Pazar "İstesem 35 kadını birbirine sokarım"

"İstesem 35 kadını birbirine sokarım"

16.04.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Yedi yıl önceki sevgilim bugün hâlâ yanımda olsaydı, onunla evlenirdim. Yani dokuz ay öncesine kadar evlenirdim"

İstesem 35 kadını birbirine sokarım

Mahsun Kırmızıgül:Murathan Mungan aşklarını yazmasa şair olabilir mi?" Ama Abdullah Oğuz benim fikrimi soracak olursa, Mahsunun elzem ihtiyacı iyi bir masör, sıkı bir masaj. Şöyle iyiceeee bir gevşemek. Her gün. Hatta birkaç defa. Bunun için gerekirse zor kullanılmalı.Ne oluyoruz ya? Aşktan konuşulamıyor, sevgilinin ne adı ne sanı, cinselliğin daha lafı edilince bir telaş. Özel hayatın esamesi okunmuyor. Sanki Mahsun Kırmızıgülle değil de kendisini halkına ya da dinine adamış bir kır gerillası, bir rahip ya da bir derviş ile röportaj yapıyorum.Teypler sağır, kameralar körken herkesle laf yarıştıran, medeni cesareti had safhadaki bu adam, düğmeye basıldığı an akşamsefası gibi kendine kapanıp elimize kuru, renksiz bir sap bırakıyor.Sıkılmıştım. Bu yüzden bu kez onun elime tutuşturduğu sapla bu imaj oyununa çomak sokmaya, o kamusal olanın risksiz söylemine kaçtıkça onu özel olanın en azından bizi bir yerlere çıkaracak yoluna sürmeye çalıştım. Mahsun Kırmızıgül, Prestij Ailesinden koptuktan sonra çok geçmedi kendisini yeni bir ailenin içine attı. Bu medya cangılında yalnız kalanı kurtlar kapar. Mahsunu da bu ormanın içinden artık ANS Prodüksiyonun danışmanlar ve menajerler müfrezesi geçirecek. Sizin yaptığınız tarz müzikte bugüne kadar hep abartıya kaçıldı. Pullu, renkli kıyafetler, dalağı yarılmış kan revan şarkı sözleri, kemanlı, korolu müzikal altyapı. Şimdi "Yüzyılın Türküleri" ile bir sadeliğe bürünüyorsunuz. Bu sadeleşme süreci tüm hayatınızı kapsayacak mı? Son 10 yıldır ülke olarak her şeyi çok çabuk tüketmeye başladık. Her şey her şeyin içine yığın yığın akıtılıyor. Ama bu kriz insanları kendine getirmeye başladı. Çok büyük bir tokat oldu bu. Televizyonlar dolarla reklam satıyordu, bizler dolar istiyorduk. Ama şimdi Türk parasına dönülüyor. İnsanlar özüne dönüyor. Sade bir albüm yapmayı ne zamandır istiyordum ama özgür değildim. Ben de, şirketim de o yığınla gelen paranın tutsağıydık. Şimdi mütevazı bir dönemdeyiz. Siz de tüketilmekten, yitip gitmekten korktunuz mu? Bunun için mi günübirlik poptan yüzyıllık türkülere yöneldiniz? Bu tür korkularım oldu. Bu yüzden her yıl albüm yapmayı, boyacı küpüne batırıp çıkarır gibi albüm çıkarmayı bıraktım. Her yıl albüm yapıp cebimi dolduracağıma iki-üç yılda bir albüm yapıp yüreğimi doldurma yolunu seçtim. Çünkü para gelip geçicidir. Ya şimdi insanlar, "Artık makine gibi beste yapamıyor, o yüzden klasik türküleri söylemeye başladı" derlerse? Evimdeki bilgisayarda en az kırk tane yeni bestem bekliyor. O eserlerle ben bugün bir albüm yapayım kafadan bir