Pazar Menekşe kokulu şaraplar

Menekşe kokulu şaraplar

11.04.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Menekşe kokulu şaraplar

Menekşe kokulu şaraplar





Bordo'nun "markalı" ama güzel şaraplarından Numero 1'den bir küçük şişeyi Brötanya yemekleri eşliğinde yudumlayarak Fransa'ya daha gökyüzünde adım attığım Lufthansa uçağıyla Bordo'nun Merignac havalimanına indiğimde, beni yine her zamanki gibi alanın önündeki küçücük bağ karşıladı. Bordolular, şarabın cennetine geldiğinizi hissettirmek istercesine, havalimanının önündeki birkaç yüz metrekarelik küçük toprak alana bağ dikmişlerdi ve bu bağın mahsulünden de şarap yapıyorlardı. Bu sevimli karşılamanın ardından, bağ bölgelerine seyahat ve bir hafta sürecek müthiş maraton başladı...
Bordo'da her yıl, martın sonu ile nisanın başlarında bir önceki yılın rekoltesinin henüz fıçılarda dinlenmekte olan şaraplarının tadımları yapılıyor. "Primeur tasting" denilen tadımların amacı, rekoltenin kötü, vasat, iyi, çok iyi ya da olağanüstü olup olmadığının berraklaşması ve tek tek şatoların o rekoltedeki değişen performanslarının belirlenmesi. Dünyanın önde gelen şarap yazarlarının yaptığı bu tadımlar ve ardından yazdıkları yorumlar ile verdikleri puanlar sonucunda şarap fiyatları belirleniyor. Ardından da, dünyanın dört bir yanından yatırımcıların henüz fıçılarda olan şaraplara dönük alımları başlıyor... "Hımmmm" diyorsunuz, "bu sene Chateau Latour müthiş bir performans göstermiş. Şarabı çok çok beğenilmiş ve çok uzun ömürlü olacağı söyleniyor. Şimdiden 3 kasa ayırtayım..." Böylece, şarabı yıllandırdıktan sonra satmayı düşünen bir yatırımcı ya da tutkulu bir şarapseverseniz, çalıştığınız şarap mahzenlerine talimat vererek alım yapıyorsunuz.
İşte fıçı örneği tadımlarının esprisi bu... Ben de bu yıl üçüncü kez tadımlar için Bordo'daydım. 2003'ün şarapları, çok sıcak geçen yaz ve sonbahar dolayısıyla büyük bir merakla bekleniyordu. Başta Fransız TV'leri, ardından Amerikan basını "Müthiş bir yıl oldu. 2003 Bordo'ları kaçırılmaz" türü yayınlarla merakı daha da körüklemişlerdi.
Tadımlara önce, Atlantik Okyanusu ile birleşen ünlü Gironde halicinin sağ kesiminde olduğu için "sağ yaka" denilen St. Emilion ve Pomerol'le başladık. Sağ yaka tadımlarında, özel bir bağ bölgesinden gelmeyen üzümlerden yapılan, sıradan Bordeaux ve Bordeaux Superieur şaraplarının da iyi örneklerini tatma fırsatı buldum. Fiyatları
10-15 euro civarını geçmeyen bu kısa ömürlü ve nisbeten derinliksiz şaraplar, bu yıl her zamankinden daha iyiydi. Ancak şarapları Merlot üzümü ağırlıklı, iklimi de çok karasal olan St. Emilion ve Pomerol, her yılki kıratlarına göre biraz hayal kırıcıydı. Bunun sebebini de, "Grand Cru'ler Birliği" Union des Grands Crus'nün düzenlediği basın konferansında öğrendik. Bordo Üniversitesi Önoloji Fakültesi'nin efsanevi profesörleri Yves Glories ile Denis Dubourdieu, Merlot ağırlıklı şarapların niye düşük kalitede olduğunu açıkladılar: "Merlot iri taneli bir üzüm. Topraktan daha çok su çekiyor. Çok kurak bir yaz geçtiği için Merlot'lar topraklarının su rezervlerini hızla tüketti ve 'su stresi'ne girdi. Asmalar büyümeyi durdurdu, susuzluktan fotosentez yapamadı... Böylece olgunlaşmamış Merlot'larla şarap yapılmak zorunda kalındı. Kupajında Cabernet Sauvignon ve Cabernet Franc gibi susuzluğa daha dayanıklı üzümler kullanılan St. Emilion, bu yüzden şarapları hemen hemen saf Merlot'dan yapılan Pomerol'e göre daha iyi şarap verdi..."

