Pazar İstanbul ramazanı ve bayram tatili

İstanbul ramazanı ve bayram tatili

30.10.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

İstanbul'da ramazanlarda eski ananeler yanlış bir semtte canlandırılmaya çalışılıyor. Uzun dini tatillerde ise her sektörde uykuya çekilen bir ülke ortaya çıkıyor

İstanbul ramazanı ve bayram tatili

Bir ay ramazanı kendimize özgü bir üslupla geçirdik. İstatistiklerle saptamak mümkün değil ama gözle görülüyor ki, Türkler İslam dünyasının en çok oruç tutan toplumu ve ramazanda dinlenen, daha doğrusu gündüz uyuyup gece eğlenen birçok Müslüman ülkenin aksine bütün gün koşuşup iftar vakti yollara dökülen bir toplum. Büyük şehirlerde kurumsal ve toplu iftar davetleri yayıldı; belirli zümre mensupları adeta evlerinde oruç açamıyor. Bazı yöneticiler bir akşamda iki iftar davetine birden koşuşturuyor. Türkiye bugünlerde bir ramazan ayını daha tamamlıyor ve Ramazan Bayramı'na giriyor. İç ve dış uçak seferleri ve şehirlerarası otobüsler şimdiden dolu. Her bayram olduğu gibi iki adet 24 saatliğine de olsa, İstanbul'dan Karadeniz ve Doğu Anadolu'daki uzak noktalara akın olacak ve İstanbul-Bolu karayolu yine tıkanacak. Hükümet bayram haftasını tamamen tatil edecek mi etmeyecek mi, cuma gününe kadar beklenecek; sonra pürtelaş tatile koşulacak. Mısır, Suriye ve Körfez emirlikleri ramazanları gecelerde yaşayan, eğlenen, konferans veya vaaz dinleyen ülkelerdir. İranlılar ve bilhassa Türk kavimleri iftardan sonra günün yorgunluğu ve orucun rehaveti altında uykuya çekilirler. Bu biraz Kalvinist bir Müslümanlık tarzıdır ama bize özgüdür. Eski bayramlar ve ramazanlar bütün yıl eğlenceyi özleyen bir toplumun fantezilerine cevap verirdi. İstanbul'un Direklerarası denen semti, daha doğrusu Bayezid-Şehzadebaşı arasındaki uzun yol, sırf bu ayda tiyatro seyredilen bir çevre değildi; ama ramazanda bilhassa dolardı ve bazı kumpanyalar da bu vakitte sahneyi kiralardı. Bayezid'de kurulan ramazan sergilerinde imparatorluğun Yanya ve İşkodra'sından, Suriye, Bağdat ve Basra'sına kadar ne kadar çeşit yiyecek varsa ortaya dökülürdü. Gerçekte payitaht halkı, bu kadar çeşitli yiyeceği ve baharatı Mısır Çarşısı'nda da bulurdu ama ramazan sergilerinin bereketi ve albenisi başkaydı. Bugün bu anane canlandırılmaya çalışılıyor ama galiba yanlış bir semtte... Ayasofya-Sultanahmet birkaç yıldan beri çadır tiyatrosu tipindeki dükkanlar ve barakalarla donanıyor; burada satış yapılıyor. Ayasofya'nın önünde gürültülü konserler veriliyor ve bu kalabalık meydana doluşup geldiği araçları da bulduğu yere park ediyor. Bir ay boyu Avrupa ve Asya'nın bu güzel meydanını görmek mümkün değil, herkesin ufku bu gulguleyle kapanmış. Venedik'in San Marco'sundan, Paris'in Concorde'undan vazgeçtik; İran'ın İsfahan'ında, Pakistan'ın Lahor'unda böyle bir yığıntı olmaz. Kalabalığın bile doğal ve estetik olanı vardır. Bize özgü bir Müslümanlık tarzı Yanlış anlaşılmasın; halkımızın önemli bir kesimi günlük hayatın bunalımından kurtulmak için kendini bu meydana atıyor. Esnaf bir ay boyu bu çarşıda kazanıyor. Buna karşı çıkmak lüzumsuz ama çarşıyı gezmeye gelenler pek ihtiyaçları olmasa da belediyenin iftar çadırına saldırıyor. Hele Eminönü mıntıkası gibi, gerçekten sıcak yemeğe muhtaç yüzlerce insanın yaşadığı yerde, mahalle fukarası saatlerce kuyruk bekliyor. Meydan meydanlıktan çıkıyor. Bu faaliyetin yer seçimi yanlış. Dediğim gibi eski İstanbul ramazanlarının iftardan sonraki hareket alanı Bayezid-Şehzadebaşı arasıydı. Kaldı ki bugün Aksaray'da da bu gibi meydanları düzenlemek mümkün. İş, Fatih ve Eminönü belediyelerinin yeni bir yer seçmesi; yani 70 yıl evvelki İstanbulluların adetlerini canlandırmasından ibarettir.Bu yazıyı kaleme aldığımda henüz uzun bir tatil kararı yoktu; umut ederim hükümetimiz 10 günlük bir tatil kararıyla Türkiye'yi histeryaya sokmaz. Türkiye bu uzun tatillerde turizmden kazandığından çok manevi kayıplardan yani kazalarda ölenlerden ve maddi hasardan çok çekiyor. Avrupa'da Noel ve Paskalya gibi uzun dini tatillerde hayat devam eder. Bizde ise her sektörde uykuya çekilen bir ülke ortaya çıkıyor. Bu dediğim bayram ülkesinin tek güzelliği, İstanbul'un boşalmasıdır.Hepimize hayırlı bayramlar dilerim. n Manevi kayıplar