milyon satar. "Günün birinde tamamı Kürtçe albüm yapabilirim" Bu albümünüz "unplugged" denilen akustik tarzda hazırlandı. Ama sizde bir de "senfonik orkestrayla konser" takıntısı olduğunu biliyoruz. Hatta sizden bu rolü çalmak için Alişan arkasına birkaç tane fazladan keman koyup "senfonik konser verdim" diye kameraların karşısına geçti. Nasıl bir komplekstir bu "senfonik orkestra kompleksi" sizlerdeki? Birçok arkadaşıma ben sanatçı diyemiyorum. Şarkıcı olabilirler ama sanatçı değiller. Hep aynı yerde kalıyor, hiçbir şey öğrenmiyorlar, ısrarla öğrenmiyorlar. Senfoni orkestrasının hangi sazlardan oluştuğunu bile bilmiyor arkadaşlar. İnsanlar. Maalesef. Senfoni dediğinde Batı kemanlarıyla olmuyor bu iş. Arkada bir 50-60 kişi olduğu, bunun içinde de bir 10 tane Batıcı olduğunda buna senfonik konser diyorlar. Ama size yemin ediyorum, Mimar Sinanda, Ankarada, İzmirdeki klasik müzikçiler bunlarla alay ediyor. Haklılar da. Tam da Kürtçe konusunda bir esnemenin olduğu bir dönemde neden albümünüzde Kürtçe bir türkü yok? Karadeniz, Trakya, Ege türküleri söylemişsiniz ama Kürt türküsü söylememişsiniz. Bir şeyden mi korktunuz? Ya da tam tersine: Güneydoğudaki insanların bu yüzden sizi protesto etmesinden korkmadınız mı? Ben ilk günden bugüne kadar hiçbir Kürtçe türkünün sözlerini Türkçeye çevirip söylemedim. İnceliyorum, eğer bir türkünün orijinali Kürtçe ise, koymuyorum albüme. Halbuki bu çeviri işi çok yapıldı ve bunu yapan sanatçılar oradaki insanlar tarafından iğrenç bulundu. Her zaman da kızarlar. Ben neden Kürtçe söylemiyorum? Çünkü beni insanlar bugüne kadar hep Türkçe ile tanıdılar. Ayrıca ben çok iyi Kürtçe bilmiyorum. Ama günün birinde tamamı Kürtçeden oluşan bir albüm de yapabilirim. Güç odakları sizi bu Kürt meselesinde bıçak sırtında yürümeye zorluyor, bir tür şantaj mı yapıyor? Mesela kısa bir süre önce mahkemece iftiradan cezalandırılmış bir PKK itirafçısı tarafından İbrahim Tatlısese yapılan mesnetsiz suçlama, birkaç yıl önce sizin önünüze bir video kaset konulması; bunlar sizi ürkütüyor mu? Evet, birkaç yıl önce bir konserde benim üstüme bir poşu atılıyor, folklorik bir giysi, Almanyadaki birkaç uyanık bu kaseti getirip televizyonlara satıyor, onlar da "Mahsun Kırmızıgül konserde PKK bayrağı açtı" diye yayınlıyorlar. Bir dönem de adamın biri bana kokain kullanmayı yakıştırdı. Ben bırakın uyuşturucuyu, içki, sigara kullanmam. İfademi verdim çıktım. Herkese her hesabı veririm. Sizi hiçbir zaman bir kadınla el ele göremiyoruz. Hiçbir sevgilinizi kamuoyuna lanse etmiyorsunuz. Kadın hayranlarınıza bu tür cinsel mesajlar göndermemeniz onların sizden umudu kesmesine yol açmaz mı? Resmen cinsiyetsiz bir imge sunuyorsunuz topluma. Michael Jacksonın uzun yıllar yaptığı gibi. Yıllardır siz benim bir kadınla el ele bir resmimi gördünüz mü? Ben aşklarımla değil işimle gündeme gelmek istiyorum. Bir