğer ailesini...Bu filmin ardından İstanbul'da bir sürü terasta kalabalık yemekler yendi, teras kapılarında tüllerin uçuştuğu akşamlarda. Artık birbirinin ailesi olmuş arkadaşları ama en çok da aşkı bu kadar güzel anlatan benim bildiğim çok fazla film yok. Hasta yatağında, başında Ajda Pekkan posteri ile yatan erkek, aşık olduğu erkeği anlatırken "Onun hastalığını bile istedim" der. İnsan birini işte böyle de sever.İnsan birini şöyle de sever: "Massimo'ya; yedi yıllık birlikteliğimizde, senin özlediğim ama asla sahip olamadığım parçan için, söylediğin bütün 'Yapamam'lar ve aynı zamanda söylediğin bütün 'Döneceğim'ler için... Hep bekleyeceğim. Bu sabrıma aşk denilebilir mi?" "Bu sabrıma aşk denebilir mi?" "Cahil Periler"de bir bardak meselesi var.Ki benim zaten bardak kırmakla ilgili batıl itikatım vardır. Altılı bardak takımının tamamı kırılınca sevgilimden ayrılacağıma inanırım. Buna çok inanırım çünkü beş bardak kırıldıktan sonra ayrıldık ve altıncı bardak, benim çöpe atmama bile direnerek temizlik şirketinin gönderdiği biri tarafından çöpten çıkarılıp, yıkanıp, paklanıp geri geldi. Bir yıl sonra biz tekrar bir araya geldiğimizde bardak hâlâ sağlamdı.Bizim şu altıncı bardağın inadına aşk denebilir mi?İlişkimi iyice sağlama almak için artık birlikte yaşayacağımızı umduğum önümüzdeki 30 yıl için beş takım bardak aldım, üç takımın anne evlerindeki gibi, bir büfede, koruma altında duruyor ama...Bu arada bizim şu altıncı bardak var ya... Kırıldı.Ben bir de kalemimi kaybedince işimden ayrılacağıma inanırım.Geçenlerde kaybettim, az kalsın işi bırakıyordum. İstifa mı etsem, işten çıkarılmayı mı beklesem diye düşünüyordum ki, iki gün sonra kalemimi buldum.Kalem kayboldu diye iş bırakılır, bardak kırıldı diye sevgiliden ayrılınır mı canım?Hâlâ birlikteyiz. Bizim altıncı bardağın inadına aşk denebilir mi? Tempo dergisi Bülent Ecevit'in hastanedeki görüntülerini yayımladı. Yayımlanır mı, yayımlanmaz mı?Tartışılır. Nitekim Tempocular da kendi aralarında tartışmışlar, yayımlama kararı almışlar. Dergiyi satın alan, dergiden alınmış fotoğrafları başka bir yerde gören birçok kişi de bir yandan fotoğraflara bakarken bir yandan da kendi içinde tartışmıştır herhalde.Tempo'nun gazetecilik açısından mühim bir iş yaptığını, bu fotoğrafları ele geçirmenin bir gazetecilik başarısı olduğunu düşünmüyor değilim.Benim içim kötü oldu yani, onu söylemeye çalışıyorum.Yine de fotoğraflara baktım tabii. Ve şaşırdım: Ecevit'in bıyıklarını niye kesmemişler?Babam by-pass ameliyatına girerken, hijyen yüzünden olmalı, sakalı-bıyığı, göğsü, hatta kolları bile tıraş edilmişti.Ecevit'in bıyıkları duruyor.Sırf bu yüzden, Ecevit hâlâ bıyıklı diye, birazdan ayağa kalkacakmış gibi geldi bana... Sevindim.Acil şifalar dilerim. Ecevit'in bıyıkları...