Pazar Işıl ışıl bir hayat

Işıl ışıl bir hayat

16.03.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Hitit Güneşi" sadece onurlu bir yaşamı değil, bir dönemin eğitim ve kültür seferberliğindeki heyecanı da sevimli renklerle yansıtan bir anı kitabı

Işıl ışıl bir hayat

Anhegger bu genç şair adayına büyük ilgi göstermişti törende. Yıllar sonra aramızda güzel bir dostluk kuruldu. Birçok etkinlikte birlikte yer aldık.Evlerine bir kere gittim sadece. On beş yıl kadar önce. Eşiyle, "efsanevi Mualla hanım"la orada tanıştım.Mualla Eyuboğlu Anheggerin adını duymuştum zaten. Sabahattin Eyuboğlu ile Bedri Rahminin kız kardeşi. Gençliğinde Köy Enstitülerinde ter dökmüş. Rumelihisarının, Topkapı Sarayı Harem Dairesinin restorasyonunda görev almış. Kişilikli, dirençli, sözünü sakınmaz bir Trabzonlu.Anhegger de yolculuklarımızda az sözünü etmemişti onun. Her zaman saygıyla. Her zaman sevgiyle.***"Hitit Güneşi" (Söyleşi: Tuba Çandar, Doğan Kitap) kitabını okuyunca Mualla hanımı daha iyi tanıma olanağını buldum.Mualla hanım, 1919da Sivasta doğmuş. Ama kendini Trabzonlu sayıyor. Çocukluğu orada geçmiş çünkü. Geniş bir aile çevresi içinde, milletvekili bir babanın aydın kızı olarak yetişmiş. O dönemlerde çocuğunu, üstelik kızını Güzel Sanatlar Akademisine kim gönderir! Mualla hanım eğitimini orada yapmış. Mezun olduktan sonra doğru Ankaraya, ağabeyi Sabahattinin yanına. İlköğretim Umum Müdürü İsmail Hakkı Tonguçla tanışma. Bir anda Hasanoğlan Köy Enstitüsüne atanması.Mualla hanım Hasanoğlanda Yapı Kolunun başına getirilmiş. Konservatuvar binasını, marangoz atölyelerini, hamamı, kantini yapmış; çocuk bahçesini düzenlemiş. Kendi deyimiyle, oranın "demirbaş"ı olmuş. Bu arada, başka Köy Enstitülerine de, Kepirtepeye, Ortaklara, Çiftelere, Beşikdüzüne de gidip gelmiş."Gitmediğim köy enstitüsü yoktur" diyor. "Anadolunun neresinde ihtiyaç varsa bana bildiriliyor. Ben de Maarif Bakanlığına bağlı olarak çalışan mimar öğretmen sıfatıyla oraya gidiyorum. Sırasıyla 21 köy enstitüsünün kuruluşuna ya da tamamlanmasına katıldım."Anadoluda tek başına bir genç kız. Sevdalar girmemiş mi yaşamına? Mualla hanım erkekleri de kızlar gibi sadece arkadaş olarak görüyormuş. Ama ona tutulanlar olmuş. Şair Suphi Taşhan gibi. Hele Ruhi Su... Gecenin bir yarısında elinde tabancayla kapısına dayanacak kadar vurulmuş ona.Bir kere aşık olmuş sadece. Akademi yıllarında. Sınıf arkadaşı Celal Kunta. "Platonik bir aşktı. Gri pantolon, beyaz ceket giyerdi. Bir gün ikimiz köprüde karşılaşmış konuşuyoruz. Karşıdan da yine gri pantolon ve beyaz ceketli bir adam geçiyor tam o sırada. Ve ben sahicisini unutup ona da heyecanlanıyorum. İşte böyle bir şeydi bizimkisi..."***Mualla hanım 1947de Ortaklarda yakalandığı zehirli sıtma yüzünden kapağı İstanbula atmış. Babasının Anadoluyu yasaklaması üzerine akademinin Yüksek Şehircilik Bölümüne asistan olarak girmiş. Ama sık sık da Anadolu yollarına düşmüş. Arkeologlarla çeşitli kazılarda çalışmış. Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu raportörü olmuş. İstanbulda birçok yapının restorasyonunu yönetmiş.1958de de, on yıldır tanıdığı Robert Anheggerle evlenmiş. Annesi Lütfiye hanım bu evliliği içine sindirememiş; ama tanıdıkça da kanı ısınmış Alman damadına. Müslüman anne ile Hıristiyan koca Ramazanda sahura birlikte kalkar, iftarı birlikte açar olmuşlar.***"Hitit Güneşi" bir anılar kitabı. Ortalığı sarsacak açıklamalar yok içinde. "Perde arkaları", "olayların içyüzleri", "küflü sandıklardan çıkarılmış sırlar" da yok. Alçakgönüllü bir kitap. Sadece onurlu bir yaşamı değil, bir dönemin eğitim ve kültür seferberliğindeki heyecanı da sevimli renklerle yansıtıyor. n Robert Anheggeri 1960ların başında tanımıştım. Türk-Alman Kültür Derneğinin yöneticisiydi. Dernek bir çeviri yarışması açmıştı. Almanca bilen kardeşimle Rilkeden çevirdiğimiz "Panter" şiiriyle biz de yarışmaya katılmış, Behçet Necatigilin ardından, şimdi tam hatırlamıyorum, ya ikinci ya da üçüncü olmuştuk.