de doğru insanı bulmak önemli. Halktan bir insanla çıkıyorsam, o beni kullanmak istemez. Ne yapacak benimle resmi çıkacak da? Nasılsa manken olmayacak, oyuncu olmayacak beni kullanarak. Gerçeğini söyleyeyim, ben kız arkadaşlarımı halktan insanlar arasından seçiyorum. Çünkü öbür kadınlar tarafından kullanıldığımı hissettiğim zaman çok üzülüyorum. Neden hep "kullanılmak", "kullanılmamak" laflarını kullanıyorsunuz? Sizi sahiden seven bir kız da ilişkinizi üçüncü şahıslarla paylaşmak, sizinle sokaklarda dolaşmak isteyebilir. Bir kız benim dünyamda yer alacaksa belli bir dönemi, bir süreci olacak, belli bir sınavdan geçecek. Şimdi öyle bir insan söz konusu hayatımda. Ne zaman birlikte ortaya çıkarız, bilmiyorum. Ama kullanıldığımı hissettiğim zaman ben yokum abi. Ben ona bu payeyi vermem. Şimdi ben çok yürekli bir albüm yaptım. Ya kadının biriyle orada burada görünürsem? Ne olacak o zaman? İstesem bugün 35 kadını birbirine sokarım. 35 tane kadın. O kadar kadın bulunuyor bugün benim çevremde. Sırf isim olmak için her şeyi yapmaya hazırlar. Sürekli aşk şarkıları yazıyorsunuz ama kendi aşkınızı sahiplenemiyorsunuz. Bu samimiyetsizlik değil midir? Şimdi şair Murathan Mungan kendi aşklarını yazmasa şair olabilir mi? Hayır. Tabii ki ben de kendi sevdalarımı, aşklarımı yazıyorum. Biliyor insanlar, "Mahsun aşık olmadan bunları yazamaz" diyorlar. Ama ben ilişkimi şarkımın önüne geçirmem. Sizi bütün yasaklarınızı delmeye iten bir aşkınız olmadı mı hiç? Yasalar yerinde durduğu sürece bu aşk, aşk mıdır? Yıllar önce bir sevgilim oldu. Şimdi hâlâ yanımda olsaydı bugün onunla görünebilirdim. Çünkü doğru insandı. Sahiden birbirimizi çok seviyorduk. Çok aşıktım ona. Çektim kenara onu, "Bak" dedim, "Yarın bir gün sen şu insanla, bu insanla çıkabilirsin, o zaman benim ismimi kolay kolay silemezsin. Evlenirsin, çocukların olur. İsmim zor çıkar hayatından. O yüzden birlikte görünmemeliyiz." "Farklılıkları seviyorum, sevgilim de farklı biri" Yani bu kızı bu kadar seviyordunuz ama yine de "Yarın bir gün" diye konuşabiliyordunuz? Ayrılık yedekte bekletiliyordu yani? Şimdi başkasıyla evli. Çocukları oldu. Hâlâ beni arayıp teşekkür ediyor. "Evliyim ve eşim senin ismini bilmiyor" diyor. "Bu Sevda Bitmez" şarkısını onun için yazdım. Ama bitti. Neden? Evet, 1994-95 yılıydı. Ben daha yeni yeni palazlanıyordum. Şöhretin tadını çıkarmak istiyordum. O ise evlenmek istiyordu. Kabul edemedim. "Beni bekleyebilirsen birkaç yıl daha, evlenebiliriz" dedim. Kabul etmedi, ayrıldı. Bugün o hâlâ benimle olsaydı evlenirdim. Daha doğrusu dokuz ay öncesine kadar evlenirdim. Neden dokuz ay öncesine kadar? Çünkü dokuz ay öncesine kadar parasal olarak hayatım garantiydi. Evim, arabam, her şeyim çok farklıydı. n Duygularınızı kontrol edebiliyor musunuz? Bu kadar hesap yapabiliyor musunuz aşk söz konusu olduğunda da? Evet, kontrol