Pazar Karşı propaganda teknikleri

Karşı propaganda teknikleri

21.03.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Şu sıralar propaganda teknikleri ilginç gelişmeler gösteriyor. Bu arada Türklere karşı propagandanın en ilkelini ama etkilisini her zaman olduğu gibi yine Türklerin kendileri yürütüyor

Karşı propaganda teknikleri

Sanat tarihinde geçen asırda rastlanan ilkel bir görüş vardı; Türk sanatı dediğiniz nesne ya Çinlidir, ya İranlı, ya Arap ya da Bizanslı. Bu görüşü maalesef Türk bilginleri değil, ancak sanat eserlerindeki üslup inceliklerini sistematik olarak incelemeye başlayan Batılı uzmanlar çürüttüler. İran, Orta Asya ve Anadoluda Türk hakimiyeti devrindeki bilgin ve sanatçıların Türk imparatorluklarının idari organizasyonu sayesinde yeni bir yaratıcılık devresine girdiğini gösterdiler. Mesela Selçuklular ve Osmanlılar ama asıl önemlisi Timurlular yüzlerce bazen bin kilometre öteden çeşitli dallardaki ustaları örgütleyip bir yere celp ediyorlardı. Sadece bu idari dehanın mimaride ve sanatlarda nasıl yeni bileşimler meydana getirdiğini dediğimiz gibi Türk bilginleri değil; Avrupalı ve Rus bilginler ortaya koydu.Son iki asırda yetişen Türkologlar, Türklüğün sanatlarda ve mimaride güçlü veya az güçlü yeni katkılarını ele aldılar. Zira Türkler imparatorluk yönetirler. İmparatorluk yönetmek ayrı bir sanattır. Çeşitli milletlerin sanatlarını kendilerine göre de taklit eder veya bazı unsurlar ilave ederler. Batı sanat tarihçileri Souren Melikian gibi değildir. Onun görüşü eskimiş ulusalcı bir yaklaşımdır. Mesela, Orta Asya Türk sanatında etkisi büyük olan Sogdlular yani modern Tacikistanın atalarını Türk tarihsel ve kültürel oluşumundan ayırt etmek kaba bir anlayıştır. Gerçi bugünkü Tacikler de Farsça konuşan her ulusu Tacik diye niteliyorlar ama İran kültürü etnik bölünmelere rağmen bir bütündür; Pamir Yaylasından Azerbaycana kadar konuşulan lehçelere rağmen bir İran edebiyatı ve ortak bir yazı dili vardır. İran kültürüyle Sogdlular ve İran yaylasındakiler aracılığıyla kaynaşmak, ondan edebiyatta ve sanatta unsurlar almak, Türklüğün tarihi için ancak bir onur ve ustalık göstergesidir. Mesela Ermeni kültürünün erken çağlarda eski İranla çok müşterek tarafı olmasına rağmen, sonraları bu rabıtayı devam ettirecek mahareti kaybettiğini uzmanları söylüyor.Melikian, Tebrizli Mehmet Siyahkalem için Çinli kopyası diyor. Bu niteleme hiçbir uzmanı ikna edemez. Ama hedef alınan zaten sergiyi gezen ortalama halktır. Bir de müzelerinizde daha çok Osmanlı eseri var, onları getirseydiniz demekle Osmanlıyı Türklük tarihinden ayırmak gibi yavan bir çabaya girişiyor. Melikianın bu ayrımları yapacak bir Türkiyat bilgisi olmadığını herkes biliyor. Bütün bir sergiyi Çinli, İranlı, Arap hatta Batı Avrupalı eserlerin Türk diye sunulması olarak nitelemek ve kültür hırsızı müşterek bir Türk düşmanlığı yaratmaya çalışmak bayağı bir propagandadır."Türkler küçük bir askeri azınlıktır" sözü yavan eski zihniyeti gösteriyor. Hiçbir küçük askeri azınlık bir yerde asırlarca kalamaz. Türklerin İran, Orta Asya ve Anadoludaki kültürel varlığı imparatorlukların getirdiği bileşim ve yeni sentezdir. Maalesef Nisan 1915 olaylarını gündeme getirmek için diasporada bu gibi tartışmalara da müracaat ediliyor. Oysa ortada asırlardır birbirinin kültürünü ve günlük yaşamını saygıyla kabullenen iki ulus vardır. Bu ortaklığı anlamak gelecek için çok önemlidir. Henüz Ermeni tetkiklerine girmemiş ama girmesi kaçınılmaz olan genç Türk bilginleri umarız ileride Souren Melikian gibilerinin ucuz yöntemiyle Ermeni cephesine saldırmazlar. Çünkü komşu iki kavmin müşterek