Pazar İyi günde de kötü günde de yanında

İyi günde de kötü günde de yanında

31.07.2022 - 02:15 | Son Güncellenme:

Uluslararası Dostluk Günü vesilesiyle farklı jenerasyondan ünlü isimlere dostluğun hayatlarındaki yerini, hızla dijitalleşen dünyada nasıl dönüşüme uğradığını sorduk.

İyi günde de kötü günde de yanında

ÖZLEM ÜLKÜ- “Diyorlar ki dost acı söyler. Acıyı söyleyene dost denilmez ki! Dostun sana söyleyeceği acı dahi olsa, senin canını acıtmayacak şekilde tatlı dille söyler...” diyor Şems-i Tebrizi. Büyük ozan Aşık Veysel ise “Dost dost diye nice nicesine sarıldım. Benim sadık yarim kara topraktır” dizeleriyle dostluğa vurgu yapmış. Bugüne kadar nice türküler, sözler yazıldı dostluk adına. İyi günde de kötü günde de dostlarımız hep yanımızda. Düştüğünde elinden tutan, beklentisiz, karşılıksız. Kan bağı olmayan bir kardeş gibi. Dahası yanında özgür olduğun. Ruha iyi gelen insan.

Haberin Devamı

2011 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından barış kültürü oluşturmak amacıyla Uluslararası Dostluk Günü ilan edildi. O günden bu yana 30 Temmuz Dostluk Günü olarak kabul ediliyor. Bu vesileyle tiyatro ve müzik dünyasının ustalarından kimi farklı kültürler arasında büyümüş genç isimlere dostluğun hayatlarındaki yerini, pandeminin etkisiyle hızla dijitalleşen dünyalarımızda dostluk anlayışının nasıl dönüşüme uğradığını sorduk.

EROL EVGİN: “DOSTLUĞUMUZ ŞARKILARLA SÜRÜYOR”

Dostluğun yaşamımda olmazsa olmaz bir yeri var. Güvenebileceğimiz, içimizi döküp derdimizi paylaşabileceğimiz, gerçek bir dost merhemdir ruhumuza.  Ben ilişkilerde;  yalansız, yapmacıksız, açık, net ve dobra; ama aynı zamanda, zarif, naif, incitmeyen, kucaklayan, sarıp sarmalayan bir dostluk ararım. Hem dobra hem naif nasıl olur derseniz

Haberin Devamı

“Akıllı dost” böyle olur derim. İstanbul’un kozmopolit 50’li 60’lı yıllarından Ermeni, Rum ve Musevi dostlarımla hala birbirimizi arar sorarız. Moda’da Koço’da bir araya gelir, eski günleri anarız.  Pandemiler gelir geçer; ama hızla dijitalleşen dünyamızda dostluk anlayışı değişip, dönüşüyor ne yazık ki… Mesaj atmak, ve emojiler, telefondaki içten bir sesin yerini tutamaz.

Varlığını hep yanı başımda hissettiğim, yaşamımı zenginleştiren değerli dostlarım oldu çok şükür!.. Sizin de şarkılardan tanıdığınız; artık başka bir alemde olan iki dostumu anmak isterim. Çiğdem Talu - Melih Kibar… Söz yazarı - besteci ve yorumcu olarak 8 yıl süren ekip arkadaşlığı, kısa sürede yerini tatlı, acı birçok anıyı paylaştığımız derin bir dostluğa bırakmıştı. Çiğdem’le 8 yılı, Melih’le 30 yılı aşan dostluğumuz konserlerimde şarkılarla sürüyor.

