Pazar Gecelerin loş sesi

Gecelerin loş sesi

21.12.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Gecelerin loş sesi

Gecelerin loş sesi

Gecelerin loş sesi

Chicago’lu Patricia Barber, "Nightclub" ile 2000’lerin jazz yürüyüşüne damgasını vurdu

Mücadelenin mi, yoksa genlerin mi karakterde etkili olduğuna ilişkin bir soruyu şöyle yanıtlıyor Patricia Barber bir söyleşisinde: "Mücadelenin kendisi karakteri belirler. Tercihinizle ilgili uyarılarda, arzuladığınız şeyle bütünleşmenizden duyulan korku vardır. Her ne kadar baştan sona düz ve kesin bir çizgi izlemese de, benim hayatım için geçerli bu. Sanatta birtakım izleri sürmek tabii ki büyük ödülleri getiriyor. Ben birkaç kez trenden düştüm, ama yeri öpmedim.

Dünyalar onun oldu
"Öğretmenlik istedim, ki vasıflarım bana herkesten çok bu hakkı veriyordu, iş bulamadım. İkinci sınıf filmler için iyi para getirecek müzik yazma teklifi aldım, ağır bir astım krizi geçirip üç ay yatakta kaldım. Ne zaman teslim bayrağını kaldırsam, kimse yenilgimi kabul etmedi. Tek yaptığım şey, böylece, sevdiğim müzikle birlikte gelişmek ve olgunlaşmak oldu. Yani, karakterimi nasıl oluşturduğumu tam olarak bilmeyi ben de istiyorum.."
Jazz aleminin loşluklarında gizli cevherleri takip etmesini bilenler, müzikte bugün taptaze bir soluk olarak selamlanan bu muhteşem sanatçının 10 yılı aşkın süredir sadece Chicago’da sınırlı kalan cazibesinin bugün tüm dünyayı sarması dolayısıyla genellikle çok memnunlar.

Çekim alanları
"Ruhun karanlık fısıltıları" diye tanımlanan şarkı söyleyiş tarzıyla, Shirley Horn ve Joni Mitchell çizgisinde bir yere yerleştirilen Barber, büyüleyici piyano tarzıyla da çevresinde olağanüstü bir çekim alanı oluşturuyor. Gücünün derinliğini, geçen yaz İstanbul Jazz Festivali’nde Babylon kulübünde verdiği unutulmaz konserde gördük: Dupduru piyanosu ve eşine güç rastlanır anlatım tarzıyla, dinleyiciyle iç içe, çıt çıkmayan bir ortamda, müthiş bir yolculuğun rehberliğini yapmıştı Barber.
Jazz çok uzun bir süredir bu kadar özgün bir kişilik görmemişti. Kendisini jazz sanatçısı olarak görse de, eklektik bakışıyla diğer türlerin tutkunlarını da kendisine kolayca çekebilen bir müzisyen. Jazz tarihine tam egemen. Kendi bestelerinde özlem, tutku, ihanet, ayrılık gibi temel temaları gelişkin bir dille işliyor. Hem alabildiğine içten, hem de "cool" ve mesafeli olabiliyor. Müziğinde, zeka ve duygular peş peşe dalgalanıyor. Aranjmanlarda usta. Sahnede sürekli olarak kendini aşma kavgasında. Bu yüzden her konserinde olağanüstü doğaçlamalar yaşanıyor.
Iowa’da psikoloji okurken klasik piyano öğrenen Barber, 1984’de Chicago’nun Gold Star Sardine Bar’ında adını duyurdu. Şimdi Green Mill’de çalıyor. 1992 yılına kadar çok az kişi onu tanıyordu. Önceleri kentteki gay alt kültürünün prensesiydi. "Split" (1989), "A Distortion of Love" (1992) ve "Cafe Blue" (1994) albümleri de bu çevrelerde sınırlı kaldı. Ta ki, 1998’de çıkan "Modern Cool"; New York, San Fransisco ve Londra’yı altüst edene kadar. Önceki yıl çıkan harika "Companion" konser albümüyle namı her yanı sardı. "Nightclub" başlıklı yeni albümü, zirveye yerleşmiş, ama bağımsızlığını titizlikle korumuş bir sanatçının gövde gösterisi.

Tutku atölyesi: "Nightclub"
Barber’ın yeni albümü, gece kulüplerinin atmosferini bize taşıyor. Gece kulüplerininöyakınlığının", su yüzüne geç saatlerde çıkardığı arzuların tutkunu o."Onlar benim kütüphanem, arşivim" dediği jazz standartlarını ve 60’lara ait popüler besteleri yorumlamasının nedeni, kendisini buna hazır hissetmesi. Albümde Barber’a ya Michael Arnopol (bas) ve Adam Cruz, ya da Marc Johnson (bas) ve Adam Nussbaum eşlik ediyor. "Yesterday" dışındakiler, süre olarak hayli kısa, ama o ölçüde de yoğun. Albüm, muhteşem birer "Bye Bye Blackbird", "So In Love" ve "I Fall in Love Too Easily" yorumu içeriyor. 2000 yılı jazz yapıtlarına Nightclub’ın sihirli damgasını vurduğuna şüphe yok.

CD: Top 5
ZThe Dropper - Medeski, Martin & Wood
Whisper Not - Keith Jarrett Trio
Motor City Moments - Regina Carter
Yes, Please! - Fourplay
Places - Brad Mehldau



PAZAR