Pazar ‘Federasyon başkanı olunca yapacaklarımı göreceksiniz’

‘Federasyon başkanı olunca yapacaklarımı göreceksiniz’

18.10.2009 - 01:00 | Son Güncellenme:

Erman Toroğlu onu Türkiye’ye tanıtan işe, hakemliğe geri döndü. “Devler Ligi” adlı programda eski ünlü futbolcuların aralarındaki maçları yönetiyor ve hâlâ eskisi kadar formda. Üstelik sohbet ilerledikçe anlıyoruz ki aklında daha da yükselmek var

‘Federasyon başkanı olunca yapacaklarımı  göreceksiniz’

Erman Toroğlu ile sık sık balık yemeye gittiği Beyoğlu’ndaki Merih Restaurant’ta buluşuyoruz. “Bana aklındaki her şeyi sorabilirsin. Sakın kızarım, bağırırım diye korkma” diyor gülerek. Benim de “içim rahatlıyor”. Sohbete şu sıralar herkesi ekrana kilitleyen Acun’un Show TV’deki son projesi “Devler Ligi” ile başlıyor, Milli Takım, Fatih Terim, hakem hataları, siyaset, moda, yeme-içme, gezme, oyunculuk, çapkınlık gibi pek çok konuyla devam ediyoruz. Her ne kadar sohbetimiz zaman zaman bir çıngırak sesi ve kuzu “meeeeee”lemesi şeklinde çalan cep telefonuyla bölünse de bunu hiç umursamıyor, her seferinde kaldığımız yerden devam ediyoruz...


“Devler Ligi”ne katılmanız nasıl oldu?
Acun’la uzun zamandır birlikte bir iş yapmayı planlıyorduk. “Abi kafayı taktım yıllardır sana” dedi. Ben de projeye baktım. Konu futbol. Yapacağım iş, zaten bildiğim bir iş. Acun çok titizdir, çalışma şeklini beğenirim. Bu nedenle kabul ettim ve birlikte çalışmaya başladık.

Bu programdaki futbolcuların yıllarca gerçek maçlarını yönettiniz. Mesela Sergen o zaman nasıldı, şimdi nasıl? Takoz Recep hâlâ “takoz” mu? Tanju hâlâ güzel top kesebiliyor mu?
Hepsi aynılar. Ama futbolcuyken tabii vücutları daha makulken şimdi çoğu kilo almış. Futbol olarak değişiklikleri beyinleri yapmak istiyor, zorluyor ama beyin adeleye hükmedemiyor. Ayrıca yaşları ilerlemiş. Ama mükemmel mücadele ediyorlar. Sergen eskiden de çok koşarak oynamıyordu, yine aynı hareketleri yapabiliyor. Karşıdaki oyuncu Sergen’i görünce tedirgin oluyor ters çalım yemeyeyim diye. Herkes birbirini kolluyor, birbirinin nasıl futbolcu olduğunu biliyor çünkü. Bunlar aslında şov maçları. Amaç futbolu evlere sokmak, kadınlara, çocuklara sevdirmek, gırgır yapmak. Ama tabii ki şamata yaparken futbolcu sınırı aşmamalı. Akım derken başka bir şey demeye kalkarsa sarılar kırmızılar oynar. Saygısızlık yapılırsa acımadan atarım...

“Her hafta Ankara’da maç yaparız, hem oyuncu hem hakem olurum”

Otoriter halinizden bir şey kaybetmemişsiniz...
Evet, neyseniz osunuz. Hakemliğimde de serttim, futbolculuğumda da. İki tarafta da oynadığım için futbolu sert oynatıyorum. “Devler Ligi”nde de sert oynatıyorum ama oynuyorlar, dayanıklılar. Bunu beklemiyordum.

Rıdvan’ın yorumlarını nasıl buluyorsunuz?
Rıdvan’ın yorumları iyidir. O da normal zamanda nasıl yorum yapıyorsa programda da aynı tarz yorum yapıyor.

Eski futbolcular zaman zaman halı sahada futbol oynuyor. Siz de hakemlik yapıyor musunuz?
Ankara’da bir grubum var. Yaklaşık 35 yıldır da Ankara’da her salı-perşembe saat 15.00’te bizim top döner. Maç yaparız. Hem hakemlik hem futbolculuk yaparım. Çok adil olur maçlar ama sonunda yine benim dediğim olur.

Hayatınıza futbol topu girmeseydi şu an ne yapıyor olurdunuz?
Lisedeyken yurtdışında okumayı istedim hep. Üç yer vardı aklımda. Amerika, Kanada, Avustralya. Ama üniversiteye girdim ve futbolcu oldum. Şu an sorsanız oralarda yaşamak istemem. Türkiye çok güzel bir ülke. Bodrum dünyanın en güzel yerlerinden biri. İstanbul 24 saat yemek yenebilecek dünyadaki belki de tek şehir. Beyin cerrahı olmak istiyordum aslında. Ama bir puanla kazanamadım. Siyasal Bilgiler Bölümü’ne kaydoldum, baktım devam mecburiyeti var. Ben de Gazi Üniversitesi’nde iktisat okudum. Okulu dokuz yılda bitirdim. Futbol oynadım çünkü...

