Pazar "İstanbul'da kalmam Roger'ı mutlu ederdi"

"İstanbul'da kalmam Roger'ı mutlu ederdi"

16.10.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

İki yıl önceki terör saldırılarında hayatını kaybeden İngiltere Başkonsolosu Roger Short'un karısı Victoria Short İstanbul'a yerleşti. Short "Türkiye'yi tanımak kocam için de çok önemliydi. Burada çok anımız var" diyor

İstanbulda kalmam Rogerı mutlu ederdi

20 Kasım 2003'te İngiltere Başkonsolosluğu'na düzenlenen El-Kaide saldırısının mağdurlarından biri de Victoria Short. Short bir esnafın çay ikramı sayesinde kılpayı ölümden döndü. Bu yüzden de en değerli varlığını kaybetmenin yanı sıra hayatta kalmış olmanın şokunu da yaşıyor. Buna rağmen çok zor bir karar verip İstanbul'da yaşamaya başladı. Ona göre ise çok kolay bir karardı bu. Nedenlerini kendisi anlattı... Zaman en iyi ilaçtır" derler... Gerçekten de bir yıl önce gördüğüm Victoria Short'tan eser kalmamış. Hâlâ biraz tedirgin, hâlâ dalıp gidiyor ama kesinlikle hayata daha olumlu bakıyor. Geleceğiyle ilgili planlarını anlatıyor önce. Konsoloslukta da hobi olarak yaptığı bahçeciliği artık profesyonel olarak sürdürmek istiyormuş. "Ama önce Türkçemi geliştirmem gerek" diyor. Aslında Türkçesi fena değil. Markiz Pastanesi'nde otururken kahve siparişini Türkçe veriyor. "Bahçecilik; yeni hayatımın amacı bu" Yavaş yavaş düzene girmeye başladı. Hâlâ bazı sorunlar yaşıyorum. Bombalama olayının üzerinden neredeyse iki yıl geçti. Belki birçok kişiye uzun bir zaman gibi gelebilir. Ama iki yıl benim için çok kısa bir süre. Aslında istediğim birçok şeyi yaptım. Burada bir apartman dairesi aldım. Hayatımı tamamen değiştirdim. Ama hâlâ yapmam gerekenler var. Şu anda mutluyum ama istediğim kadar düzene giremedim ve eksiklerim var. Geçen iki yıl içinde İstanbul'da kendinize nasıl bir hayat kurdunuz? Bahçe işleriyle uğraşmaktan çok zevk alıyorum. İlk önceleri hobi olarak başlamıştı ama sonra eğitimini de aldım. Tünel'de oturduğum evin bahçesiyle ilgileniyorum. Geçen yıl Taşkışla projesine başladım, onların bahçelerini yapıyorum. Harbiye ve Feriköy'deki iki yaşlılar yurdunun ve İsveç Konsolosluğu'nun bahçesinde çalışıyorum. İstanbul'daki yeni hayatımın da amacı bu. Burada yaşarken bu işi büyütmek istiyorum. İlk önce Türkçemi ilerletmem lazım. Derslere ağırlık vermem gerekiyor. Şimdiye kadar kendimde yeterli ruhsal gücü ve zamanı bulamadım. Ama sanırım artık daha rahat konsantre olabiliyorum işime. Nasıl geçiyor günleriniz? Çalışıyor musunuz? Sinemaya gidiyorum. Geçen hafta Filmekimi'ne gittim. Bienalin bir kısmını gördüm. Bir de sık sık seyahat ediyorum. En son Antalya Olimpos'a gittim. Hava çok güzeldi, denize bile girebildim. İstediğim kadar gezemedim henüz. Geçtiğimiz yıllarda neredeyse bütün Türkiye'yi dolaşmıştım, her yeri biliyorum. Ama bombadan beri evime yakın yerlerde bulunmak istiyorum. Yer değiştirmeyi çok sevmiyorum. Yine de bundan sonra kesinlikle daha çok seyahat edeceğim. İş dışında neler yapıyorsunuz? "Burada güvende hissediyorum" Bir kızım hâlâ Türkiye'de. İngilizce dersleri vermeye devam ediyor. Diğer iki çocuğum İngiltere'de yaşıyor ama sık sık ziyaretime geliyorlar. Çocuklarınız da Türkiye'de mi yaşıyor? Hayır, çok kolay bir karardı. Roger'la bütün anılarımız burada. Onun hâlâ buralarda olduğunu hissedebiliyorum. Çünkü Roger'ı tanıyan çok kişi var yaşadığım çevrede. Bombayı biliyorlar, beni tanıyorlar. Bana destek olduklarını hissediyorum. Bakkal, kasap bile tanıdık. Beni biliyor olmaları çok güzel. İstanbul inanılmaz büyük bir şehir. Yakında neredeyse Londra'nın iki katı olacak. Ama benim yaşadığım muhit biraz daha köy gibi. Kendimi güvende hissediyorum. Yaşanan olaydan sonra yalnız bir kadın için Türkiye'de kalmak zor bir karar olmalı... Burayı çok sevdiğim için de kaldım. İnsanları çok seviyorum. İngiliz arkadaşlarımın beni ziyarete gelmesi hoşuma gidiyor. Çevreme, bilhassa da arkadaşlarıma buranın çok güzel bir ülke, İstanbul'un da çok güzel bir şehir olduğunu göstermek istiyorum. Zaten çok sık geliyorlar. Hayatımı ve mutlu olduğumu görüp burayı neden sevdiğimi, neden burada kalmak istediğimi anlıyorlar. İstanbul'da yaşamanızın sebebi sadece anılarınız mı? "Müslümanları