Pazar Hasan Cemal: "Ben duygusal fanatiğim"

Hasan Cemal: "Ben duygusal fanatiğim"

29.02.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Allah sana Fenerli bir damat verir inşallah"

Hasan Cemal: Ben duygusal fanatiğim






İki usta gazeteci, iki fanatik taraftar... Milliyet Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Y. Yılmaz ile Milliyet yazarı Hasan Cemal için futbol muhabbeti yapmak ve diğerinin tuttuğu takımla uğraşmak, mesainin bir parçası gibi...
1,5 yıl önceki 6-0'lık maçta Fenerbahçeli Yılmaz ve Galatasaraylı Cemal, iki takımın da taraftarlarından oluşan bir arkadaş grubuyla Şükrü Saracoğlu Stadı'nda bir locadaydılar. Dakikalar ilerleyip fark açıldıkça Cim Bomlular birer birer ayrılırken Cemal maç bitimine kadar orada kaldı.
İkisi de bu akşam yine o locada olacak. Yılmaz zaten Fenerbahçe maçlarını orada izliyor. Cemal ise "Şeytanın bacağını kırmak" niyetinde. Skor tahmini "Galatasaray 2-1 kazanır." Yılmaz ise bu defa aza kanaat ediyor: "3-0 olsun, bizim olsun."
İki ünlü gazetecinin futbol muhabbetlerine konuk oluyoruz.


Mehmet Y. Yılmaz: 10.00'da gazetenin sabah toplantısı yapılırken Hasan Cemal -işe geç geldiği için ve işe geldiğini göstermek için- kapıdan kafasını uzatır. O zaman o haftaki durumlara göre birbirimize işaretlerle skoru hatırlatırız. Mesela Fenerbahçe 2-0 yenildiyse eliyle 2 yapar.
Hasan Cemal: Ya da "En büyük Galatasaray" diye bağırırım.
M.Y.Y.: Biz de onu susturmak için elimizle 6 yaparız.
H.C.: Bu 6 hareketi hiç değişmez. Tabii o 6 hareketi nasıl hep yapılıyorsa, benim de her zaman hatırlattığım şeyler var: UEFA şampiyonluğu, 4 yıl üst üste şampiyonluk, 10 yılda 7 şampiyonluk, Süper Kupa...
M.Y.Y.: 10 yılda 7 şampiyonluk deyince aklıma geldi, üzülüyorum Hasan Cemal için. Çocukluğu ve gençliği boyunca şampiyonluk göremedi. Ancak 50'sinden sonra...
H.C.: Ama ilginç olan şu: Fenerbahçe'nin ya da herhangi başka bir Türk takımının da Avrupa'da şampiyonluğu yok.
M.Y.Y.: Bu bir başarı tabii. Bunu kabul ediyoruz. Ama tabii biz olmasaydık Galatasaray UEFA Kupası'nı alamazdı.


M.Y.Y.: Final maçı için arkadaşlarla birlikte Kopenhag'a gittik. Faruk Bayhan'la ben İngilizlerle kavga ettik, bunlar yine kaçtılar. Biz İngilizlerin kafasından aşağı bira döktük.


H.C.: Derler ki Galatasaraylının ya da Fenerbahçelinin hası, karşısında kim olursa olsun Fener'in ya da Galatasaray'ın yenilmesine taraftardır. Buna şöyle bir nüans getirdim. Fenerbahçe yurtdışında oynuyorsa yenerse de seviniyorum, yenilirse de...
M.Y.Y.: Benim gibi yani.
H.C.: Ama Fener, Avrupa'da hep ilk maçta gittiği için kendimi test edemedim.
M.Y.Y.: Niye? Manchester United'ı 40 sene sonra evinde yenen ilk takım Fenerbahçe'dir.
H.C.: Tarih o. Konu Avrupa'ya gelince tarihten bahsetmeye başlıyorsunuz.
M.Y.Y.: Niye abi? Senin 2000 senen tarih olmuyor da bu mu tarih oluyor?
H.C.: Şimdi şu var: Fenerbahçelilerin yumuşak karnı, Avrupa maçları. Başarı yok.
M.Y.Y.: Fenerbahçe'nin Balkan şampiyonluğu var, bunu unutma.
H.C.: Şimdi tabii, futbol taraftarı bir yerde fanatik oluyor. Ben Galatasaray kulübü üyesiyim. Divan heyeti üyesiyim. Futbolculuk var, kürekte şampiyonluğum var. Aynı zamanda bir fanatiğim. Hatta geçenlerde bir sohbette "Ben duygusal fanatiğim" dedim.