Beyoğlu’na hep gelir misiniz?
Evet. Levent, Etiler, Akmerkez, Papermoon, Reina gibi yerlere gidiyorum ama az gidiyorum. Milletin birbirini kesmesinden hoşlanmıyorum. Beyoğlu’nda Merih’e yemek yemeye gelirim. Ghetto’da eğlenmeye giderim. Asmalımescit’teki mekanları seviyorum. Çok samimi yerler.

Kimlerle gidersiniz genellikle bu mekanlara?
Benim arkadaşlarım futbolun dışındandır. Çünkü aynı ortamdan insanlarla hep aynı şeyleri konuşuyorsunuz. Ben sanayiciyle sanayi, balıkçıyla balık konuşmayı seviyorum. Mümkün olduğu kadar futbol konuşmam arkadaşlarımla. Sabırlıyımdır. Beyoğlu’nda gezmek güzel de dikkatli olmak lazım sokaklarda. Bir kere bir yankesiciye denk geldim. Bir tokat attım, peşinden koştum ama yakalayamadım.

“Rakı sevmem; ben viski ve cinciyim”

Muhabbetli içki sofralarını da seviyorsunuz...
Çok severim. Ama rakı sevmem. En fazla iki tek içerim. Viski severim. İçtiğim zaman ağır içerim. Bir bardak viskiyi 1,5 saatte içerim. Ayrıca cinciyim. Cini taze meyve suyuyla içiyorum. En sevdiğim yemek ise balık ve salata.

Yemek yapmayı seviyorsunuz. En iyi ne yaparsınız?
Humustan kıymalı böreğe, makarnadan pilaki ve kabak tatlısına kadar her şeyi çok iyi yaparım. Ben kışın kışlıkları, yazın yazlıkları yerim. İnsanlar kışın domates yiyor, şaşırıyorum. Lahana, pırasa, kereviz gibi sebzeleri çoğu insan yemez, inanamam. Dünyanın en güzel sebzeleridir.

Futbol dışında neler yaparsınız?
İki-üç gün spor yapmazsam kendimi tuhaf hissediyorum. Koşu bantı yapıyorum. Ağırlık çalışıyorum. Ayrıca sauna ve jakuziye de her gün girmeye çalışıyorum. Balık tutma gibi hobilerim yoktur. Saatlerce hıyar gibi beklemeyi sevmiyorum. Balık önüme gelsin onu yerim. Biraz önce de yedim ne güzel.

Ayrıca “çapkın” bir imajınız var... Yoksa artık eve gidip ayaklarınızı uzatmayı mı daha çok seviyorsunuz?
Akşam saat 6’da eve gidip çizgili pijamalarımı giyip oturmayı hiç sevmem. Gezmeyi severim. Çapkınlık derseniz... Çapkın olan kadındır, erkek değil. Karar verici kadındır çünkü. Erkek ancak kur yapar ama finalde kararı verecek olan kadındır. Erkek zorla kadını kolundan tutup götürmez. Ne kadar çok çapkın erkek varsa, en az bir buçuk katı çapkın kadın vardır. Bir kadın ne kadar çapkınsa ben de o kadar çapkınım.

“Fatih Terim’i getirenler de suçlu”
Bu sezon Süper Lig nasıl olacak?
Fenerbahçe-Galatasaray koptu. Fenerbahçe doğru adımlar attı ama ben olsam Daum’u almazdım. Yönetimle teknik heyetin arasına Aykut’u getirmekle iyi yaptı. Ona hatta daha fazla yetki verilmeli. Galatasaray iyi bir teknik adam getirdi. Fener şu an önde, fena oynamıyorlar. Ancak ben Galatasaray maçlarını seyretmekten daha büyük keyif alıyorum. Kaybettikleri maçlar bile keyifli. Şov var. Trabzonspor’un kötü gideceği belliydi. Ersun’dan ayrılmakla hata yaptılar. Ona çekidüzen vererek, iki-üç futbolcu alarak iyi yerlere gelebilirlerdi ki ben Trabzon’un ligde olmasını isterim. Denge unsurudur.

Beşiktaş’ın durumu nedir?
Beşiktaş kötü idare ediliyor. Yıldırım Demirören’in arabasını taşladılar. Acaba o taşlayan insanlardan şikayetçi olabilir mi? Niye olmuyor merak ediyorum.

Sezona bol hakem hatalarıyla başladık...
Lig zaten çok kaliteli değil, milli maçların olması ise ligleri topal bırakıyor. Bir takım tam havaya giriyor, bir milli maçla o havadan uzaklaşıyor. Hakem de uzaklaşıyor, hata yapabiliyor. Disiplin önemli. Mesela küfür eden adamı at. Formadan korkarak atmayan hakeme sinirleniyorum.