geleceklerini inşa etmek için çok hassas ve korumaları gereken bir alandır kültür... Şu sıra propaganda teknikleri ilginç gelişmeler gösteriyor. Yeryüzünde Yahudi toplulukları ile oldukça hadisesiz yaşayan nadir toplumlardan biri Türklerdir. Buna rağmen Türklerin arasında Yahudi düşmanlığının yani antisemitizmin yükseldiğini ispatlamaya çalışmak ciddi bir aydın endişesinden çok bir safdillik veya yönlendirilmiş bir zıpırlıktır. Hitlerin "Mein Kampf" yani "Kavgam" adlı kitabını Türkçeye çeviren Hüseyin Cahit Yalçındır. Hüseyin Cahit Yalçın, Hitlerin ve etrafının tanıdığı bir Almanya düşmanı ve Nazi aleyhtarıydı. İkinci Dünya Savaşında İngiltere-Fransa blokunu tutardı. Bu eseri çevirmesi "Herifin çıkardığı berbat şeyi okuyun da görün" tutumudur. Ben bunu üniversite yıllarında okumaya çalıştım. Basit, slogancı, yavan tahlillere dayanan ve tekrardan sıkan bir kitaptır. Bununla beraber kitap okuma alışkanlığı olmayan, zorluk çeken kitleleri sürükleyebilir. Sırf Almanyada değil, birçok ülkede bazen 100 binlerce basılıp satılmıştır. 70 milyonluk Türkiyede 30 bin adet satılmasını bir facia diye sunmak, dediğim gibi ya ciddiyetten uzaktır ya da bazılarının özlediği bir faciadır. Türkiyede antisemitizm çok dar zümreler arasında; özellikle İkinci Dünya Savaşı ve sonrasında Filistin sorunu dolayısıyla yerleşmiştir. Türkiye ve Türk halkı bir yerlerden koparılmak, izole edilmek ve yeni suçlamalarla kuşatılmak isteniyor. Gerçekler kadar inşa edilmiş renkler ve yorumlar da bunda rol oynuyor. Ancak kuşkusuz Türklere karşı propagandanın en ilkelini ama etkilisini her zaman olduğu gibi Türklerin kendileri yürütüyor. Televizyondaki açık oturuma Gedikpaşa Kilisesinden sayın Kirkor Ağabalyanı çıkartırsınız. Bu seçimi kendiniz yaptınız. Bilen birine sormadığınız da açık. Buna rağmen karşısındakiler biteviye konuşurken onun sözü kesilir ve saat tutulur. Televizyonlarda herkese "sayın" veya "bey" diye hitap edilirken birisi; "Kirkor efendi..." diye hitap eder. Şurasını söyleyeyim; böyle yavan tekniklerle bu dava konusunda kendi insanlarımızı bile ikna edip bilgilendiremezsiniz, dünyayı saran uydurma propagandaya karşı ise hiç donatamazsınız. Bu gibi yollarla olsa olsa Türklerin aleyhinde hava yaratırsınız. Ermeni konusu ve soykırım iddiası ciddi mecraya girmiştir. Bütün bir kavim geçmiş ve geleceği ile suçlanıyor ve mahkum edilmek isteniyor. Tarih bilgisi olmayan insanların desteksiz konuşması veya birtakım panellerin tertiplenmesi bir özgürlük konusu değildir, sorumsuzluktur. Bizim bu gibi sorumsuzluklara müsamaha etmemiz doğru olmaz. Malum, Londrada Türk sanatını tanıtan başarılı bir sergi açıldı. "Türkler" adını taşıyan bu sergi orijinal bir bileşim olup günde 10 binin üstünde, rekor sayıda ziyaretçi çekiyor. Maalesef bu başarı siyasi arenada bazılarını rahatsız ediyor. Siyasi militanlar güzellik ve bilgiyi bile siyasi bir malzeme olarak değerlendirir. Suiistimal etmeye kalkarlar. Bunun son örneklerinden biri International Herald Tribuneün 12-13 Mart tarihli sayısında Souren Melikianın kaleme aldığı yazıdır. Melikian sanat tarihçisidir ama Türk dili ve sanatı alanında bilgisizdir. Son 30 yıllık Türk-Ermeni çekişmesindeki göze batan en önemli noksan Ermeniler arasında Türkolog, Türkler arasında Ermeni uzmanı olmamasıdır. Fakat benim gördüğüm husus; Souren Melikian gibileri bu noksanların pek farkında değildir. Serginin başarısından rahatsız oluyor ve teşhir edilen malzemenin Türk sanatıyla ve Türklerin tarihi macerasıyla alakası olmadığı gibi bir karşı çıkışla; bu konudaki ayrıntıları değerlendiremeyecek gazete okuyucusu kitleleri etkilemeye çalışıyor.