M.Y.Y.: Tamamen boş bir laf!
H.C.: Duygusal fanatiklik şu: "Bugün ne olacak?" dediğin vakit "Yeneceğiz" demek. Ben oturup da futbol maçlarının analizini yapmıyorum. Bir taraftar olarak fanatikleşiyorsun ve "Yeneceğiz" diyorsun.
M.Y.Y.: Başka türlü olmaz çünkü spor yorumcusu değilim. Statta bağıran, takımını desteklemek için tezahürat yapan, şarkılar söyleyen insan 4-2-4 oynanıyormuş, gömülü alan savunması yapılıyormuş gibi şeylerle ilgilenmez. Taraftarın ilgilendiği kazanmaktır ve kazanacağına inanırsan taraftar olursun.
H.C.: Bugün bakıyorum; son 1-1,5 yıldır Galatasaray iyi bir noktada değil. İnişteyiz. Ama her maça yeneceğiz diye gidiyorum.


H.C.: Mehmet'le birlikte maça gideceğiz.
M.Y.Y.: Bizim uğurumuz var. Maçtan önce Kalamış Develi'de kebap yiyeceğiz birlikte.

M.Y.Y.: Ortak uğurumuz ama aslında Fenerbahçe'ye yarıyor.
H.C.: Ben Şükrü Saracoğlu Stadı'nda henüz ne yazık ki Galatasaray'ın galibiyetine tanık olamadım. Bütün arzum Galatasaray'ın o statta Fenerbahçe'yi yendiğini görmek. Bu benim için çok önemli bir şey. Bir gittim 2-1 yenildik. Daha fenası 6-0'da oradaydım.
M.Y.Y.: Bizim locada seyretti. O gün oturduğu koltuğa plaket çakacağız: "Hasan Cemal 6-0'ı burada seyretti" diye. Tarihe geçecek o an, belgelenecek.


M.Y.Y.: O gün orada başka Galatasaraylı arkadaşlarımız da vardı. Mesela Mehmet Ali Yalçındağ (Doğan Yayın Holding CEO'su)
1-0'dan sonra gitti. 4-0 oldu, Murat Sabuncu (Milliyet ekonomi bölüm şefi) gitti. Hasan Cemal ısrarla maçın sonuna kadar oturdu.
H.C.: Ben hakiki bir taraftar olarak maçın sonuna kadar orada kaldım ve o acıyı içimde hissettim. Ama eminim o statta şeytanın bacağını kıracağım.
M.Y.Y.: Eh, futbol tesadüf ve sürprizlere açık bir oyun tabii. Düşün ki Galatasaray UEFA şampiyonu oldu, Fenerbahçe'yi de yenebilir. Küçük takımların büyük başarılar gösterdiği maçlar her zaman olmuştur.
H.C.: Galatasaray'ın 6-0'ı o ya da bu şekilde çıkarması lazım. Böyle 2-0'lık galibiyetler falan kesmiyor bizi.


