Pazar “Hayat insanı anlamaktan geçer”

“Hayat insanı anlamaktan geçer”

03.04.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

The School of Life İstanbul’da “Kariyer ve Varoluş” dersi verecek olan Daniş Navaro işinde mutlu olmayanlar için “Hayat insanı anlamaktan geçer. Sevgi kuralını iyi bilecek, yaptığın işle aranda bir anlam köprüsü kuracaksın” diyor

“Hayat insanı anlamaktan geçer”

Daniş Navaro hem öğretim görevlisi olarak çalışmış hem de uluslararası bir şirkette yönetim kurulu başkanı olan bir isim.

Haberin Devamı

Haftaya İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin hayata geçirdiği The School of Life İstanbul kapsamında da “Kariyer ve Varoluş” adlı bir ders verecek. Navaro’ya göre “Yaptığı işi sevmeyip iyi yapan yoktur. O diğerlerinin bilgisizliğindendir,
o kişinin iyi olduğunu düşünürler. İnsan yaptığı işte ulaştığı kaliteyi dürüstçe sadece kendisi anlar. Potansiyelinizin tamamına da sevdiğiniz işi yaparsanız ulaşırsınız.”

- “Kariyer ve Varoluş” dersiniz kimlere hitap ediyor? Hangi konuların üzerinde duracaksınız derste?

İş dünyasındaki herkese, çok geniş bir kitleye hitap ediyor. Kariyeri bir yaşam biçimi olarak ele alıyorum, ücret karşılığı yapılan bir iş olarak kabul etmiyorum. Ev kadını da evde kendi kariyerini yapıyor. Çocuk yetiştirme be

Haberin Devamı

lki yöneticilikten daha önemli bir kariyer, dünyaya insan yetiştiriyorsunuz. Özetle bu derste çalışmayı ve insanı anlayacağız. Akademik seviyede bir tartışma değil ama bilgi temelli olacak, felsefeye başvuracağız. İnsanın günlük çalışma hayatında kendine layık bir şekilde nasıl var olabileceğinin soruşturmasını yapacağız. Pratikle de örtüştüreceğimiz zevkli bir ders olacak.

- Günümüzdeki çalışma koşullarını, çalışan kesimi yorumlamanızı istesem...

Çalışan insanların yüzde 80’i mutsuzdur veya mutsuzluğunun farkında değildir. Bu her sektör için geçerli. Sebebi kapitalist üretim biçiminin dayattığı, sanayileşmeyle para ve tüketim toplumu olmanın getirdiği koşullar. Sadece Türkiye için değil, dünya için geçerli. Türkiye bu anlamda daha mutludur çünkü sanayi açısından daha az gelişmiş bir toplum. Bunun içinden sıyrılma şansımız olabilir mi? Olabilir. Ben onu başarmış biriyim.

- Siz nasıl başardınız o yüzde 80’e dahil olmamayı?

Özetle, hep gönlümün yolundan gittim.

- Koşullarla mutsuzluk arasındaki ilişki nedir?

İşinizle aranızda doğru bir ilişki kuramıyorsunuz. Yabancılaşma gerçekleşiyor: İnsan ürettiği ürüne, ürünün üretildiği sürece, üretim sürecinde beraber çalıştığı arkadaşlarına ve son olarak da kendine yabancılaşır. İçinde ikinci bir karakter geliştirir ve asıl kişiliğini unutur etrafa uyum sağlamak, mutlu olabilmek için. Dolayısıyla sürekli bir gerilim yaşar.

Haberin Devamı

“Vazgeçmeme gücü gerekiyor insana”

- Yapılması gereken bu “Sevdiğin işi yap” önerisini takip etmek mi?

Evet ama arkasını doldurmalı. Kendini geliştirecek, özne olacak, okuyacaksın. Hayat insanı anlamaktan geçer. Sevgi kuralını çok iyi bileceksin. Sevgi üretici, birleştirici, yaratıcıdır. Yaptığın işle aranda bir anlam köprüsü kuracaksın. Son olarak da kişilik özellikleri devreye giriyor: Cesaret, risk alma ve tamahkarlık. Tamahkarlık derken çıkarlarını savunup emeğinin karşılığını almaya çalışacaksın. Ama dünya şartlarında karşılığı neyse de ona tamah edeceksin. İçinde bulunacağınız çalışma süreci insanı açlıktan öldürmez, her insan hayatta kalır. Bir defa hayatta onu yapmak istediğin için çok iyi iş çıkartırsın.

- Ama sevdiği işi yapamıyor. Geçimini sağlamak, ailesine bakmak için bulduğu işte çalışmak zorunda...

Zorunda kalmak diye bir şey yok. Onu hedefleyecek, sevdiği işe yönelmeye çalışacaklar. Vazgeçmeme gücü gerekiyor insana. İnsan hemen bırakır, gençlerdeki klişe söz; “O çok zor”. Kitabımda da durumu üçe ayırdım: Sevdiği işi yapmak, işini severek yapmak ve en kötüsü hem sevdiği işi yapmayıp hem yaptığı işi sevmemek. Bahsettiğim yüzde 80 bu. Kritik soru şu: Çalışmaya ihtiyacınız olmayacak kadar paranız olsa hangi işi yapardınız? Cevabınız “Şu anki işimi yapmazdım” ise kötü bir tokat yediniz.

Haberin Devamı

- Bu anlamda kendi işini yapanlar, girişimciler daha mutlu o zaman...

Kişisel özerklik ve özgürlük bu anlamda mutluluğu getiren bir şey. Kurumsallaşma arttıkça mutsuzluk artabilir. Ama girişimciliği de doğru kullanmak lazım. Herkes girişimci olamaz. O kişilik özellikleriyle alakalı; herkeste o cesaret yoktur, atılgan değildir. Girişimci olmayan insana da girişimci olması, girişimcilikten başka yolunun olmadığı gibi şeyler öğütleniyor.

“Çocuğunun hayatını çalıyor”

- İnsanın sevdiği, yapmak istediği şeyi en azından bir hobi gibi yapması mutluluğunu artırır mı? “Elinde bir mesleğin olsun. Onu da yap ama hobi olarak yap” durumumuz vardır ya bizim...

Haberin Devamı

Artırır tabii... Hobi iştir. Niye hobi diyorsun? Karşılığında ücret almadığın için. İnsan içinde bulunduğu gerilimin farkında değil, onun için herkes bir hobiye koşuyor. Hobi aslında o kişinin gerçek varoluşu, bilinçsizce kendine dayatılan suni çalışma ortamından kurtulup özünün ona ithaf ettiği çalışma ortamına girmesi. Eskiden hobi diye bir şey yoktu çünkü tek bir çalışma vardı ve zaten sevdiği işi yapardı insanlar.

- Ailelere de önemli bir görev düşüyor burada çocuklarını sevdikleri işe yönlendirme, kariyer seçiminde bilinçli olma anlamında...

Tabii... Bir veli bana “Çocuğum tarihçi olmak istiyor, felaket! Onu vazgeçirmem lazım” demişti. Ben de içimden diyorum “Ne güzel, Türkiye’de tarihçiye ihtiyaç var...” Veli şöyle düşünüyor: Tarihçi olunca ne yapacak, para kazanamayacak... Halbuki çocuğunun hayatını çalmakla meşgul. Sonunda büyük ihtimalle onu ikna edecek ve çocuğu belki genel müdür olacak ama çok mutsuz olacak. Aile, okullardaki rehber öğretmenler, medya bunlar çevresel faktörlerden... -

Yazarlar