suçlamıyorum" Evet çünkü yaşananlardan dolayı Türkleri veya Müslümanları suçlamadığımı dış dünyanın bilmesini istiyorum. Bombalama olayından sonra kalkıp İngiltere'ye geri dönseydim, bu farklı anlaşılabilirdi. Eminim medyaya da farklı yansırdı. İstanbul'da kalmam bunun tersini kanıtlıyor ve doğru olan da bu. Mutlu olduğunuzu göstermek sizin için çok mu önemli? Roger ve benim burada çok zamanımız geçti, neredeyse 10 yıldan çok. Türkiye'yi tanımak ve sevmek, Türkçeyi öğrenmek kocamın hayatının çok önemli bir kısmını oluşturuyordu. Bunların bomba yüzünden tamamen yok olmasını istemiyorum. Bunun bir şekilde devam etmesini istiyorum. Eğer burada yaşarsam, bunu gerçekleştirebilirim diye düşünüyorum. Türkiye'nin kocanız Roger Short için de ayrı bir yeri vardı, değil mi? Biraz olabilir. Burada kaldığımı bilmek eminim onu da mutlu ederdi. Bir nevi vasiyetini yerine getiriyorsunuz... Ya yapamazsam diye endişelenenler oluyor tabii. Eğer her şey umduğum gibi gitmezse geri dönebilirim. Ama bugüne kadar her şey iyi gitti. İngiltere'deki yakınlarınız ne diyorlar bu kararınıza? "İlk yıl hiç psikolojik yardım almadım" Kendimi kötü hissettiğim zamanlar artık daha az. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz son iki yıla kıyasla? Hayır. Henüz kendimi bunun için hazır hissetmiyorum. Çok sayıda üzgün insan birbirini kötü etkileyebilir. Diğer kurbanların aileleriyle görüşüyor musunuz? Sanırım asıl problem ne yapacaklarını bilememeleriydi. Bomba herkes için çok büyük bir şok oldu. Daha da kötüsü, dışişlerimizde böyle bir durumla karşılaşıldığında neler yapılması gerektiğini bilen kimse de yoktu. Evet, bu saldırı kişileri vurdu. Aynı zamanda topluluğumuzu da etkiledi. Bana psikolojik yardım teklifi yapıldı mesela. Ama biz konsolosluk çalışanları Türk olsun İngiliz olsun bir aile, grup gibiydik. Temizlikçisinden güvenliğe, en yukarıdaki insana kadar... O yüzden bize kişisel yardımın dışında bu grubun üyeleri olarak da sahip çıkmaları gerekirdi. Bu insanları birbirlerinden ayrı düşünemezsiniz çünkü birlikte çok kötü bir şey yaşadık. İngiliz otoritelerin sizinle yeteri kadar ilgilenmediğinden şikayet ettiniz geçtiğimiz günlerde. Bence Londra'dan travma uzmanı birinin gelmesi gerekirdi. Gelip burada bizi tanımalı ve kısa bir süre için bile olsa kalmalıydı. Daha sonra gidebilirdi ama biz gerektiği zaman onu arayıp konuşabilmeliydik. Bomba olayını yaşayan birçok kişi bu ülkeden ayrıldı. Ya görev zamanları doldu ya da başka yerlere atandılar. Biz onların neler hissettiğini, yaşadığını bilmiyoruz. Tam olarak neler yapılması gerekiyordu sizce? İlk yıl hiç yardım almadım ama artık bazen alıyorum. Psikolojik yardım aldınız mı bu geçen sürede? Bence siz Türklerin trajedi ve ölüme çok doğru bir yaklaşımı var. Duygularınızı ifade etmekten çekinmiyorsunuz, paylaşıyorsunuz. Buradaki arkadaşlarım da konuşmaktan çekinmedi. Bu bana en iyi yardım oldu aslında. Çünkü İngiliz kültüründe böyle durumlarda hiçbir şey olmamış gibi davranılır. Acı çeken kişiye ne diyeceğimizi bilemez, utanır kaçarız. Onu yalnız bırakmanın en iyisi olduğunu düşünürüz. Ama Türkler sana kol kanat geriyor, ilgileniyor, konuşuyor, dışarıya çıkarıyor. "Hayata devam etmen gerek" diyorlar, ileriye bakmanı sağlıyorlar. Bu da İstanbul'da kalmamın bir başka nedeni. İstanbul'daki çevreniz sizinle nasıl ilgilendi bu sürede? "Batı aile kavramını kaybediyor, belki siz bize öğretirsiniz" Burada yaşadığım için İngiltere'nin Türkiye'yi destekliyor olması beni çok mutlu ediyor. Avrupa Birliği'ne girmek Türkleri memnun edecekse, ben de mutlu olurum. Umarım her şey istediğiniz gibi olur. Umarım Türkiye de birliğe bir şeyler katar. Türkiye'nin sadece değişmek isteyen negatif bir ülke olarak algılanmasını istemiyorum. Burada çok güzel şeyler de oluyor. Umarım bu güzellikler kalır ve Türkiye de Avrupa'ya bazı şeyler öğretir. Geçtiğimiz haftalarda AB konusunda Türkiye'ye en büyük destek verenlerden biri de İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw oldu. Bazı sosyal değerleri ve özellikle de aile kavramınızı. Biz bunları Batı'da kaybetmeye başladık. Belki bunu bize öğretebilirsiniz. Türkiye ne öğretebilir sizce Avrupa'ya?

Yazarlar