Pazar "İzleyiciye çok güvenmiyorum"

"İzleyiciye çok güvenmiyorum"

23.06.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

"İzleyiciye çok güvenmiyorum"

İzleyiciye çok güvenmiyorum



İzleyiciye çok güvenmiyorum


Janset gerçekten de göründüğü gibi kıpır kıpır, yaramaz çocuk-asi kız hallerinde, kendisi ile barışık neşeli biri. "Mutlu olmak insanın kendi elinde" diyor. Her sabah neşeli bir şekilde uyanıp aynaya bakıyor ve gördüğü yüzü seviyor. Ayrıca Berna’yı oynarken taktığı kıvırcık peruğunu çıkarıp attığı için kendini daha iyi hissediyor.

TRT’deki "Ayrılsak da Beraberiz" dizisinden neden ayrıldınız?
Tam 412 bölüm çektik düşünebiliyor musunuz, üç yıl sürdü. Artık Berna’yı oynamaktan sıkılmıştım. Ben sıkılırsam seyirci de sıkılır. Kendimi yenilemek, farklı şeyler yapmak istedim. Uzun soluklu karakterler insanın üzerine yerleşip oturuyor. İnsanların beni sürekli Berna olarak düşünmesini istemedim. Aslında beni tanımıyorlar, benim canlandırdığım Berna karakterini tanıyorlar.

Evet ama sokakta sizi gördüklerinde tanıdık birini görmüş oluyorlar...
İnsanlarla ilişkilerimde mesafeli olmak istiyorum, çok fazla yüz göz olmaktan yana değilim. Onlar ekrandan sizi tanıdıkları için sizin hayatınız hakkında yorum yapabilme hakkını kendilerinde görüyorlar. Ama bu bana yanlış geliyor. Ben onları tanımıyorum ve onlar hakkında bir yorum yapamıyorum. Onlarsa benim her şeyimi biliyorlar ya da hayatı benimle paylaşıyorlarmış gibi bir fikir ediniyorlar, bunu doğru bulmuyorum. Allah korusun bir hata yapsam, beni çok seven insanların beni bir anda silmesi de çok mümkün bir şey. O yüzden seyirciye çok güvenmiyorum aslında.

Günde 15-16 saat sette dizi çektikten sonra nasıl bir hayatınız oluyor? Neler yapıyorsunuz?
Çekimden geldikten sonra yatıp uyuyorum. Sevgilime yatarken "İyi geceler" ya da sabah kalktığımda "Günaydın" bile diyemiyorum çünkü o uyuyor oluyor. Bu arada yeri gelmişken söyleyeyim; sevgilim Tarkan Gözübüyük, Pentagram’ın eski basçısı değil, eski ve hâlâ basçısı.

"İnsanlar şaşırıyor ama Okan’la iyi anlaşıyoruz"
Okan Bayülgen’in yardımcısı olarak "Televizyon Çocuğu" programında ilk defa ekrana geldiniz, bugün oyunculuk yapıyorsunuz. Geldiğiniz noktadan memnun musunuz?
Çocukluğumdan beri yapmak istediğim tek şey "artiz" olmaktı. Bütün ailenin itirazına rağmen, çevreden olumsuz tepkiler gelse de... Biz Okan’la çok iyi anlaşıyoruz, herkesin çok şaşırmasına rağmen. Birbirimizi de çok seviyoruz. Ekranda göründüğü gibi agresif değil, şeker bir insan. Okan’ın programında ben ortamı dengeleyen, yumuşatan bir karakterdim. Tekrar bir araya gelsek eminim daha çok eğleniriz. İlk defa onunla başladığım için de çok şanslıyım. Yaptığım işe çok saygı duyuyorum. Hayatta yapmayı istediğim başka hiçbir şey yok. Yaptığım her işte kendimi biraz daha aşmaya çalışıyorum. Geldiğim noktadan da memnunum. 31 yaşındayım, 10 yıldır bu işin içindeyim. Mankenlik yaptım, reklam filmleri çektim. Bu işin sonuna kadar gitmek niyetindeyim. Özellikle sinema ve oyunculuk olarak düşündüğümde zaten Türkiye sınırları yeterli değil benim için.

