Pazar Hepinize jambo*!

Hepinize jambo*!

17.07.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:

Kenya’ya girişim gümrük memuresi nedeniyle biraz zor oldu ama Masai kabilesinin konukseverliği her şeyi unutturdu

Hepinize jambo*

Dönüş biletinizi görebilir miyim?”

“Madam, biletlerimiz artık elektronik biliyorsunuz. Basılı olarak bizlere verilmiyor, bilgisayarımıza elektronik posta olarak geliyor. Yanımdaki lap toptan gösterebilirim.”
“Basılı olarak görmem lazım yoksa size giriş yapamam. Yoksa siz beni yalancılıkla mı suçluyorsunuz? Belki size bir iyilik yapabilirim ancak bana kim iyilik yapacak?”
“Madam, size nasıl yalancı diyebilirim? Siz Afrika’nın onuru Kenya hükümetinin şerefli polis memurusunuz. Hem Allah size en büyük iyilikleri yapmış, güzel bir kadın yaratmış (yalan), şerefli ve rahat bir iş vermiş, ayrıca beni karşılamaya gelen Türkiye Cumhuriyeti Elçiliği mensupları çok üzülecekler beni göremezlerse (yalan).”
Bu şekilde aksi yüzlü Nairobi Havaalanı gümrük memuresinden kurtuldum.
Hayatımın ilk gümrük polisi rüşvet teklifinden sonra tılsımlı Kenya’ya giriş yaptık. Rehberimiz Samuel’in safari aracı ile doğru Stanley Oteli’ne. 1902’den beri kolonyalist İngiliz ve Hollanda asilzadelerini, Amerikalı zengin maceraperestleri ve film yııldızlarını misafir eden otelin bahçesindeki meşhur Thorn Tree (diken ağacı) artık yerini yeşil çuhalı bir tahtaya bırakmış.

“Beş büyük”ten dördünü gördük

Kahvaltıdan sonra, “Renkler” programım için rehberim Samuel ve kameramanım Aladar ile Nairobi’den ayrıldık. Tozlu, derin çukurlu ve zorlu 250 km yolu Samuel’in usta direksiyonu ile altı saatte kat ettik. Otomobilimiz çok konforlu olmasa da safari için özel modifiye edilmiş. Uzun mesafe telsizli, tavanı açılan ve devamlı dört çeker bir minibüs. Dere tepe gittik ama düz gidemedik hoplaya zıplaya burunlarımız toz dolu sembolik bir kapıya geldik. Bu noktadan itibaren Masai Mara’ya giriyoruz.
1500 kilometrekare genişliğinde ve
1500 metre yükseklikte Mara Nehri ovası. Dünyanın en çeşitli ve en çok sayıda vahşi hayvanını barındıran, şimdi koruma altındaki efsanevi eski av parkı. Temmuz ayında taze ot peşinde milyonlarca hayvan Tanzanya’dan başlayıp timsah dolu nehirleri geçip aslan tuzaklarını atlatarak Mara üçgenine ulaşıyorlar ve tarifi imkansız bir görsel şölen meydana getiriyorlar.
95 çeşit memeli hayvan, 450 kuş cinsi, 1.3 milyon “wildebeest” (manda başlı Afrika antilobu),
300 bin zebranın yanı sıra “big five”ı yani 5 büyük hayvanı burada görmek mümkün. Biz dördünü görebildik: Aslan, leopar, fil, gergedan; bir de göremediğimiz su mandası (yabani camız).

Hepinize jambo*

Kenya’nın en ünlü turistik merkezlerinden Mombasa Fort Jesus’tan bir hatıra.

En yukarı zıplayan erkek en az başlık parası veriyor

İncecik, dal boyunlu, bayrak kırmızısına bürünmüş müthiş süslü Masailer uzaklardan devamlı bizleri süzüyor. Masai köyünde kulübeler daire şeklinde dizilmiş, ortasında çalılardan gene bir daire: Akşam otlamadan dönen sürüleri için, yırtıcı hayvanlardan korunma tedbirleri. Tüm varlık inekler. Sırası ile en çok inek, karı ve çocuk sahibi en zengin adam sayılıyor.
Nsonowa (7. doğan), şefin 18 çocuğundan yedincisi, gayet güzel İngilizce konuşuyor. Köyün delikanlıları bir hoşgeldiniz dansı yaptılar, dayanamayıp ben de katıldım. Müzik aletleri ve davulları yok, gırtlak sesleri ile tempo ve melodiler yapıyorlar. Aldım gırtlağımı elime, bir anda kaynaştık. Dans anında havaya en yüksek zıplayan erkek, evleneceği kadın için başlık parası olarak daha az inek verirmiş. Karıların bana çok ineğe mal olacağına karar verdiler. Amerikalı milyoner basketçilerin atalarını gördüm bir anda.
Her şey aslana endeksli. Büluğ çağında sünnetin (uyuşturmadan yapılıyor ve bağırmak yok) akabinde bir iki sene ormana salınıyorsun, arkadaşlarının da yardımı ile bir aslan öldürüp yelesinden şapka yapıp giyiyorsun, köye dönüp
ilk karını satın alıyosun.
Nsonowa ilk karısını almış ve hedefi en az beş. Evine davet etti, yenge ile tanıştık. Her karı için ayrı ev açması gerekiyomuş. Kolaylıklar diledik. Elinde bir uzun sopa (yılanlar için), belinde bir ahşap topuz
ve keskin uzun bir bıçak... Bıçağının keskinliğini test için bana uzattı, alıp üzerine tükürdüm. Şaşırdı, nedenini sordu, anlattım bizim Anadolu adetini. Tüm köye tercüme etti. Afrika’da Masai Mara’ya gidersen bıçağını birbirlerine uzatırken tüküren Masaileri göreceksin, sakın şaşırma.

Hepinize jambo*


Miskin erkek aslanı sevmedim

Beni en çok hayal kırıklığına uğratan “aslan kardeş” oldu. Swahili lisanı ile telsizde hızlı ve heyecanlı konuşmalar arasında “simba” kelimesini duyunca aslan izinde olduğumuzu anladım. Safari aracımız inleyen dizel motoru ile çim tepeleri ve zebraları ürküterek bir ağacın gölgesine uzanmış aslanın dibine kadar yanaştı. Motorları stop edip aracımızın açık tavanından kamera ve dürbünlerimizi uzattık. Ormanların kralı derin bir öğle uykusunda biz turistlere bir kere olsun dönüp yan gözle bakmadı bile. Acaba hasta mı diye aklımdan geçirirken Samuel anlatmaya başladı:
“Erkek aslan avlanmaz, sadece ağaç gölgesinde uyuklar, dişiler çalışır ve avlanır. Bizim simba o an aslan kesilir, avlanmış hareketsiz hayvana doğru müthiş bir süratle koşar, etrafa bir iki tehdit kükremesi saldıktan sonra avın en güzel kısmınından löpürdetmeye başlar. Karnı doyunca geri kalanları dişi aslana bırakır, ağacının altında hazmetmeye ve uyuklamaya döner”, bizdeki karılarını tarlaya gönderip kahvede ağaç gölgesinde uyuklayan aslanlarımızı düşünmeden edemedim. Sevmedim ormanların oportunist
maço kralını.


Tavsiyelerim

* THY hergün non-stop İstanbul-Nairobi
* Nairobi’de Stanley Hotel
* Nairobi’de Carnivore Restaurant
* www.tamarind.co.ke/carnivore
* Masai Mara-Sarova Mara Game Camp
* www.sarovahotels.com/maracamp



* jambo: Swahili dilinde merhaba