Pazar Krizin kuzucukları geliyor!

Krizin kuzucukları geliyor!

14.05.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Etrafta gitgide çoğalan hamileler. Herkes pek yakında kuzulayacak. Bunlar kriz bebekleri. Taze annelere, Anneler Günü için yazılmış, "bilgisiz" ve kıskançlık dolu bir yazı...

Krizin kuzucukları geliyor

Krizin kuzucukları geliyor!

Etrafta gitgide çoğalan hamileler. Herkes pek yakında kuzulayacak. Bunlar kriz bebekleri. Taze annelere, Anneler Günü için yazılmış, "bilgisiz" ve kıskançlık dolu bir yazı...

Kadınlararası yazılı belgesi olmayan bilgi aktarımları vardır. "Sevdiğinle değil, seni sevenle evlen!", "Hiç büyümeyen bu oğlan çocuklarına aşık olmayacaksın, onları idare edeceksin!" gibi. Mahalle aralarında yüzyıllar boyunca biriktirilmiş, hayatta sınanmış, anneden kıza aktarılan, belli bir yaştan sonra asla öğrenilemeyen bilgilerdir bunlar. Uygulamada sağlanacak başarı kişisel yeteneğe bağlıdır! Çok aşağılık, çok sahtekar, çok içten pazarlıklı, pek ikiyüzlü gibi, değil mi? Ama herhalde bu bilgiler, kadınlara hamile kalacakları zamanlar düşünülüp veriliyor. Çünkü...

Krizin kuzucukları geliyor
"İnek gibi olucam!"
Telefonlar geliyor. Çoğu kriz gecesinde hamile kalmış. Altı-yedi ay sonra kuzulayacaklar. "En ucuz eğlence biliyorsun!" deyip gülüyorlar. Fakat gülmek bünyeyi mi sarsıyor neyse, telefonu kapatıp, kusmak için tuvalete koşuyorlar. Sakinleşip yeniden aradıklarında neredeyse hepsi aynı şeyi söylüyor:
"Kolun kanadın kırılıyor. Kapıyı çarpıp çıkmak o kadar kolay değil artık!"
Hepsi aşırı hassas ve alıngan olmuş. Daha şimdiden "inek gibi" olacakları son üç-dört ayı düşünüyorlar. "Beni o zaman da sevecek mi, beğenecek mi?" sorusu mıh gibi akıllarında. Sorular sorular...
"Babası bebeğimiz olacak diye seviniyor mu? Korkuyor mu yoksa?", "İyi bir baba olacak mı? Yoksa bütün yük benim üzerime mi yıkılacak?", "Doğumdan sonra yine onu isteyecek miyim?" ("Hamileyken beni aldatır mı?" sorusunu getirmek istemiyorlar akıllarına.)
Öyle ya, babalık "hormonal" bir şey değil, arzuya bağlı! Ortada bir haksızlık var yani. Ne kadar olsa, annelik, tek başına bir şey. Hele bazen yapayalnız...
Ne kadar olsa, kadının ruhu doğurmakla, erkeğin ruhu öldürmekle terbiye edilmiş çağlar boyu. İki cinsin omurgasına nakşedilmiş miras, birbirinin tam tersi. En güçsüz, en çirkin, en zorda olduğun hamilelik zamanında devasa bir kazık yiyebilirsin yani. Ama işte bütün bunlara rağmen, kadın vücudu istiyor hamile kalmayı. Beyinle değil, vücutla ilgili bir şey. Hele 24-26 yaş arası insanın ağzı kendiliğinden, akıldan bağımsız olarak söyleyiveriyor: "Vücudum doğurmak istiyor!"
Yollarda, reklamlarda falan bebek görünce insanın gözü doluyor. Bir erkek bu duygu için "Anlıyorum" derse bilin ki, yalan söylüyor!

"İçimde bir şey büyüyor!"
Telefonlar geliyor. Bir tanesi 4 aylık olmuş. Bebek içeride bacağını uzatınca annesinin karın şekli değişiyor, dışarıdan bakılınca seçiliyormuş. İlk kez, gece annesi uyurken yer değiştirince küçük anne yataktan zıplamış. Sabah telefonda anlatıyor:
"İçinde bir şey büyüyor. Çok tuhaf. Anlatılacak gibi değil."
Hamile olmayan bir kadın bütün bunları dinlerken kendini nasıl kurak hissediyor. İşte bu da anlatılacak gibi değil. İstersen allame-i cihan ol, karnının içinde bir şey büyümeyince... Vücudun hamileliği çağırdıkça ve sen duymazdan gelip kendini yazılara, kitaplara gömdükçe...
Taze annelerin Anneler Günü kutlu olsun!




PAZAR


























Yazarlar