Hedefiniz Hollywood mu?
Hedefim sadece uluslararası ortamda kendimi ifade edebilmek.

Sinema filmi projesi var mı, Tomris Giritlioğlu ile bir filmde çalışma ihtimali olabilir mi?
Bilmiyorum, olabilir tabii. Tomris Hanım’la çalışmayı çok isterim. Her ne kadar tepkiler aldıysa da "Salkım Hanımın Taneleri" bence çok güzel bir film. Şimdiye kadar hep komedi ile iç içe olduğum için biraz drama yönümün zayıf kaldığını düşünüyorum ve Tomris Hanım’ın da beni bu açıdan şekillendirmek adına iyi bir hoca olacağına inanıyorum. Umur Turagay’ı da çok beğeniyorum. Aslında bazı film teklifleri var. Özellikle genç yönetmenlerin kısa film teklifleri geldiği zaman çok mutlu oluyorum. Ama şimdiye kadar fırsat bulamadım. Sinema heyecan, yenilik isteyen bir iş. Belki de işin bu tarafını seviyorum, bir kendini aşma durumu var.

Türkiye’nin yaşadığı sorunların nedenlerinin başında cinselliğin geldiğini söylemişsiniz, neden böyle düşünüyorsunuz?
Türkiye’de bütün problemlerin altında yatan şey cinsellik değil tabii ama çoğu şeyin altında bu var. Aslında polemik yaratacak şeyler söylemek istemiyorum ama bir açlık var. Yetiştirilme tarzından kaynaklanan yanlışlar var. Bir taraftan cinsellik bastırılıyor, diğer taraftan çok aykırı şeyler yaşanıyor. Bir kadınla bir erkek birlikte olamayacaksa, o zaman insanlara neden gay ya da lezbiyen oldun diye sormak da çok yanlış.

"Yine dört ayak üstüne düştüm"
"Yarım Elma" projesi nasıl başladı?
Tomris Giritlioğlu benim kıramayacağım, çok sevdiğim bir yönetmen. Bana iki proje getirdi ve ben "Yarım Elma"daki Yonca rolünü seçtim. İlk bölümü Kanal D’de 25 Haziran günü yayınlanacak. Çok heyecanlıyım. Çıtayı düşürmek istemiyorum oyunculuğa yeni başlamış bir insan olarak. Dizinin çok iyi olacağına inanıyorum. Farklı bir konusu var, gerçekten çok iyi isimlerle oynuyorum. Günay Karaca ikiz kardeşimi canlandırıyor. Ruhi Sarı bizim Azeri kapıcımız, Mehmet Aslan ise benim ofisteki rakibimi oynuyor.
Yine dört ayak üstüne düştüğümü düşünüyorum çünkü çekimlerde çok eğleniyoruz. Ben yaptığım işlerde, o projede eğlenip eğlenemeyeceğimi de göz önünde bulunduruyorum. Oyunculuğu çok sevdiğim için karşımdaki insanlarla birlikte eğlendiğim zaman daha iyi olduğuna inanıyorum.

"Maaş garantisi sinirimi bozuyor"
Tabii ki politikayı takip ediyorum, krizden etkileniyorum. Matematiksel bir hayatım var benim de insanların yaşadığı sorunları ben de yaşıyorum. Belki bir devlet memurundan daha fazla para kazanıyor olabilirim ama bir bankaya ya da bir devlet dairesine gittiğimde asık yüzlü bir insanla karşılaşmak hoşuma gitmiyor. Bu onların tercihi. Beğenmiyorlarsa o işi yapmasınlar. Bu ülkede bir sürü işsiz insan var. İşimi yapsam da yapmasam da maaşımı alıyorum garantisi benim sinirimi bozuyor açıkçası. Çünkü benim öyle bir lüksüm yok.