Pazar İnternetin olumsuz etkisi

İnternetin olumsuz etkisi

28.03.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Medyaya yansıyan vakalardan birkaçı

İnternetin olumsuz etkisi





Kısa bir süre önce Tekirdağ'ın Kapaklı beldesinde yaşayan 14 yaşındaki lise öğrencisi Ç.K., sınav kağıdına "Ben sınava hazırlanamadım. Yaşamak istemiyorum" diye yazdı. Öğretmeni bu olayı es geçmedi, çocukla konuştu, araştırdı: Ç.K.'ya üvey babası C.E.'nin ilkokuldan bu yana tacizde bulunduğu ve altı ay önce de tecavüz ettiği ortaya çıktı. İşin diğer yanı ise Ç.K.'nın annesinin de durumu bildiği halde tepki göstermemesiydi. Kısa süre sonra yine "tesadüfen" bir taciz ve tecavüz iddiası gündeme geldi. Babaları tarafından Küçükyalı Çocuk Yuvası'na verilen 6 ve 10 yaşındaki iki kardeş, diğer çocukların saldırısına uğrayarak dövüldü. Çocukların daha sonra koğuşun abisi olarak bilinen M.'nin tecavüzüne uğradığı ileri sürüldü.
Adalet Bakanlığı verilerinde yer almasa da konuyla ilgilenen herkesin ortak bir düşüncesi var: Çocuklara yönelik tecavüz, sarkıntılık, taciz olaylarında son yıllarda artış var ve bu iş bir toplumsal sorun haline geldi.

Günümüzde 25 milyon çocuk internette saatlerce sörf yapıyor. Uzmanlar bu sayının 2005'te 44 milyona yükseleceğini tahmin ediyor.
Her dört çocuktan biri en az bir defa çocuklar için sakıncalı içeriği olan seks sitelerine giriyor. Bunların beşte biri erişkinlerin cinsel tekliflerine maruz kalıyor.
Sanal ortamda 7 bin 650 adet sansürlenmiş pedofili sitesi var.
Çocuk şiddetini yansıtan fotoğrafların tanesi 30-100 dolara alıcı buluyor.
Çocuk pornografileri 1986'dan beri interneti kullanıyor.
2003 yılı içerisinde ABD'de bin kişi çocuk pornosu yüzünden tutuklandı. 7 bin kişi de arananlar listesinde. (kaynak:www.sinefil.org)

Mardin'de, 13 yaşındaki N.Ç., aralarında kamu görevlileri ve bir yüzbaşının da bulunduğu 28 kişinin tecavüzüne uğradı ve onlarca kişiye pazarlandı. Mahkemeye çıkan sanıkların çoğu serbest bırakıldı. (Temmuz 2003)
Adana'da 8 yaşından bu yana 13 kişinin tecavüzüne uğrayan 11 yaşındaki B.O. hamile kaldı. Gözaltına alınanlardan 9'u tutuklandı. (Ocak 2004)
Osmaniye'nin Kadirli ilçesinde karnının büyümesi üzerine götürüldüğü doktorda hamile olduğu belirlenen 14 yaşındaki A.A.'ya iki kişinin tecavüz ettiği ortaya çıktı. (Ocak 2004)
Kasımpaşa'da iki erkek çocuğa tecavüze yeltendiği iddiasıyla hakim karşısına çıkarılan Hamit Yıldırım (52) tutuklandı. (Ocak 2004)
Kartal'da öz kızının ırzına geçmeye kalkıştığı iddiasıyla yargılanan Hamit Yıldırım 9 yıl 4 ay 15 gün hapis cezasına çarptırıldı. (Ocak 2004)
Avcılar'da 14 yaşındaki öz yeğenine tecavüz eden M.Z., komşuları tarafından yakalandı. M.Z.'nin daha önce de bir erkek çocuğa tecavüz ettiği gerekçesiyle cezaevinde yattığı ortaya çıktı. (Ocak 2004)
Balıkesir'de 6 kişi, 14 yaşındaki Ş.H.'yi kaçırıp tecavüz ettiği iddiasıyla tutuklandı. (Ocak 2004)
Avcılar'da en son evinin önünde oyun oynarken görülen 12 yaşındaki D.Ç. tecavüz edilip boğularak öldürülmüş halde bulundu. (Şubat 2004)
Konya'da 13 yaşındayken kaçırılan A.A., 23 kişinin tecavüzüne uğradı. Dava devam ediyor. (Şubat 2004)

