Pazar Maksat Derviş’e moral olsun

Maksat Derviş’e moral olsun

01.04.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Türk sinemasının usta oyuncusu Sümer Tilmaç, köfteciliğe soyundu. Levent’teki lokantasına Antalya’nın damak tadını taşıyan aktör, yeni işine ısınmış görünüyor

Maksat Derviş’e moral olsun

Maksat Derviş’e moral olsun

Türk sinemasının usta oyuncusu Sümer Tilmaç, köfteciliğe soyundu. Levent’teki lokantasına Antalya’nın damak tadını taşıyan aktör, yeni işine ısınmış görünüyor

Levent’te, pasaj içinde abartısız, sakin bir lokanta... Kapı önünde birkaç portakal ağacı, ahşap raflarda patlıcan, karpuz reçelleri... Ve bir pano üzerinde "Sümer Baba; Antalya’nın tadı" yazıyor. Tahmin ettiniz mi bilmiyorum ama adı geçen "Sümer Baba", Türk sinemasının kırk yıllık aktörü Sümer Tilmaç’tan başkası değil. Peki, lokanta, reçeller, damak tadı falan ne oluyor derseniz, hikaye de burada başlıyor zaten.
Sümer Tilmaç deyince, sanırım, önce oyunculuğa adanmış bir hayat hikayesinden, ardından da Antalya’dan söz etmek gerekiyor. Çünkü onun yaşamı, kırk yıldır ayrılamadığı İstanbul’da, Antalya’yı özleyerek geçiyor: "Ne yapayım, sosyal yönü çok gelişmiş bir adamım. Antalya’da yaşamak istiyorum ama dostlarımdan ayrılamıyorum" diyor.

Antalya mutfağı tanınmıyor
Aslında Tilmaç’ın lokantacılığa başlamasının ardında biraz da bu sosyallik yatıyor. Ama sohbet ilerledikçe kırk yıllık aktörün neden lokantacı olduğununun asıl gerekçesi de ortaya çıkıyor: Dağlarını, denizlerini -ve elbet yemeklerini- bir türlü unutamadığı Antalya. Abartıyorum sanmayın, Sümer Tilmaç Antalya’yı o kadar seviyor ki, ocak başında sanki o değil de, Toroslar’a, Akdeniz’e övgüler yağdıran bir şair konuşuyor. Söz yemeklere gelince de mesele anlaşılıveriyor hemen: "Antep, Urfa, Adana gibi bütün Türkiye’de itibar gören birçok mutfak var. Bana kalırsa Antalya mutfağı da en az onlar kadar önemli. Ama bugüne kadar hiç tanıtılamadı. Mesela, biz burayı açana kadar İstanbul’da Antalya yemekleri pişiren başka bir mekan yoktu."
Unutmadan, Sümer Baba’nın garip bir açılış hikayesi de var. Çünkü Sümer Baba, lokantasını Türk ekonomi tarihine "demokratik sol" harflerle geçen "Kara Çarşamba" gününün akşamı açmış. Başka bir deyişle, o gün bütün ülke cüzdanlarını, banka hesaplarını, yastık altlarını kontrol ederken; o, misafirlerine Antalya işi köfteler ikram ediyormuş. Ama bir bildiği de varmış ki önümüzdeki günlerde ikinci şubesini açmaya hazırlanıyor. Hani dosta düşmana, pîre Derviş’e moral olsun cinsinden.
Babanın damak tadına gelince... Sümer Tilmaç, Antalya’ya özgü yemeklerin dışına çıkmamak için mönüyü kısıtlı tuttuklarını, yöre mutfağını herkesin tanıyabilmesi için de fiyatlara dikkat ettiklerini anlatıyor. Sonra da, sofraya işkembe veya tavuk çorbası içerek oturmak gerektiğini ama "yavaş" gitmekte fayda olduğunu salık veriyor. Çünkü sırada Antalya piyazı ve Hibeş gibi iştah açıcılar var. Baba’nın ana yemeklerdeki favorileri ise, kuzu tandır ve şiş köfte.
Ezcümle, Sümer Baba size, Levent’te o çok sevdiği Antalya’yı vaad ediyor. Öyleyse siz de bir düşünün: Baba kırk yıldır bizi ne zaman yanılttı ki?

KİM NEREDE NE YEDİ?
"Chefs harika bir lokanta"
W. Schemelcher (Başahçı)
Beşiktaş’taki Chefs lokantasına gittim. Deniz mahsullü bir yemek ve creme brulee yedim. Tatlıyı çok beğendim, görüntüsü ve lezzeti fevkaladeydi. Chefs bence harika bir lokanta. İstanbul lokantalarının standartlarını yükseltiyor. Servis de olağanüstü. Çok şık bir yer, ama hiç abartılı değil. Kendinizi çok rahat hissedebiliyorsunuz.

"Park Şamdan’ı seviyorum"
Yekta Kara (Operacı)
Çarşamba gecesi Park Şamdan’a gittim. Rokforlu brokoli salatası, piliç java ve ekmek kadayıfı yedim. Ekmek kadayıfı çok hafif ve lezzetliydi. Piliç java da hoşuma gitti. Park Şamdan’ın ortamı güzel, rahat sohbet ediliyor, servis de çok özenli. Yabancı konuklarım olduğu zaman onları gönül rahatlığıyla götürebildiğim bir yer.

"Yemek asansörden alınıyor"
Tuncay Akgün (Karikatürist)
Beyoğlu’ndaki Üçüncü Mevki’de yufka kebabı yedim. Üçüncü Mevki ev yemekleri yapan bir lokanta. Tek bir ahçı yok, çeşitli insanlar yemek hazırlıyor. Servis yok, herşeyi yemek asansöründen kendiniz alıyorsunuz. Hesabı da inip aşağıya ödüyorsunuz. Yemeğe Leman’dan arkadaşlarımla gittim. Yemeğe zaten ya gazeteyle ya da arkadaşımla giderim.



PAZAR