Pazar “Hedefi olanlar yalana daha fazla eğilimli”

“Hedefi olanlar yalana daha fazla eğilimli”

21.12.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Yalanları yakalama eğitimini Türkiye’ye getiren Umut Kısa: “Bir araştırma yok ama bence endişeli, korkuları ya da hedefleri olan insanlar yalana daha eğilimliler. Huzurlu ve depresif insanlar ise belki hayatı boşlamış oldukları için yalan söylemeye daha az eğilimli olabilirler”

“Hedefi olanlar yalana daha fazla eğilimli”

Koçluk eğitimleri ve hizmetleri alanında yoğunlaşan bir kurum olan Sola Unitas yeni yılda, bir dönemin popüler Amerikan dizisi “Lie to Me”ye de ilham veren beden dili ve mikro ifadeler uzmanı ünlü psikolog Paul Ekman’ın eğitimlerini düzenli hale getiriyor. Bu eğitimlere katılanlar dizideki Dr. Cal Lightman gibi yüz ve vücut hareketlerinden karşısındaki kişinin yalan söyleyip söylemediğini anlayabilecek... Sola Unitas eğitmenlerinden Umut Kısa sorularımızı yanıtladı.

Haberin Devamı

Neler öğretiliyor bu eğitimde?

Yedi günlük bir eğitim bu. İki bölüm var. Birincisi duygusal yetkinlikler ve beceriler. “Eğer ben kendi duygularımın farkındaysam ve onları yönetebiliyorsam senin duygularının da farkına varıp onları yönetebilirim” olgusunu öğretiyoruz. İkinci bölüm ise güvenilirlik ve inanılırlığı değerlendirme. Bunun birkaç kullanılabilir alanı var. Biri güvenlik nedenleri; kişi yalan mı söylüyor, inanılırlığı yüksek mi düşük mü gibi. Bilimsel metotlar kullanılıyor. Değerlendirmeler, inanılırlık analizleri, sorgulama, soru sorma teknikleri gibi. Çünkü doğru cevabı alabilmeniz için doğru soruyu sorabilmeniz lazım.

“Yanıltmaya yönelik her şey yalandır”

Bu eğitim kişiye ne katıyor?

Haberin Devamı

Karşınızdaki insanın size doğru söyleyip söylemediğini anlayarak kendinizi güven altına alabiliyorsunuz. Hani süper kahramanların bir yetenekleri vardır ya, sizin de bir yeteneğiniz var; birinin size yalan söyleyip söylemediğini ve onun o sıradaki duygusunu çok iyi bilebiliyorsunuz.

Bir söze veya harekete direkt “Bu yalan” diyebilir miyiz? O kadar net midir anlaşılması?

Sadece bakarak birininyalan söyleyip söylemediğini bilemezsiniz. Kişinin rutininden çıkması daha önemli. Mesela şu an konuşurken ellerinizi kullanıyorsunuz, tahmin ediyorum genelde konuşurken hep yapıyorsunuz bu hareketi. Bu hareketler işaretleyicilerdir. Fakat yalan söylüyorsanız bir anda dizinizi ya da kolunuzu tutabilirsiniz, normal hareketleriniz değişir. Niye? Çünkü vücutta endişe yükseldi, artık aynı hareketleri yapmıyor. Duygu değişimleri önemli. Tabii gerçekten o anda dizi kaşınmış da olabilir. İşte o anları fark edip doğru soruyu sorabilmek çok önemli. Mesela “Bilardo oynadık” dendiğinde “Kim kazandı?” diye sormak.

Bir şey saklamak da yalana girer mi?

Bizim açımızdan girer. Bilinçli bir şekilde karşı tarafı yanıltmaya yönelik yapılan her şey yalandır.

Hiçbir şey söylememek de bir saklama... O da anlaşılıyor mu?

O da anlaşılabilir çünkü mutlaka bir düşünce süreci gerektirir. Bedensel olarak da bir şey saklamaya karar vermek için düşünmek zorundasınız. Mikro mimiklerden yakalıyoruz bunu da.

Haberin Devamı

“Çocuklar daha sık yalan söylüyorlar”

Mikro mimik dediğiniz nedir?

Mikro mimikler saniyenin 5’te 1’i ile 25’te 1’i arasında gerçekleşen mimiklerdir. Makro mimikler ise yüzün tamamında gerçekleşenler. Mesela mutluluk veya iğrenme ifadesi. Makroda olabilir ama sadece dudağın kenarındaki küçük, yukarı doğru bir kayma mutluluğu ya da burundaki küçük bir kalkma iğrenmeyi ifade edebilir.

Çocukların yalan söyleme durumu büyüklerden farklı mı?

Çocuklar mimiklerini ve yüz hareketlerini daha az gizleme becerisine sahip oldukları için yalan söylemede büyüklere göre daha başarısızlar ama daha sık yalan söylüyorlar. Bu normaldir, gelişimleri için de önemli.

Örnek verebilir misiniz?

Çok sık gördüğümüz ağlama reflekslerinden biri dudak bükmedir. Alt dudak aşağı doğru sarkar. Bu yalan ağlamadır. Yalanı çok sık kullanan yaratıcı çocuklar dediğimiz bir grup var. Mesela kule yapmak için şekerleri kullanacak, “Anne ben çayıma üç tane şeker atabilir miyim bugün?” diyor.