İyi günde de kötü günde de yanında

DEVRİM YAKUT: “YERYÜZÜNÜN EN NADİR CEVHERİ”

“Dost dost diye nice nicesine sarıldım. Benim sadık yarim kara topraktır...” Büyük ozan gerçek dosta duyduğu hasretten mi söylemiş, yoksa, toprağa yapılmış harika bir güzelleme mi bilinmez ama, insanoğlunun tarihi kadar eski bir sorunu “gerçek dost”u bulmak. İyi gününde de, en kötüsünde de hep yanında olabilen, sadece canın çok sıkkın, başın dertte olduğunda değil, büyük sevinçlerinin de ilk tanığı olabilen kişi gerçek dost. ”Yanıyorum” dediğinde yangınına kova kova su taşıyan, sonra yangından kalanları seninle birlikte toparlayan. Olmazsa olmazın, değiştirenin, dönüştürenin kendi encamının en gerçekçi aynası gerçek dost… Varsa böyle dostunuz ya da dostlarınız, dünyanın en şanslı insanlarındansınız. Çünkü artık dostluk denen şey, yeryüzünün en nadir bulunan cevheri. Çünkü dostlar artık sosyal medyada her gün birbirlerine tanıklık ettiklerinden, birbirlerini gördükleri illüzyonundalar. Göz görünce gönül özlemiyor galiba ve sosyal medyanın o “büyülü” dünyası gönüllerimizi körleştiriyor. Kimsenin gözü kendinden başkasını görmüyor artık. Ve bu kadar kendine bakanın arasında size, gözünüzün içine bakan bir dost varsa yanınızda kocaman bir teşekkür edin şu hoyrat dünyada varlığıyla sizi dünyanın en zengin insanı yaptığı için.

Haberin Devamı

İyi günde de kötü günde de yanında

SELÇUK YÖNTEM: “BİZLER DUYGU YÜKLÜ KUŞAĞIZ”

Dost dediğiniz zaman hayatınızı güven duygusuyla paylaşabileceğiniz insanlar gelir akla. Ama maalesef günümüzde çok değer kaybetmiş durumda. Dostluk sırtınızı dayamak, yüreğinizi, ruhunuzu emanet etmek ve zor durumlarda onunla beraber olmak demektir. Onlarca dostu yoktur; ya 2 ya 3 ya da tektir. Dostluk illa hep beraber olmak demek değildir. Uzaktaki dostluklar bence çok kıymetlidir. Yüreği bir çırpmak demektir, olur olmaz zamanlarda sesini duymak insanı çok mutlu eder. Düşünmeden kapısını çalabilmektir dostluk. Ya arasam mı acaba diyorsanız o dostluk değildir. Ben dostlarım konusunda şanslıyım. Çok kıymetli dostlarım var, zaman geçtikçe onların kıymetini daha iyi anlıyorum, iyi ki varlar. Farklı kültürden de dostum olmuştu. İngiltere’de bir yıl kaldığım zaman bir yabancının bana yardımını birçok insanda görmedim. Bir Yunanlının bana yaptığı dostluğu o dönem kimsede görmedim. Sonra da mektuplaştık. Aradan yıllar geçti, dünyaya veda etti. Pandemiyle birlikte bazılarına göre dostluk bazılarına göre yalnızlık daha anlam kazandı. Dijital çağ benim hiç kabullenebildiğim bir kavram değil. Çünkü dijitallik insanları yaşamdan soğuttu. Belki de biz kuşak olarak duygu yüklü kuşağız. Onun zedelenmemesini istiyoruz.

Haberin Devamı

İyi günde de kötü günde de yanında

Haberin Devamı

ATİYE: “DOSTLUK BİR AYNA GİBİ”

