Pazar İkinci buluşmamız iyi geçmedi

İkinci buluşmamız iyi geçmedi

04.11.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Daha önce ziyaret edip övdüğüm Hamdi Restaurant'a yeniden yolum düştü. Ama bu kez yediklerimden memnun kalmadım. Bu Hamdi'yi değil; 1,5 sene öncekini istiyorum

İkinci buluşmamız iyi geçmedi

vmilorster@gmail.com 2006 yazında Hamdi Restaurant'da, Birecikli bir arkadaşımızın öncülüğünde, ailece yediğimiz muhteşem akşam yemeğini hâlâ unutamıyorum. 5,5 saat süren gece boyunca her şey özenli, taze ve türünün en iyi örneğiydi. Hiç şüphesiz ki bu yemek bizim bu tip lokantaları değerlendirmede kullandığımız en yüksek derece olan ve "türünün en iyisi" demek olan beş yıldızı hak ediyordu. Hamdi yazısından sonra epey okuyucu mektubu geldi. Bir kısmı bana katıldı; bu yöreden olduklarını belirten bazı okuyucular kendilerinin de bu konuda hemfikir olduklarını söylediler. Bazı okuyucular ise Hamdi'yi "tutarsız" bulduklarını, bazen iyi yediklerini bazen de kendilerini Hamdi'de "hızlandırılmış bant"ta hissettiklerini beyan ettiler.Beni en çok duygulandıran mesajlardan biri bizzat Hamdi beyden geldi. Kebabın en iyisinden anladığından kuşku olmayan, cömert tabiatlı, çalışkanlığı dillere destan bu saygıdeğer beyefendi bizzat telefon ederek teşekkür etti. Ben böyle durumlardan çok utanırım çünkü ne söyleyeceğimi bilemem. Düşündüğümü yazdığım için kimse bana teşekkür borçlu değil. Öte yandan hepimiz insanız ve içten gelen bir "teşekkür" 1990 Chateau Petrus'ün veremeyeceği kadar -ya da mübalağa etmeyip onun kadar diyelim- haz veriyor.Hamdi bey bu kadar içten ve doğru söze önem veren biri olduğuna göre benim de doğruyu söylemem boynumun borcu. Benim yaptığım işin en zevkli tarafı ne, tahmin edebiliyor musunuz? Muhteşem bir yemek yiyip bunu okuyucuya iletmek tabii ki. İnanın bu tip yazıları yazarken gerçekten büyük bir haz alıyor insan. Sanki aynı keyfi ikinci kez yaşıyorsunuz. Doğrusu şu ki, sonbahar başında Hamdi'yi ikinci kez ziyaret ettim. Belki beklentilerim fazlaydı. Ama önümüze çıkan yemekler, iyi olsa bile, 2006 yazındaki Hamdi ile kıyas kabul etmezdi.Bir anlamda bir fırsat kaçtı. Yanımda Amerikan ve İsveç vatandaşı, hem aşçı hem yemek yazarı, İstanbul'a üç günlüğüne "gurme turizmi" için gelmiş, kimliğini gizli tutmak isteyen bir arkadaşım ve eşi vardı. "Beni İstanbul'un en iyi kebapçısına götür" dedi. Ben de Hamdi'yi seçtim.Önce önümüze "kaşık" ya da gavurdağı salatası geldi. Geçen seferin aksine salata epey önceden hazırlanmıştı ve kullanılan nar ekşisi de epey sıradandı. Tabii ki arkadaşımın gözünden kaçmadı.Kabaklı süzme yoğurt ve humus aldık soğuklardan. Yoğurt kalitesi içgüveysinden halliceydi. Humus da ortalamanın üstüne geçmiyordu.Önümüze bamyalı kuzu ve nohutlu bulgur konulunca arkadaşımın yüzü gülmeye başladı. Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar lezzetli bir bamya yemediğini söyledi. "Kuzu nasıl?" dedim. "O da iyi" dedi. Gerçekten de önümüze gelen, iyi bir esnaf lokantasında yenecek güzel bir ev yemeğiydi. Amerika'daki tatsız nohut ve Meksikalıların yaptığı kötü pilavlara alışık arkadaşım nohutlu bulguru afiyetle yedi. Bense belki ona bir firik pilavı tattırır ve bunun ne kadar muhteşem olduğunu gösteririm diye ummuştum. Olmadı.Arkasından kızartma içliköfte geldi. Belli ki tekrar ısıtılmış ve içi kuru. Arkadaşım ve eşi birer lokma alıp bıraktılar. Buna karşılık fındık lahmacun durumu kurtardı. Eti bol ve kaliteli (belli ki özel seçilip koyunun yağlı kısmından çekilmiş), baharatları kıvamında. "Basit bir lahmacunun en iyi pizzadan daha lezzetli olabileceğini düşünmemiştim" dedi arkadaşım. "Asıl seninle bir Güneydoğu gezisi yapsak, inanılmaz bir mutfaktır, bizde de İtalya gibi yerel mutfaklar çok ve farklıdır" diye cevapladım ben. Tabii Anadolu'da en iyi yemeklerin evde yendiği, birçok şehirde lokantaların sıradan ve içkisiz olduğu, ayrıca kalınacak pek otel olmadığı gibi detayları atladım. Kıyas kabul etmez Bundan sonra çiğköfte geldi. Önceden yoğurup önünüzde şekillendiriyorlar. Bunu getiren usta, bahşiş beklediğini biraz fazla belli etti. Arkadaşım bu "alaturka" durumu yüzüme vurmadı. Ancak bu durum bizim İtalya benzetmesinin de içine etti. Samatya Develi ayarı bir çiğköfte durumu kurtarabilirdi ama bunun salçası fazla kaçmıştı.Kuyrukyağlı şiş ve kol kebap istedik. Herhalde usta kol kebap yapmak istemedi. Önümüze gelen ve "sarmısak ve maydanozlu beyti" adı verilen kebap ise vasat üstüydü.Kuzu şiş de iyiydi ama sanki geçen seferki kadar terbiye edilmemiş, dinlendirilmemişti.Bir kebap daha yiyelim dedik ve mevsimi olduğu için patlıcan kebap ısmarladık. Patlıcan lezzetli ve etin el kıyması olduğu belliydi. Buna karşılık fazla pişirilip içi kurutulmuştu.Geçen sefer nefis bir katmer yediğimi hatırlıyorum. Bu seferki fazlaca tatlıydı. Yiyemedik. Buna karşılık fıstıklı kuru baklava beş yıldızlıktı. Arkadaşım ve "rejim"deki eşi, bir ikinciyi istediler. Bu kadar iyi baklava yemediklerini söylediler.Çıkarken duvara gözüm takıldı. Benim 1,5 sene önceki yazım çerçevelenmişti. Sevindim ancak okurken sanki tanımadığım biri bambaşka bir lokantayı anlatmış hissine kapıldım.Bu Hamdi'yi değil 1,5 sene öncekini istiyorum ben. Lütfen okuyucuya karşı benim yüzümü kızartma değerli Hamdi bey. Tel: (0212) 528 03 90 Katmer fazla tatlıydı DEĞERLENDİRME: * * * Değerlendirme yapılırken, sadece ve sadece yemeğin kalitesi notlanıyor. Mekanlar bir ile beş yıldız arası değerlendiriliyor. * Kötü** Vasat*** İyi**** Çok iyi***** Türünün en iyisi YILDIZLAR

Yazarlar