edebiliyorum. Şu anda hazır değilim bir insanla evlenmeye ama iki yılda hazır hale gelebilirim. İlk önce güçlü olmam gerekiyor. Şu anda da bir kız arkadaşınız olduğunu ve onu bir sır gibi sakladığınızı biliyoruz. Çok seviyor musunuz onu? Yani. Seviyorum. Nasıl yani? (Gülüyor) Seviyorum. Nasıl tanıştınız? Tanıştık. Yalnız şunu söyleyeyim size, ailesine çok saygı duyuyorum. Kendisine de çok saygı duyuyorum. Eee? Belli bir süre geçmesi gerekiyor. O da ben de kendimizi hazır hissettiğimiz anda, ailesi de hazır hissettiği anda, o zaman açıklayabilirim. Çünkü o farklı, zaten farklı olduğu için hayatımda. Ben farklılıkları seven bir insanım. Nesi farklı? Yaşam biçimi, hayata bakış açısı, dünya görüşü, yani Türkiyedeki milyonlarca genç gibi ya. Ama farklı demiştiniz. Yani farklı olmamasıyla farklı. Beni güldürüyor mesela. Çok önemli bir insanın bir insanı güldürmesi. Günün birinde insanlar onu görecekler benim yanımda. "Vay, helal olsun Mahsuna" diyecekler. Ya da belki "Bu muymuş?" diyecekler. Kendinizi artık bir kadınla el ele toplum içinde düşünemez mi oldunuz acaba? Bilmiyorum. Ayrıca böyle konuşuyorum diye feministler üstüme atlamasın. Kız arkadaşımın da fikrini sormam lazım o gün geldiğinde. Bakalım o, Mahsun Kırmızgül ile el ele tutuşup insan için çıkmak istiyor mu? Ya, ne olur, insanlar benim albümümü konuşsun, özel hayatımı değil. Bunları bırakalım. Ya, bırakalım da, plastik bir kimliğe bürünüyorsunuz böyle yaptıkça. Ya, benim geçmişte bir mazim oldu. Bir oğlum olduğunu biliyorsunuz. Ayrıca yüzlerce kadın oldu bugüne kadar hayatımda. Daha ne plastiği? "Hard rockçılar dışında herkesle beraber oluyorum" Sizi artık Beyaz Türk davetlerinde de görüyoruz. Geçenlerde Selma Bezmenin evinde davetteydiniz. O çevrelere asli bir öğe olarak mı eklemleniyorsunuz, yoksa bir "radikal şıklık" olarak mı? Ben artık müziğimle her eve, her çevreye girebiliyorum. Hard rockçı insanların dışında herkesle beraber oluyorum ben bu ülkede. İnsanlar beni seviyor. Bütün albümlerimi almasalar bile, bir şarkımla da olsa beni seviyorlar. Evet, birçok insanın olmadığı ortamlarda bulundum. Ama ben yolda karşılaştığım bir inşaat işçisiyle de konuşuyorum. Son Nevruzda Sezen Aksu, Diyarbakıra gidip konser verdi. Oradaki insanların sizin Nevruzda oraya gitmemenizden rahatsız olduklarını biliyorsunuz. Neden o insanların bu talebini karşılamıyorsunuz? Sezen Aksunun Batılı bir insan olarak Diyarbakıra gitmesi çok doğru bir karardı. Açıkça söyleyeyim: Bu konu Türkiyede çok hassas bir konu. Şimdi Sezen Aksunun oradaki bir konserinde olmaz ama ben oraya gitsem oradaki 20 kişilik bir grubun, seyircilerin bir gösterisi, bir el işareti olay olur. Televizyonlar bunu döne döne kullanır. İşte "Mahsun Kırmızıgül sahneye çıktı, Kürtçe sloganlar atıldı" diye. Bu yüzden gitmiyorum. Ama bir gün gideceğim. Fakat şu anki Türkiyede olmaz bu.