Pazar “Londra’dan bakınca Türkiye aksiyon filmi gibi...”

“Londra’dan bakınca Türkiye aksiyon filmi gibi...”

21.10.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

CNN Türk’teki programı “5N1K”yı bu sezon Londra’dan sunan Cüneyt Özdemir sanık olduğu dava için İstanbul’daydı

“Londra’dan bakınca Türkiye aksiyon filmi gibi...”

Sanık Cüneyt Özdemir, savunmanıza eklemek istediğiniz bir şey var mı?” O ana kadar kollarını kavuşturmuş vaziyette duruşmayı izleyen Özdemir hızlıca doğrulup söz alıyor. Biraz gergin görünse de başına gelenlere aslında hiç şaşırmadığı her halinden belli: “13 yaşındaki bir kızı toplum olarak koruyamadığımızı düşünüyorum. Bu davadan sonra basından ve devletin değişik kademelerinden eleştiriler geldi. Ama ben günah keçisi olarak seçilmişsem, ben ceza alınca adalet yerini bulacaksa bu bedeli ödemeye hazırım.” Bakırköy Adliyesi, 4. Sulh Ceza Mahkemesi’ndeyiz. Mahkeme salonunun girişine asılan listede Cüneyt Özdemir’in isminin hizasındaki suç hanesinde “kurul halinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret” yazıyor. Basında “N.Ç. davası” olarak anılan, 13 yaşında bir çocuğun 26 kişiye para karşılığı satılması ile ilgili davada faillere, çocuğun rızası olduğu gerekçesiyle en alt sınırdan ceza verilmesi kararını onayan Yargıtay’ı eleştirenlerden biri de Özdemir’di. Ancak ünlü televizyoncunun bugün burada üç aydan iki yıla kadar hapis istemiyle yargılanma nedeni bu eleştiriler değil, ona aitmiş gibi gösterilen Twitter mesajları ve bir internet sitesinde bu mesajları konu eden bir haber... Yaklaşık 15 kişilik bir grubun izlediği duruşmanın sonunda kovuşturma ertelendi. Yani Özdemir üç yıl içinde aynı nitelikte bir suç işlerse dosya tekrar açılacak.
Cüneyt Özdemir bu dava için İngiltere’den geldi. Bir süredir eşi Zeynep İnanoğlu ve oğlu Mavi’yle birlikte Londra’da yaşıyor. 19 yıl önce bursla Multimedya okumak üzere gittiği Londra sokaklarını bugün “5N1K”nın ve Dipnot.tv’nin yaratıcısı olarak adımlıyor. Duruşmadan sonra The Marmara Pera’nın terasında buluşuyoruz Özdemir’le. Manzara ve hava İstanbul’u kısa bir süreliğine de olsa terk eden herkesi bu kararından pişman edecek kadar güzel...

Haberin Devamı

Dava için Türkiye’ye gelirken Twitter’a “Bomboş bir salonda, tek başıma uçak bekliyorum” yazdınız. Neler geçiyordu aklınızdan o sırada?

Londra’da yayın yaptığımız stüdyolarda farklı milletlerden gazeteciler var, gelirken onlara “Ben yarın yokum” dedim, nedenini sordular, olayı anlatınca ağızları açık kaldı. O meslektaşlarımı düşündüm. Mahkemede otururken de şu geçti aklımdan; pek çok gazeteci ağır cezada yargılanıyor, onlara bakınca kendi davamı söylemeye utanıyorum. Gelip destek vermek isteyen çok kişi oldu ama hepsine “Büyütmeyelim” dedim. Öyle bir noktaya geldik ki bir gazetecinin üç aydan iki yıla kadar hapis istemiyle yargılanması vaka-ı adiyeden oldu.

Kararı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Erteleme “Bir daha yaparsan görürsün gününü” demek gibi... Bu davayı bir şekilde sürüklediğiniz sürece o kıza oluyor olan.

Haberin Devamı

Kırgın mısınız?

Kırgınlık değil de... Türkiye’nin bazı gerçeklerini içselleştirdik ama benim oğlum da mı bu gerçeklikte yaşamalı? İşte bu soru çok hassas. İmkanlarımız vardı, çocuğumuzun başka bir vatandaşlık almasını çok rahat sağlayabilirdik. Ama istemedik. Bana zamanında piyangodan “green card” çıkmıştı, 2001 krizinde işten atıldığım gün iade ettim. Bu ülke bizim kaderimiz. Bizim için tren geldi geçiyor ama gelecek kuşaklar için bir şeyleri değiştirebilecek miyiz acaba?

Programı Londra’dan sunmanızın gereksiz olduğunu düşünenler var...