M.Y.Y.: Hayır. Normalde arada bir sigara içerim ama maç izlerken bir paket bitiririm. Ayrıca maç bitene kadar uğurlu viskimi içerim. Bir de o anda bir şey yaptıysam ve gol attıysak maç sonuna kadar o durumda kalırım. Mesela yanağımı kaşıyorsam maçın sonuna kadar 70 dakika orayı kaşırım, yara olur!
Mehmet Yılmaz: "Uğuru olmamasının sonucu budur"


H.C.: Ben inatçı bir Galatasaraylıyım. Ve şeytanın bacağını kırana kadar ısrar edeceğim.
M.Y.Y.: Fakat düşünsenize Hasan Cemal'in bu ses tonuyla Galatasaray'ın galip geldiğini ve 1,5 saat yan yana oturduğumuzu... Bir fıkra anlatacağım. Üç tane idam mahkumuna son istekleri soruluyor. Fransız diyor ki "Ben güzel bir yemek yiyip ölmek istiyorum." Alman diyor ki "Ben Alman felsefesi üzerine bir saatlik bir konuşma yapacağım." Amerikalı diyor ki "Beni Almandan önce öldürün." Ben de Hasan abi konuşmaya başlamadan önce maçı terk ederim.
H.C.: Valla, kendimi çok kaptırıp izliyorum son yıllarda maçları. Bu da yıllar geçtikçe daha fanatikleştiğim anlamını taşıyor. Eskiden sakindim, şimdi gol atınca havaya fırlıyorum.


H.C.: Yok.
M.Y.Y.: O yüzden Fener galibiyeti göremiyor. Bir insanın gerçek bir taraftar olup da uğuru olmamasının sonucu budur.
H.C.: Villareal maçında birinci devreyi 2-1 yenik bitirince, üç kişi seyrediyorduk maçı, yerimizi değiştirdik. Bu ilk defa oldu.


H.C.: Hepsi.
M.Y.Y.: Tabii. Hepsi acı hatıralarla dolu.
H.C.: Ortaokuldaydım. Ankara'daydım. Mahalleden arkadaşlarla birlikte evden kaçtık. Akşamdan otobüse bindik. İnönü Stadı'nın önünde -adı Dolmabahçe'ydi o zamanlar- sıraya girdik. Stadın önünde yattık. Sabaha karşı girdik. Metin Oktay'ın ağları deldiği 1-0'lık maç...
M.Y.Y.: O zaman kale ağları şimdiki gibi naylondan değildi, pamuk iplikten yapılırdı, çürüktü. Benim bile futbol oynadığım dönemde ağı yırttığım oldu!
H.C.: Mehmet'in anlattığı hikayedir. İkinci tercihim de 6-0'dan sonra Ali Sami Yen'deki 2-0 yendiğimiz maçtır. Orada da çok heyecanlandım. 2-0'dan sonra acaba 6 olmasa bile 4-0'a mı gidiyor demiştik.
M.Y.Y.: Benim unutamadığım derbilerden birisi o işte, 6-0'lık... Bir de 4-3'lük maç. Galatasaraylı arkadaşlarımla birlikte Ali Sami Yen Stadı'ndaydım. Galatasaray ilk yarı sonunda 3-0 öndeydi. Bunlar beni devre arasında neredeyse öldürecekler, "Hâlâ duruyor musun?" diye. İkinci yarıda 4 tane atınca Fener, erken çıkmak zorunda kaldım çünkü çok bağırdım dördüncü golden sonra.


H.C.: Evet, orta sahada oynuyordum. Ama futbol benim içimde kalmış bir şey. Futbolculuğum konusunda da üç kişinin yazılı demeci var: Deniz Gökçe, Hıncal Uluç, Doğan Koloğlu. Deniz Gökçe dedi ki "Hasan Cemal futbolculuğa devam etseydi, milli olurdu. Sahada tazı gibiydi." Hıncal Uluç "Devam etseydi Türk futbolunun Emre'si (Belözoğlu) olurdu" dedi. Doğan Koloğlu da "Milli olabilecek düzeydeydi" dedi.


