Pazar "MFÖ'ye kızdım, bizim sevdiğimiz şarkıya bunu yapamazlar"

"MFÖ'ye kızdım, bizim sevdiğimiz şarkıya bunu yapamazlar"

28.12.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Hanım yazarlara malzeme çıktı"

MFÖye kızdım, bizim sevdiğimiz şarkıya bunu yapamazlar





Şu sıralar Türkiye'nin birinci gündem maddesi Kanal D'deki "Popstar" yarışması. Reyting rekorları kırıyor, toplumsal saflaşmalara yol açıyor, her hafta yeni kahramanlar çıkarıyor. Özellikle ve her nedense "kadın köşe yazarları" artık başka bir şey yazmaz gibiler.
Gerçekten Türk halkı yeni bir pop stara böylesi acil bir ihtiyaç mı hissediyordu? Böylesi bir zaruret içinde miydi? Zaten olmuş starların albümlerinin satış rakamları halkın pop müziğiyle bu denli ilgili olduğunu göstermiyor oysa. Haydi eskilerden bıktılar diyelim, peki bu yeniler çok mu farklı? Onlar da, olanların yeni versiyonları değil mi?
Herhalde halkın ilgisinin nedeni, yarışmanın interaktifliği.
Yani stüdyolarda üretilip tepeden inmeci yöntemlerle, tanıtım kampanyalarıyla, magazin bombardımanıyla dayatılan şarkıcıların yerine kendi keyiflerine göre birini seçmek istiyor, seçebildiklerine kanaat getiriyorlar. Oluşumuna tanık olmak istiyorlar starlarının.
Halkın demokrasi, katılım ihtiyacı medya çağında işte böyle bir şeye dönüşüyor.
"Popstar"ın fiili jüri başkanı Ercan Saatçi ile yarışmayı konuşarak başladık röportaja.


Kesinlikle bekliyorduk. Yapıldığı diğer ülkelerdeki reytingleri inceledik, inanılmaz reytinglerdi. Zaten konu müzik ve interaktif bir şey olunca ilgi çok oluyor.


Evet. Ve her şeyin hemen o an, orada olması. Bir de şu tabii: Filmlerdeki iyi adam-kötü adam formülü ortaya çıkıyor bu programda.


Hayır. Ama bizim programdaki jüri de mahkemelerdeki jüri değil. Buradaki jüri, kişiye "Yapabiliyorsun" ya da "Yapamıyorsun" diyor. Ama bunun etkisinin Türkiye'de sosyolojik bir boyutu var. "Yapamıyorsunuz" deyince karşıdaki kişi mağdur oluyor ve bir garibanizm oluşuyor. Ona acıyarak bu sefer tepki oyları geliyor ve reyting yükseliyor.


Hayır, orada böyle bir garibanizm oluşmuyor. Oysa orada jüri daha sert. Ben çok sert olduğumuzu düşünmüyorum.


Asla. Ama zaten normal hayatta da gördüğüm kadarıyla sözünü sakınmayan birisi. Televizyonda daha büyük hareketler yapıyor. Ama danışıklı dövüş yok.

"Yarışmada birinci olan çocuk sonunda benim kollarımda kalacak"

Yarışmanın yurtdışındaki versiyonlarında da bir jüri başkanı yok. Ama bu yarışmada birinci çıkacak çocuk sonunda benim kollarımda kalacak. Birinciye ödül olarak albüm veriliyor. Albüm yapma konusunda da o jüride en etkili ve yetkili kişi benim. Başarılı da bir şirket yönetiyorum. Dolayısıyla benim bakış açım çok objektif. "Bunun albümü satar" ya da "Satmaz" diye.


Daha sonra, daha sonra. Bu yarışmanın ödülü birinciye albüm yapmak. Böyle bir tanıtımı beş milyon dolar harcasanız yapamazsınız. Bu da bir ödül. Birinciye albüm yaptıktan sonra, daha sonra, belki diğerlerine de albüm yaparım. Ama benim şu anda fokuslandığım tek şey birinciye albüm yapmak.


Tabii ki. Niye böyle bir soru sordunuz?