Dostluk ve dostlarım hayatımın yarısı. Gücünü kaybettiğinde, hayallerin kırıldığında, ışığının azaldığını hissettiğin anda bir el her zaman yanı başında ise işte o an yeniden ayağa kalkmaya başlarsın. Yıllar tükendiğinde biriktirdiğin dostlar senin geleceğinin şekillenmesini sağlıyor. Zamanla dostunla aynı ruha sahip olmaya başlarsın. Ayna gibi olaylar karşısında aynı tepkiler ortaya çıkıyor. Dostluğun kökeninin sağlam temellere dayanması gerekir. Gözümün içine baktığında ne yaşadığımı, ne hissettiğimi anlarsa işte o yol inşa edilmeye başlamıştır demektir. Bugüne dek Almanya, Hollanda, Amerika, İzmir’de yaşadım ve İstanbul’da yaşamım devam ediyor. Asla doğduğum topraklarla ve ailemle bağlarımı koparmadım. Farklı kültürlerden çeşitli insanlarla tanıştım. Bir sürü iyi ve kötü anılarım benim oluşmamı sağladı. Bazılarıyla kurduğumuz iletişim hâlâ devam ediyor. Her gün konuşmasam sesini duymasam kendimi iyi hissetmeyeceğim sağlam dostlarım hayatımda var. Pandemi ve bu çağda gelişen dijitalleşme ilk başlarda bizi ayırdı ama sonra vazgeçilmez bir kolaylık sağladı. Herkes birbirine dijital olarak bağlandı. Hem bir duvar ve sanal dünya oluşturdu hem de derin ilişkileri ortaya çıkardı.

İyi günde de kötü günde de yanında

JESSİCA MAY: “BAĞLARIM OLMASAYDI BU KADAR BAĞLANMAZDIM”

“İyi dostu olanın aynaya gereksinimi yoktur” demiş Mevlana. Ne güzel söylemiş. Herkesin etrafında böyle bir aynaya ya da aynalara ihtiyacı var. Özellikle herkesin birbirini dolaylı yollarla da olsa aldatmaya çalıştığı bu teknoloji çağında insanlar gerçek dostu zor buluyor. O yüzden bulunca bırakmamak lazım. İnsanın kötü gününde herkes yanında olabilir. Ama iyi günde sadece dostlarınız yanınızda olur. Çünkü başarınızı kıskanmazlar.

Türkiye’ye ilk geldiğim yıllarda buradaki herkes benim için farklı bir kültürün parçasıydı. Türkçe konuşamadığım halde çok güzel dostluklar edindim. Belki de bu dostluk bağlarım olmasaydı buraya bu kadar bağlanmayacaktım. Yani dostluk önemli bir etken. Çünkü dostluklar mutlulukları çoğaltır ve insan mutlu olduğu yerde kalmak ister. Dünya dijitalleşiyor; bunun her şey gibi güzel yanları ve kötü yanları da var ama toprağa ayak basıp ağaca dokunmak isteyenler yine bunu bir şekilde yapabiliyorsa değişimden etkilenmemek mümkün. Bu yüzden, organikliğini korumak isteyenlerin hiçbir şeyden etkilenmediğini düşünüyorum.

İyi günde de kötü günde de yanında

NİLİPEK: “BİRBİRİNİ ANLAMAK İÇİN DİNLEMELİ”

ostluğun sırtını kafamda güvene yaslıyorum, bu “güven” meselesi de biraz geniş aslında. Dostumun yanında başka biri olma ihtiyacı hissetmemek isterim, her şeyi konuşabileceğimi, beni yargılamayacağını bilmek, ihtiyacımız olduğunda arayabilmek isterim. Bazen her gün görüştüğünüz, vakit geçirdiğiniz insanlar dostunuz olmuyor da yıllarca konuşmadığınız, görüşemediğiniz insanları dost biliyorsunuz. Bu güven iki tarafta da olunca zaten ne kültür ne coğrafya bir konu oluyor, ortada sadece dostluk kalıyor. Dijitalleşme konusu ise biraz karışık; sosyal medya hem görüşmediğimiz halde sürekli haber alıyor ve görüşüyor izlenimi yaratıyor hem de sosyal medyadaki varlığı gerçekle bir tutuyor, insanların gerçek hayatta hiç görmeyeceğimiz, daha şovmen ve bazen hem daha çekici hem de daha itici yönleriyle karşılaşabiliyoruz, gayet normal olan kişisel tutarsızlıklarını gereğinden fazla net gözlemleyebiliyoruz. İlla ki etki ediyordur kurduğumuz ilişkilere; sırf birilerini ana sayfamızda daha çok gördüğümüz için daha “dostumuz” olarak algılayabiliyoruz bence.

İyi günde de kötü günde de yanında