Adli Tıp Enstitüsü'ne yılda 500 vaka geliyor.
2004 yılının son üç ayında sadece gazetelere yansıyan olay sayısı dokuz.
Batıda tecavüze maruz kalanların yüzde 20 ile 50'sini çocuklar oluştururken, Türkiye'de bu oran yüzde 70'lere kadar çıkıyor.
Türkiye'de kadın ve çocuklara yönelik cinsel istismar suçlarından açılan dava sayısı yılda 13-15 bin arasında değişiyor.
Mağdurların yaş ortalaması 12.
Tecavüzcülerin tahminen yüzde 5'i ortaya çıkarken yüzde 95'i gizli kalıyor. Ensest ilişkilerin ise binde biri ortaya çıkıyor.


Özellikle son yıllarda bu suçların sayısında artış değil; ortaya çıkışında bir patlama yaşandı. İnsan haklarına verilen önem arttıkça olayların ortaya çıkışı da fazlalaşıyor. Yine de tecavüz eylemlerinin sadece yüzde 5 ile 10'unun ortaya çıktığını düşünüyoruz. Bunlar gizli kalıyor çünkü Türkiye'de cinsellik hâlâ bir tabu. Özellikle namus kavramıyla eşleştirildiği için hasar, ailenin namusu, şerefinin korunması, çocuğun geleceği için gizleniyor. Avrupa'da tecavüze uğrayan kız-erkek oranı dörde birdir. Yani dört kıza karşılık bir erkek çocuk tecavüze uğrarken, ülkemizde bu oran birbirine eşit. Farklı bir sonuç bu. Biz bir yaşında erkek bebek mağdurla karşılaştık. Burada saldırganın amacı o aileden intikam almaktı. 1,5 yaşındaki kız çocuk da tecavüze uğrayanlar arasındaydı.
Bir çocuk tecavüze uğradığında ve bu olay ortaya çıktıktan sonra süreç nasıl işliyor? Maalesef bu konuda ülkemiz istenilen noktada değil. Saldırı travmatiktir. Oluşan hasar duygusal hasardır. Polis soruşturması, mahkeme aşamasında ve doktor muayenesinde bu hasar ağırlaştırılarak çocuğa yansıtılıyor. Çocuk bu olayı yaşadıktan sonra hastanelerde muayene ediliyor. Muayene sayısı iki ile yedi arasında değişiyor. Oysa çocuğu hastane hastane dolaştırmadan tek bir merkezde bunun yapılması gerekiyor. Türkiye'de bu çocukların rehabilitasyonunun sağlandığı bir yer yok.


Çocuklara karşı işlenen cinsel suçlarda ciddi bir artış görülüyor. İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi'ne bağlı olarak çalışan İhmal ve İstismar Mağduru Çocuklara Hukuki-Adli Yardım Birimi var. Bu birim İstanbul'daki 18 yaşından küçük olan, ihmal ve istismara maruz kalan çocukların haklarının korunması, korunma altına alınmaları, yasal mercilerde temsil edilmesi, onlara hukuki yardımda bulunulması konusunda yardımda bulunuyor.
Bize Haziran 2002'den Şubat 2004'e kadar yapılan başvuruların içinde çocuklara yönelik cinsel istismar üçüncü sırayı teşkil ediyor. Irza geçme, kızlık bozma, ensest gibi toplam 31 başvuru var. Çocuk bize gelmişse hiçbir şey yedirmiyor, içirmiyor, yıkamıyor ve hemen bu bulgulara ulaşmak için ilgili tıbbi mercilere gönderiyoruz.
Küçüklere karşı işlenen cinsel suçlar, TCK'nın 410 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş. Diyor ki 414'üncü madde, "Her kim 15 yaşını bitirmeyen bir küçüğün ırzına geçerse 5 yıldan az olmamak üzere ağır hapis cezasına mahkum olur. Eğer bu cebir, şiddet ve hileli vasıtalarla işlenirse bu ceza 10 yıldan aşağı olmaz." Bu suçlar aile bireyleri tarafından gerçekleştirilirse bu ceza iki kat oranında artırılır.
Avukat olarak bazı sıkıntılarımız var: Yargılama sırasında insanlar önce şikayetçi oluyor, daha sonra korkup şikayetlerini geri alıyor. Pedagog, psikolog veya sosyal uzman tarafından hazırlanan ve içinde manevi bulguların yer aldığı raporlar mahkemelerde delil olarak kabul edilmeli. Ancak manevi bulgular şu an tek başına mahkemelerde delil olarak kabul edilmiyor. Bu, tanığı olmayan bir durum çünkü gizli yapılıyor.