Mouton-Rothschild grappa'sı!
Açılış seremonisi dünyanın en klas beyaz tatlı şarabını yapan Chateau d'Yquem'de yapılan, kapanışı ise yine bir başka doruk,
St. Emilion'un efsane şarabı Cheval Blanc'ın şatosundaki öğle yemeğiyle ilan edilen tadım günleri boyunca, bölgelerin örneklerini genel seanslarda tatmanın yanı sıra Latour, Mouton Rothschild, Haut Brion, Pichon Longueville Baron, Pichon Longueville Comtes de Lalande gibi dünyanın en klas kırmızı şaraplarının şatolarını da ziyaret ederek şaraplarını ayrıca tattım. Mouton'da şatonun sahibesi Barones Philipinne de Rothschild'le tanışmak ayrı bir sürpriz oldu. Zira ağır bir hastalıkla mücadele eden sevimli barones son yıllarda pek insan içine çıkmıyordu. Şarap yazarlarının bu büyük hanımefendinin ellerini öperek gösterdikleri sevgi ve saygı görülmeye değerdi. Bu ilgi boşuna da değildi, Mouton Bordo şarabının bayrağını en yukarılarda dalgalandıranların başında geliyordu. Bir önceki akşam "Niye üst düzey şarapların yapıldığı üzüm küspelerini İtalyanların grappa'ları gibi değerlendirmiyorsunuz?" diye sorduğum şato sahibi "Bordo'da maalesef yasak" diyor, soruma bir başka cevap ise ertesi gün Mouton'da karşıma Mouton küspelerinden yapılan, şişesi 250 euro'luk bir "Marc de Aquitaine" olarak çıkıyordu! Pazarlama sihirbazı Mouton'cular, grappa'nın Fransız versiyonu olan Marc'larını üzerine Bordo'nun değil, bölgenin ismini yazarak yapmayı becermişlerdi. Ve milyarlar kazanıyorlardı... Mouton kulislerinde, bu büyük şarabın artık giderek daha az fıçı tatlı yapılacağını da öğrendim.
Tadımlar arasında öğle ve akşam yemeklerinde de şatolarda aynı şarapların yıllanmışlarını yudumladık. Özellikle kaldığım Pauillac kasabasındaki Pichon Baron şatosunda bir akşam yemeğinin ardında sunulan 1963 Quinta de Noval Porto'su unutulmaz bir lezzetti. Porto'da asrın rekoltesi olan 63'ün kuru incir, erik, karamel ve tütün kokulu şarabı, insana "Elimin altında böyle bir şaraptan bolca olsa, ne konyak içerim, ne de viski" dedirtecek kadar zengin ve güçlüydü.
2003'lere gelince, kalite-fiyat dengesi en iyiler, bence Moulis'lerdi. Bu az bilinen apelasyonun 15-20 euro civarı fiyatlı şarapları, bu yıl harikaydı. Cabernet ağırlıklı olduklarından, canlı ve meyvemsiydiler. Baharlı ve güçlü tatlara sahip Pessac-Leognan kırmızıları da iyi ve sağlamdı. Aynı bölgenin ünlü beyazları ise aşırı sıcaktan dolayı üzümler ağustosta hasat edildiğinden bu yıl vasattı.

Bordo'nun ünlü apelasyonlarından Margaux'nun şaraplarında "viyole tonlar" diye adlandırılan menekşemsi zarif kokular belirgindi; Pauillac, St. Estephe ve St. Julien şaraplarında ise uzun seneler yıllanmaya uygun bir güç vardı. En etkilendiğim şarap ise Pauillac'ın yükselen yıldızlarından Chateau Lynch-Bages'dı. 1855'te yapılan resmi kalite sınıflandırmasında alttan beşinci sırada bulunan bu şato, bu yıl birinci sıradaki Mouton'dan bile iyi bir şarap çıkarmıştı. Bu da, Bordo'da şarap kalitesinin teruar (bağın toprağı ve iklim özellikleri) ile sınırlı kalmadığını, yapım ustalığında da sürprizlere açık olunması gerektiğini gösteriyordu. 2003 rekoltesiyle ilgili en güzel yorumu ise St. Emilion'un 10 Premier Grand Cru Classe şatosundan Angelus'ün sahibi Hubert de Bouard'dan duydum. "2003 biz Bordolu şarap üreticileri için bir 'hazır giyim' yılı değildi. Ismarlama giyim, hatta haute couture yılıydı..."
Bordo'da şu sıralar büyük tartışmalar koparan bir başka "fenomene" de değineceğim... Bu tür şarapları yapan şatoların çoğunun danışmanlığını önolog Michel Rolland yürüttüğü, şarapları aşırı yüksek puanlarla parlatan da Amerikalı Robert Parker olduğu için "Rolandize-Parkerize" denilen, Merlot ağırlıklı, abartılı, zorlamalı, kimilerinin "modern" dediği şaraplar bunlar... Amerika ve Almanya'da para babalarının büyük paralar ödemeye başladıkları bu "kült" şarapları daha yakın inceleme şansım oldu. Klasik Bordo şarapçılığının felsefesine aykırı olan bu şaraplarla ilgili ilginç gözlemler, bu şaraplara Amerikan dergilerinde aldıkları puanlara bakıp yüksek fiyatlar ödemeye hazırlananlara uyarılar ise gelecek haftaya...