Fırat Aydınus çok sevilir mesela...
Fırat çok havaya girdi. Uçmaya başlamıştı. Ama geçen gün seyrettim ayakları yere basmaya başlamış. İyi yani.

Milli Takım’ı nasıl değerlendiriyorsunuz? Direktörü Türk mü yabancı mı olmalı mesela?
Bu tartışma aptalca. Önce Futbol Federasyonu hangi tarzda bir Milli Takım yaratmak istediğine bakmalı. Fatih Terim “Eti senin kemiği benim” sistemiyle geldi ve “Ey Futbol Federasyonu yönetim kurulu üyeleri! Sizin kafanız benim kadar çalışmaz. Bu işi en iyi ben bilirim, bütün milli takımlar bana bağlanmalı. Giren çıkan sinekten bile haberim olmalı” dedi. Hem federasyonu hem Türkiye’deki futbolu idare etti. Çok şey yapmaya kalktı. “Ders almam, ders veririm” dedi, bugünlere geldik. Onu getirenler de suçlu. Milli takım teknik direktörü senin işçin mi yoksa sen onun kölesi misin? Federasyon önce buna karar vermeli. Yerli-yabancı konusu zurnanın son deliği. Sistemi kurduktan sonra o sizi zaten doğru isme götürür. İnşallah günün birinde Futbol Federasyonu Başkanı olursam ne yapacağımı göreceksiniz.
Biz kıçından başladık tartışmaya.

“Futbola mafya çok girdi. Ergenekon eğer varsa o da girmiştir”
Ermeni açılımı, Kürt açılımı konusunda ne düşünüyorsunuz?
Ben de “Türk açılımı” istiyorum. Şikayetçiyim. Ben vatandaşım. Benim de isteklerim var.

Bir keresinde “Kodu mu oturtan genelkurmay başkanı istiyorum” demiştiniz.
Haklı çıktım. Bunu dediğimden dört ay sonra o genelkurmay başkanı “Ben öğlen yemeklerini sefertasıyla evden getirip yiyorum” dedi. Eğer benim genelkurmay başkanım makamına evden sefer tasıyla yemek getiriyorsa ben ölmüşüm abi. Biz de maden suyu getirelim, bu yemeğin üzerine içelim.

Futbola Ergenekon’un sızdığı konuşuluyor...
Futbola mafya çok girdi. Ergenekon eğer varsa
o da girmiştir. Ahmet Çakar’a bir gün bir telefon geldi. Arayan kişi “Yakında Ergenekon’da senin vurulma olayın çıkacak, katilin de bulunacak” dedi. Dünyada polisin bilmediği hiçbir şey yoktur. Ama polisin gücü yeter mi bunu açıklamaya? O önemli.

Politikaya girmeyi düşünüyor musunuz?
DYP’den aday oldum 1991’de. “Ulan hıyar, girdin mi ki siyasete konuşuyorsun” demesinler diye. Rakibim de üniversitedeki hocam Aydın Güven Gürkan’dı. İyi ki o kazandı. Çünkü siyaset bana göre değildi. Ben de hakemliğe devam ettim.

“Saat çok severim; 60-70 tane saatim var”
Giyim kuşama da çok önem veriyorsunuz...
Özellikle saati çok severim. 60-70 tane saatim var. Spor kıyafeti çok severim. Ama marka meraklısı değilim. Markaya takmam, takıntılı olana da hasta olurum. Sırf markaya para veren aptaldır. Bazen karşımda oturan adam “Erman, şu gömlek bilmem ne marka” diyor. Ben de “O zaman markayı dışarı işle de görelim” diye dalga geçiyorum. Gömlek de hikayeden bir gömlek.
O para buna nasıl verilir? Hıyarsan verirsin.

Ahmet Çakar’la bir dizi projeniz vardı.
Vazgeçtim. Her şeyi yapmaya gerek yok. Ayrıca rol yapmayı da bilmem. Bana uygun rol olmalı. Mesela hakemlik bana göreydi. Senaryo falan da ezberleyemem. Reklamlarda bile bana yazılan senaryonun dışına çıkarım. “Sizi bu korumaz, sizi yasa korur” sloganlı tüketicilerle ilgili reklamda adamın biri elinde bir televizyonla gelmişti. “Hocam beni kazıkladılar, ne yapayım bu televizyonu?” demişti. Ben de doğaçlama “S..tir lan, bana mı sordun televizyon alırken?” diye cevap verdim, herkes koptu tabii. Başını atıp, “Bana mı sordun lan?” diye çekildi.

Erman hocadan avokado mezesi tarifi:

‘Federasyon başkanı olunca yapacaklarımı  göreceksiniz’

“Avokadoyu soyun, çekirdeğini çıkarın. Çatalla ezin. İçine biraz tuz, sarmısak, limon ve zeytinyağı koyun. Ezme şekline gelen bu mezeyi kızarmış ekmekle yiyebilirsiniz. Rakıyla şahane gider.”