Haberin Devamı

İnsanın psikolojik durumu etkiler mi yalan söylemeyi?

“Hangi psikolojik durumlarda yalan söylenir?” gibi bir araştırma yok bildiğim kadarıyla ama inançlarımızdan bahsedebiliriz. Bence endişeli, korkuları, hedefleri olan insanlar yalana daha eğilimliler. Çünkü bir şey elde etmek istiyorlar; biri korkudan kaçmak, diğeri bir şeye ulaşmak... Huzurlu ya da depresif insanlar ise belki hayatı boşlamış oldukları için bir şey istemiyorlar. O yüzden yalana daha az eğilimleri olabilir ama bir inancı söylüyorum, bilimsel bir şeye dayanmıyor.

“Hedefi olanlar yalana daha fazla eğilimli”

Kurslarda öğretilenlerden birkaç örnek

-Rutin hareketler aniden değişiyor veya duraksıyorsa, mesela karşınızdaki çayını karışıtırırken gelen bir soru karşısında bir anda karıştırmayı bırakıyorsa ya da normalde gözünüzün içine bakarak konuşan biri yere bakmaya başladıysa tedirgin edici bir durum olabilir.

-Endişe arttığında ses tonu incelmeye başlar ve çatlar. Yani ses tonunda bir değişim yaşanıyorsa ortada bir problem olabilir.

Haberin Devamı

-İnsan yaşamadığı şeyin detaylarını anlatamaz. Karşınızdaki bir hikaye anlatırken belirli bir yerini çok hızlı geçiyorsa dikkatli olmak gerekir, anlatılan şey yalan olabilir.

-El terlemesi endişe belirtisidir. Heyecanın yanı sıra yalan söyleniyor da olabilir.

-Karşınızdaki bir şey anlatırken tek omzu belli veya belirsiz bir şekilde yukarı kalkıyorsa dikkat edilmeli.

-Biri soru sorduğunda karşı taraf soruyu tekrar ediyor veya soruya soruyla karşılık veriyorsa cevap için düşünüyor demektir. Yani ya en ikna edici cevabı bulmaya çalışıyordur ya da cevabı yalan olarak kurguluyordur.

“Özellikle poker oynayanlardan yoğun talep geliyor”

Çok talep var mı? Erkekler mi kadınlar mı daha çok ilgi gösteriyor?

İki taraf da ilgi gösteriyor. Son eğitime yurt dışından çok talep oldu. Mesela asperger sendromlu Kelly isimli bir öğrencimiz vardı. Bir çeşit otizm hastası yani. Onlar da otizmdeki gibi insanların duygularını anlayamıyorlar. Mesela “etekleri zil çalıyor” metaforunu anlayamıyor ve dönüp eteklerine bakıyorlar. Duyguları okuyamıyorlar. Size bakıyor, üzgünsünüz ama anlayamıyor, bunu hissedemiyor. Bu eğitim aslında asperger sendromlular ve otizmliler için çığır açabilecek nitelikte. Çünkü sadece görerek duyguları anlayabilme şansına sahipler ve bu eğitim onların dünyaya uyum sağlamasını da kolaylaştırabilecek bir şey. Bir de kumar oynayanlardan, pokercilerden yoğun bir talep geliyor. Karşıdaki oynarken blöf mü yapıyor, söylediği şey ne, işaretler ne gibi temel bir sürü noktayı öğrenmek için geliyorlar.

ÖĞRENCİLER ANLATIYOR

“Bu hem yetenek hem de lanet!”

Öğrendiklerinizin günlük yaşantınıza etkisi nasıl oldu?

Seyhan Karasu:Eleman alımlarında kullanıyorum öğrendiklerimi. İş hayatında, patronumun yüzünde görebiliyorum ya da yakın çevremde ama görmemeyi tercih ediyorum. Çok görürseniz bu sefer ilişkileriniz bozulabilir. Sınırını çok iyi tutmak gerek.

Şirin Aydıner:Bu aslında bir yetenek ama aynı zamanda bir lanet de. Çünkü eğitim bittiğinde daha o bilgiye tam olarak hakim olamıyorsunuz. Ben kendimi herkese “Hah omzu oynadı, dudağı kalktı!” diye dikkatle bakarken yakalıyordum. Sonra yavaş yavaş azaldı. Çünkü azaltmaz ve çevrene, ailene uygulamaya başlarsan o zaman lanet kısmı ortaya çıkıyor ve ilişkiler bozulabiliyor.

Karşınızdakinin yalanını yakaladığınız bir örnek var mı?

Seyhan K.:Ben bir keresinde bir adayın eski işinden neden ayrılmak istediğini sorguluyordum. “Orada kendimi geliştiremediğimi hissediyorum” diyordu. Sonra nasıl bir ekip üyesi olduğunu sordum. Bir problem olmadığını, güzel bir ekip çalışması yaptıklarını anlatıyordu ama anlattıkça
sesi yükselmeye, bazı noktalarda tizleşmeye başladı. Biraz daha üzerine gittiğimde meğer oradaki yöneticisiyle ilgili, mobbing aşamasına
gelen bir sıkıntısı varmış ve “acilen iş bulmam lazım” noktasındaymış.