Çocuk istismarı denilen meselenin sadece Türkiye değil, dünya geneli için en büyük zorluğu ölçümünde yaşanıyor. Her şeyden önce bu istismara maruz kalan kişi bir yetişkin değil. Yetişkin olmadığı için kendini dillendirmesi ve ifade etmesi çok zor. Kim ifade edebilir bunu? Çocuğun ebeveyni veya bu durumdan haberdar olan yakınları. Ancak bu, Türkiye gibi bir ülkede de çok zor olabiliyor. Bizde "ayıp"ın, "kötü" olanın ya da "erdemsiz" olanın gizlenmesi, dışarıya duyurulmaması söz konusu. Dışardan duyulsun istenmez hiçbir zaman. Cemaatçilik arttıkça böyle vahim olayların gün yüzüne çıkması da zorlaşır.
Bu işle ilgilenecek doktorların, psikologların yani travmayla nasıl mücadele edileceğini bilen insanların yetiştirilmesi gerekiyor. Özellikle yatılı okullarda sıkı denetim mekanizmalarının olması ve bir psikoloğun bulunması şart.
En ciddi sorunlardan biri de internet ve pornografi. İş çocuk pornosunun pazarlanmasına döndü. Şu an uluslararası kötü bir ağ oluşmuş durumda. Az gelişmiş ülkelerden çocuklar toplu olarak satın alınabiliyor. Bu çocukların beyni yıkanıyor ve adeta robotlaştırılıyorlar.


Aslında eskiden de bu olaylar vardı. Toplumun duyarlılığı arttıkça bu tür olaylar da gündeme gelmeye başladı.
Cinsel istismara maruz kalan çocuklara iki aşamalı tedavi uygulanıyor: Medikal tedavi ve rehabilitasyon tedavisi. Çünkü ruhsal travması çok fazla oluyor bu tip olayların. Neden bir insan, çocuk bedenine ilgi duyar? Bunun nedeni o kişinin kendisine olan güvensizliktir. Güvensiz insan iletişim kurmakta zorlanır. Böyle olunca kolay iletişim kurabileceği insanlar arar. Çocuklar gibi... Çocukların yaşadıkları genellikle tesadüfen ortaya çıkıyor. Ama bu durum dünyada da böyle. Herkes bir şüpheli olabilir.


Kentleşmeyle birlikte pornografinin hızla yayılması bazı sapkın davranışların yaygınlaşmasına neden olabilir.
Türkiye'de çocukları cinsel istismara karşı koruyacak yasal düzenlemeler yeterli biçimde yapılmadı. Ayrıca ailelerin, öğretmenlerin bilinçlendirilmesi gerekiyor. Çocuklara yönelik sapık davranışı gösteren kişilerin mutlaka cezalandırılması ve ardından rehabilitasyonu gerekiyor.


Bu işi 34 yıldır yapıyorum. Bir haftada olanlar eskiden beş yılda olmuyordu. O derece yükseldi. 1970'lerde üçüncü sayfaya hangi manşeti atalım diye kök söküyorduk. 80'lerde de bunlar yoktu. Ama şimdi elinizi uzattığınız yerde bu tür haberler var.


Türkiye'de bu konuda gerçeğe uygun bir istatistik yok. Özellikle aile içinde olup bitenleri kime soracaksınız? Zaten çocuk küçük. Konuyu uzmanlarına sorduğumuzda da yanıt alamıyoruz. Geriye dönük bir istatistiğimiz yok ki bizim. Şu kadar çocuk tacize uğruyordu diyemiyoruz, karşılaştıramıyoruz. Haber anlamında geriye dönük bir artış görüyoruz ama bu rakamsal artış mı yoksa kişilerin bilinçlenip bu olayları söyleyebilme cesaretini kendilerinde bulmasından dolayı mı bilmiyorum.
Bu tür haberleri verirken çok hassas olmak gerekiyor. Küçük yaşta tecavüze veya tacize uğramış bir çocuğu, haberde deşifre ederseniz bir kez daha taciz etmiş olursunuz. Bunlar hassas dengeler. Kimliğini açıklamamıza yasalar el vermiyor. Verse de Milliyet gazetesi olarak bu konuda son derece hassasız. Haberde çocuğun bulunduğu yer belirtilmiyor, yüzü gösterilmiyor, okuduğu okul verilmiyor. Haberi vermek zorundasınız çünkü toplumun nereye gittiğimizi, ne olduğunu görmesi gerekiyor.