Pazar Kadınlar tutkulu değildir

Kadınlar tutkulu değildir

22.02.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Kadınlar tutkulu değildir

Kadınlar tutkulu değildir
22-28 Şubat 1998
Zeliha MİDİLLİ

Meslekler konusunda konuşurken bir arkadaş, "Kadınlardan hiç ünlü mimar çıkmadı. Bu işi beceremiyorlar demek ki," dedi. Bu tartışmalar artık bana çok sıradan, sığ ve provokatif geldiği için gülerek geçiştiriyorum, asla tartışmaya girme tuzağına düşmüyorum. Çünkü bunlar cevabı çok bilinen, yıllardır konuşula konuşula anlamını yitirmiş, zeka düzeyi düşük ve kompleks kokan sorular. Bu sorun tamamen kadınların çalışma tarihlerinin çok yeni olmasıyla ilgili. En fazla 100 yıllık bir iş geçmişleri var kadınların. Bu süre içinde, "yapamaz" denilen bütün işleri büyük bir başarıyla yaptıkları görüldü, görülüyor. Mimarlık konusunu da bekleyin görün. Yakında ünlü bir kadın mimar çıkar, sonra daha da çoğalır. Ayrıca ünlü bir kadın mimar çıkması da kadınları ne uzatır, ne kısaltır. Bir tartışma daha kesilir o kadar. Kadınlar artık kendilerini ispatladılar zaten.
Bu konu hiç ilgisi olmamasına rağmen, bana başka bir konuyu çağrıştırdı. Kadınlardan büyük aşık çıkmamasını. Bunu pek çok yazar, düşünür söyledi ama nedenleri üzerinde pek durmadılar. Bu görüşe ben de katılıyorum. Kadınlar büyük aşık olamazlar. Çünkü kadınlar tutkulu değillerdir. Kadınlarla erkekler arasındaki belirgin farklardan biri bu. Siz hiç, sevdiği, ilgi duyduğu bir konuya tutkuyla bağlanan, onu keşfetmeye, onun hakkındaki her şeyi sonuna kadar öğrenmeye çalışan bir kadın gördünüz mü? Ben görmedim. Çünkü kadın ne kadar o konuyu severse sevsin, kendine gerek gördüğü (bu da kendisine zevk veren kısmıdır) kadarını alır. Ama erkek ilgi duyduğu konunun tutkunu olur. Diyelim erkek sevdiği müzikleri güzel bir sette dinlemeye meraklı. Müzik setleriyle ilgili her şeyi takip eder, yeni çıkan her şeyi bilir, hatta varını yoğunu iyi bir set için harcayabilir. Evine hiç eşya almaz ama birkaç milyarlık set alabilir. Diyelim yelkene meraklı ya da arabalara ya da sinemaya ya da Led Zeppeline'e... Bunlarla ilgili her şeyi en ince detayına kadar öğrenir. Hevesi, tutkusu sonsuzdur. Kadın ise bu konuları sevse de sadece kendine zevk veren kısımlarıyla ilgilenir. Led Zeppeline'i seviyorsa müziğini dinler ama onunla ilgili bilgi edinme gereğini duymaz. Sinemayı seviyorsa, sadece sevdiği yönetmenler veya filmler hakkında bilgi edinir. Yelkene meraklıysa yapar ama gerektiği kadarını öğrenir. Erkek gibi bu konulara kendini vermez.
Bu nedenle erkek sevdiği kadın kendini bıraktığında yıkılır. Çünkü tutkuyla bağlandığı bir şeyden kopmuştur. Ama kadın yıkılmaz, çabuk toparlanır. Çünkü kendini tümüyle vermemiştir.
Peki bu tutku eksikliğinin nedenleri yok mu? Olmaz olur mu? Kadının en büyük tutkusu kendisidir çünkü. Kadın kendini didikler durur. Kendini tanımak, keşfetmek için didinir. Kendine aşıktır. Erkekse kendini tanımak için uğraşmaz. Kendine aşık olmak bir yana, kendinin farkında bile değildir. İlgisini, aşkını dış alanlara çevirir. Hangisi iyi, hangisi kötü... Bunlar göreceli şeyler. Yanıtı kişiye göre değişir. Not: Geçen hafta sözettiğim, bana İzmir'den leblebi helvası gönderen okurumun adı Ratibe Karaca imiş. Düzeltir, özür dilerim.