Pazar Haymatloz sergisinin düşündürdükleri

Haymatloz sergisinin düşündürdükleri

02.12.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Haymatloz sergisinin düşündürdükleri

1933 Almanya'sından akademisyenlerin göçü, Hitler'in Propaganda Nazırı Goebbles'in de sık sık istismar ettiği bir acı gerçeği de içerirdi; Almanya'nın attığı Yahudiler uygar (!) Batı'nın diğer ülkelerinde de çok hoş karşılanmıyordu; o gelenler iş bulamıyordu ve Almanya'dan gelen göçü durdurmak için Amerikalılar bile daha önce her yıl aldıkları göçmen kontenjanını adamakıllı azaltmışlardı. İki dünya savaşı arasındaki Alman bilim, felsefe, tıp ve mühendislik dünyası uygarlık tarihine bir Rönesans dönemi kadar etkili olacak düzey ve hacimdeydi. Hitler vahşeti bunu sildi götürdü. Ne gariptir ki uygar Batı da bu ortam ve zenginliğe sahip çıkamadı. Bir istisna, bozkırda dirilen Türkiye sadece doğal bilimler ve mühendislikte değil, tarih, coğrafya ve filoloji alanında da bu insanlara el attı çünkü yeni Türkiye'nin düşüncesi bir kavmin ayakta kalmak için zamanlara ve mekanlara hükmetmesi, yani tarih, coğrafya ve dilbilimi alanında iyi yetişmesiydi. Geçtiğimiz salı günü Ege Üniversitesi Kültür Merkezi'nde açılan "Haymatloz: Özgürlüğe Giden Yol" adlı sergiyi gezdim ve müteakiben "göç" konulu bir konferans verdim. Bu sergiyi Ege Üniversitesi ve İzmir'deki Alman Kültür Goethe Enstitüsü'nün müdürü Bay Schmidt birlikte tertiplemişler. Doğrusu Alman profesörler çağdaş Avrupa'da olmayan bir toleransla Yahudisi, solcusu, hatta iktisatçı Kantorowicz gibi komünist partisiyle ilgisi olanlar bile Türk üniversitesine hoca olarak alındı, kendilerine asistan ve çevirmen verildi.Ernst Hirsch ve Neumark gibileri Hukuk Fakültesi ve İktisat Fakültesi'ne kütüphane kurdular. Ankara'da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'ne gelenler fakülteyi kurup geliştirmekte çok yararlı oldu. Bazıları yetenekli Türk gençlerini yetiştirdi ve iyi ilişkiler kurdu. Bazıları ise yerli Türk meslektaşlarıyla çatışmaya düştü. Hirsch ve Neumark gibi Türkçeyi çok iyi öğrenip hatta yazanlar dahi çıktı, öğrenmeden gidenler oldu. Bulundukları sahayı kuranlar yanında kuramayanlar olmuştur. Hazin bir sonuç; Atatürk'ün yapmak istediğini anlamayan haleflerinin güttüğü kötü politika nedeniyle 1947 üniversite olaylarından sonra Almanlar Türkiye'yi terk etti. Fransız geleneği üzerinde kurulan Türk üniversitesi Alman geleneğinden de çok şeyler kazandı. Ama bazı beklenen alanlarda pek faydaları olmadı. Bizans araştırmaları bunların başında gelir. Hazin bir sonuç Hindoloji araştırmalarının başkanı ünlü Walter Ruben, Türkiye'den ayrıldıktan sonra Doğu Almanya'ya gitti. Almanya'ya dönenler vardı. Genelde Amerika'ya yerleştiler. Şarkiyat ve Türkoloji'nin ünlü adamı Karl Süssheim burada öldü. Ortaköy Musevi Mezarlığı'na gömüldü. Helmut Ritter ise yazma kütüphanelerin harpte kapalı olması dolayısıyla halk edebiyatı ve güneydoğuda Süryani dilini araştırdı, Frankfurt'a döndü. Ünlü Türkolog hocamız Andreas Tietze'ye bir yer verilemedi, o da Amerika'ya yerleşmek zorunda kaldı. Ne Yahudilik ne sosyalistlikle bir alakası olan gerçek liberal, sevgili Robert Anhegger, Alman dünyasını gönüllü olarak terk etmişti ve burada kalıp öldü. Bu bir entelektüel göçüydü, Türkiye'nin bağrına bastığı sayısız göçlerden biridir. Hepsinin tarihini bilmek zorundayız. Bu gibi araştırma ve yaklaşımları kıvançla karşılıyoruz. Bir entelektüel göçüydü