Ben herkesin düşüncesine saygı duyuyorum. Sizin düşünceniz bu. Bir kere birinciyi ben seçmeyeceğim, halk seçecek. İkincisi ben adli sicil kurumu gibi bir davranış biçimi sergilemem. Beni ilgilendirmiyor. Benim orada olma sebebim bu adamın artist olup olamayacağı, iyi şarkı söyleyip söyleyemediği. Ama konu çok fazla abartıldı. Asla ve asla tasvip etmiyorum bu suçu. Ama Sezen Aksu'nun dediği gibi "Dünyanın en masum şeyi şarkı söylemektir." Bu çocuk bu yolu seçmiş. "Olmaz kardeşim, sen bir hata işlemişsin, sen yarışmayı bırak, sana yakışıyor zaten, al eline bıçağı, git katil ol" mu diyelim? Bu, devletin bir yarışması olsa sicil kayıtları alınır. Biz halkın sanatçısını seçiyoruz.


Deniz Seki bu kadar üstüne gitmeseydi belki de Bayhan bu hafta yarışamazdı. Niye kahramanca bir ideolojiyi savunur gibi davrandı ki?


Kesinlikle böyle. O zaman araştırsınlar bakalım Deniz Seki'nin hayatını, kimlerle beraber olmuş? Korkunç şeyler karşımıza çıkar. Deniz tecrübesiz, ona kim akıl veriyorsa yanlış yönlendiriyor. Ayrıca Bayhan iyi şarkı söylüyor.


Katilden şarkıcı olur mu? Olur. Bırakalım da bir mafya babasının yanına mı gitsin?


Biz bütün sanatçılar "topluma örnek olacak" diye düşünürsek Türkiye'de sanatçı çıkmaz ama. O zaman Tarkan'ın da örnek olamayacağı özellikleri çıktı, Mahsun Kırmızıgül'ün de çıktı, İbrahim Tatlıses'in de çıktı.


Korsan büyük bir darbe vurmazsa 500 bin ile bir buçuk milyon arasında bir satış olacaktır. Şimdi 13 katılımcının yer aldığı bir albüm çıkarıyoruz. Onun da satışının 500 binin üzerinde olacağını umuyoruz.


Çizgisine bakıyoruz. Televole mantığında olan kimseyle çalışmıyoruz.


DMC, bu ülkede bir marka oldu mu? İşte bunun getirisi budur.


Ederiz. O kadar çok sanatçı araya adam sokarak bizimle çalışmak istediğini söylüyor ki. Ama biz çalışamayız. Biz müzik yapanlara albüm yapıyoruz, soyunanlara, başka şeylerle gündeme gelenlere albüm yapmıyoruz.


Sezen Aksu, şirketin gizli patronu. Patroniçe yani. O kadar hoşumuza gidiyor ki bütün şirket olarak "Ercan, şu sanatçıyı alalım; Ercan, aman ha, şu sanatçı gelmek istiyor, almayalım" gibi şeyleri bize tavsiye etmesi. Sezen bizim patroniçemizdir. Şimdi Kayahan katıldı. Müthiş bir adam. Transfer ettiğimizde "Aman yandı Ercan, çok megolaman adamdır Kayahan" dediler. Hiç de öyle değil, son derece mütevazı. Neden öyle bir ismi çıkmış, bilmiyorum.


Evet, "Japonlar ondan anlamadı, Anadolu Bankası'nın şarkısını anladılar" diye ben o şarkıyı onlara harcatmam. Mazhar-Fuat- Özkan'ın şarkısı olabilir bu ama onlar bu şirketin sanatçısı olmasa bile ben onların hayranıyım, o şarkı bize mal olmuş. Bizim sevdiğimiz şarkıya bunu yapamazlar, kızdım tabii. Çok kritik bir noktadalar, bu saatten sonra bunu düzeltecekler çünkü halk şarkıya sahip çıktı. Nasıl yaparlar?


Bazen özlüyorum. Ama ne kadar para teklif ederse etsin bir gece kulübü, çıkmam. Konser olabilir ama bu da bencil bir tutum olur çünkü şu anda sorumluluklarım o kadar büyük ki. Biraz daha işadamı oldum.


Hanım köşe yazarlarına acayip malzeme çıktı.


Bu konuda sosyolojik araştırmalar yapılmalı ve üniversitelerde okutulmalı. Yerel seçimler yaklaşıyor, partiler bu yarışmaya bakarak halkın eğilimlerini öğrensinler. Halk kendisine dayatılanı seçmiyor.


Türk halkına "Sen şunu yapacaksın" deyip bir şey yaptırılamaz. Bu halk bağımsızlığını kağıt üzerinde değil ruhunda kazanmış bir millet. İnadına başka bir şey yapar. Ve bunu organize olmadan, yine de kitlesel olarak yapar. Ben biriyle kavga edeyim, o daha çok oy alır. Bu doğru mu? Yanlış, olan müziğe oluyor.