M.Y.Y.: Babası kızmış, damatlık ayakkabılarla top oynuyor diye!
H.C.: Okumayı seçtim.
M.Y.Y.: Tabii, o zaman Hasan Cemal okulu değil de futbolu seçseydi, büyük ihtimalle çok iyi bir futbolcu olacaktı ve Fenerli olacaktı. Şimdi eski efsane Fenerbahçeli futbolcu diye söz edecektik Hasan abiden!
H.C.: Bana futbolculuğu hiç yakıştırmazlar nedense, ben de buna çok kızarım.


H.C.: Benim fanatikliğim öyle dünya yıkacak gibi değil.
M.Y.Y.: Karısı Beşiktaşlı olduğu için onun fanatikliği bizim yanımızda sadece. Eve gidince siyah-beyaz.


M.Y.Y.: Ayşe'yi kandırıyor, "Sana hediye getireceğim" diye. Kızı Beşiktaşlı, bu kadarını söyleyeyim.
H.C.: Büyük kızım Elif, Galatasaraylı. Küçük kızım Defne de öyleydi ama geçen yıl Beşiktaş şampiyon olunca...
M.Y.Y.: Işıl Galatasaraylı, kızım Yasemin Fenerbahçeli. Kimin daha kazak olduğunu anlayın.
H.C.: İlginç olan şu: Benim eşim Beşiktaşlı ama babası koyu Fenerliymiş, ona tepki Beşiktaşlı olmuş. Küçük kızım da Fenerli olsa hoşuma gitmezdi ama Beşiktaşlı.
M.Y.Y.: Allah Fenerli damat verir inşallah.


H.C.: Yok, biz babadan Galatasaraylıyız.
M.Y.Y.: 3-5 yaşındaki çocuklar takım değiştirebilir tabii ama olgunken takım değiştiren biri bu dünyada görebileceğin en aşağılık insan tipidir bence. İnsan boşanabilir, partisini değiştirebilir, işinden ayrılabilir, her şeyini değiştirebilir ama Fenerbahçeliyken Galatasaraylı oluyorsan kişiliğinde bir problem var demektir.


M.Y.Y.: Tahammül ediyor. İlk evlendiğimizde yadırgadı tabii. Bir evlenme yıldönümümüzde akşam maça gittim. Buradaki erkek arkadaşların hiçbiri buna cesaret edemez. Yine karımın bir doğum gününde maça gittim. Fenerbahçe maçı varsa hiçbir daveti kabul etmem. Patron çağırıyor bazen, o zaman yapacak bir şey yok. O zaman bile yan odaya kaçıyorum, televizyonda maça bakıyorum.

Mehmet Y. Yılmaz:
8-9 yaşındaydım. Ankara'da Galatasaray bir Rus takımıyla oynuyordu. O zamanlar Ruslar pek sevilmezdi. 19 Mayıs stadına gittik. Maçın sonlarına doğru, durum 0-0'ken Ruslar bir gol attı, biz de kardeşimle beraber "Goool" diye fırladık. O zamanlarda da Galatasaray'dan hoşlanmazdık. Biz fırlayınca tabii etrafta "Rus takımı gol atınca nasıl sevinirler?" diye homurdanmalar oldu. Babam da dedi ki "Bunlar çocuk, yanlış anladılar, Galatasaray attı zannettiler."

Hasan Cemal:
Bir gün eşim Ayşe ile birlikte Akmerkez'de dolaşırken Fenerium mağazasının önünde bir kalabalık gördüm. Baktım, 6-0'lık maçın videosunu izliyorlar. İçimden bir dalga kabardı. Aralarına girdim, bir-iki gole de ben baktım, daha beter oldum. Sonra mağazaya girip tezgahtaki adama "Üç yıldızlı bir forma verir misin?" dedim. Adam bana dik dik baktı. "Hay Allah unuttum ya" dedim: "O Galatasaray'ındı, kusura bakma." Ayşe "Çabuk gidelim buradan, çok ters bakıyor adam" dedi. 6-0'ın intikamını böyle ufak ufak alıyoruz.