İngiltere’de bir gazeteyi açıyorum, Meksika muhabiri bir sayfa Meksika uyuşturucu kartelleri üzerine izlenim yazmış, arkasında Halep muhabirinin yazısı, onun arkasında da Hong Kong muhabirinin yazısı... Bizde böyle bir şey yok. O nedenle bizim bu yaptığımızın insanlara yabancı gelmesi normal. Bu tür uzun soluklu haber programlarında her sezon bir yenilik gerek. 32. Gün’de de yıllarca hep dekorumuzu, jeneriğimizi değiştirdik.

Haber kanallarında stüdyoya giriyorsunuz, birileri geliyor, tartışıyorsunuz. Onlar kalkıyor, başkaları oturuyor, onlarla konuşuyoruz. Masa aynı, ışık aynı... Bir süre sonra kanal da önemsizleşiyor. Biz çıtayı bambaşka bir noktaya taşıdık.
Bir de eşimle gezmeyi, görmeyi çok seviyoruz. Dünya vatandaşı olmayı önemsiyoruz. Çocuğun okulu falan da yok, fırsat bu fırsat, geziyoruz. En önemlisi de eşime Londra’dan iyi bir iş teklifi geldi. Erkek egemen bir toplum olduğumuz için hayat hep erkeğin kariyeri üzerine inşa edilir bizde. Ben kariyerimde bir risk alarak eşimin bu fırsatı değerlendirmesini istedim.
Aşk için almayacaksam bu riski ne için alacağım ki?

Haberin Devamı

Daha uzağa gitmek gerekseydi de alır mıydınız bu riski?

Daha iyi teklifler Silikon Vadisi’nden gelmişti. Gittik San Francisco’ya, acaba orada yaşayabilir miyiz, ben orada mesleğime devam edebilir miyim diye baktık. Çok saat farkı vardı. New York’ta da iyi seçenekler vardı. Orası da çok uzak geldi. Bir başlangıç olarak Londra fena fikir değildi.

Londra’dan bakınca bugün Türkiye nasıl görünüyor?

Aksiyon filmi gibi. İngiltere’de beş yaşında bir çocuk kaçırılıyor günlerce sadece bu konuşuluyor. Biz ise her gün yeni bir gündeme uyanıyoruz.
10 şehit, bomba patladı üç şehit daha, Suriye sınırında uçak düştü, mecliste de şu oldu... James Bond filminde bu kadar aksiyon yok.

Haberin Devamı

“Ben Ankara bozkırından çıkıp Londra’da program yapabiliyorsam, sen de yapabilirsin demektir”

* 19 yıl önce British Council bursuyla Multimedya eğitimi almaya gitmiştim Londra’ya. Şimdi o alanda bir profesyonel olarak aynı şehirdeyim. Düşününce bu çok romantik geliyor. Geçen gün Piccadilly’den geçiyorum, “Vay be” dedim, “Demek ki çalışıp çabalayınca böyle bir şey mümkün olabiliyormuş”. Ben bunu gazeteciliğe yeni başlayanlar adına önemsiyorum. Benim Ankara’nın bozkırından çıkıp Londra’da program yapabilmem sen de yapabilirsin anlamına geliyor.
* O zamanlar Portobello Road’ta bir oda tutmuştum öğrenci parasıyla. Buranın Cihangir’i gibi bir yer... Elektronik müzik partileri yeni patlıyordu. Kendimi bir anda Londra underground hayatının içinde bulmuştum. Şimdi sakin bir hayatımız var Londra’da.
“Çılgın bir hayat yaşayacaktık da Mavi engel oldu” gibi bir durumumuz yok ama. Çocuktan sonra zaten boyut değiştiriyorsunuz. Eskiden “Bu gece bir partiye gideyim” derken, şimdi “Şu restorana gitsek de iyi bir yemek yesek” demeye başlıyorsunuz.

Haberin Devamı

“O parayla iyi bir tekne alırdım”

* Dipnot Akademi’yi başlatıyoruz. Televizyonculuğun 5N1K’sı eğitimi ile tablet yayıncılığı eğitimi vereceğiz. Tablet yayıncılığını bilen çok az kişi var. Dipnot.tv’nin 84’üncü sayısını çıkardık bu hafta. Bir sayı 80-130 bin kez indiriliyor. Türkiye’de bu kadar çok okunan dergi yok. Keşke bir rakibimiz olsa da reklam pastası büyüse... Bu işe harcadığım parayla iyi bir tekne alırdım herhalde.
* “Hayata Kısa Bir Ara” isminde dünyadaki ilk uygulama kitabını çıkarıyoruz. E-kitap değil, uygulama kitabı... Teknolojinin bütün imkanlarını kullandık. İçinde video, müzik, harita, fotoğraf ve sosyal medya var.