Pazar “Osmanlı’da sadece kubbeli yapı yok!”

“Osmanlı’da sadece kubbeli yapı yok!”

24.05.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

3. Osmanlı İstanbul’u Sempozyumu’nda kayık kültürümüzle ilgili bir sunum yapacak olan mimar Sinan Genim “Bizim için nostalji kubbeli yapı yapmak ama Osmanlı’nın kayıkçılık geçmişi de göz ardı edilmemeli” diyor

“Osmanlı’da sadece kubbeli yapı yok”

Yarın ve salı günü 29 Mayıs Üniversitesi’nde Uluslararası 3. Osmanlı İstanbul’u Sempozyumu düzenlenecek ve İstanbul’un fethinin dünya üzerindeki etkileri tartışılacak. Sempozyumun konuşmacılardan biri olan Dr. Mimar Sinan Genim de “Osmanlı ve Boğaziçi’nde Kayık” başlıklı bir sunum yapacak. Konferanstan önce bir araya geldiğimiz Genim’le Osmanlı dönemine ait kayıklardan ve kültüründen söz ettik. Osmanlı nostaljisinin kubbeli yapılardan ibaret olmadığını vurgulayan Genim, “Kayık kültürümüzü kaybettiğimiz gibi deniz ulaşımını da günden güne bitiriyoruz. Neden Boğaz’da deniz ulaşımını kullanmıyoruz?” diyor.

Haberin Devamı

- Uluslararası 3. Osmanlı İstanbul’u Sempozyumu’nda bu yıl siz de “Osmanlı ve Boğaziçi’nde Kayık” başlıklı bir sunum yapacaksınız. Sunumun içeriğinden biraz

bahseder misiniz?

İstanbul’un kendine has öğeleri var. Bunlardan bir tanesi kayıkları. Bunlar tarihe karıştı. Bizim çok güzel yandan çarklı gemilerimiz vardı. Mississippi Nehri’nde hâlâ insanlar bu tür gemilere binmek için sıra bekliyor. Biz de yeniden bunları hayata geçirebiliriz. Bir tane saltanat kayığı yaptılar, insanlar karşılıklı oturup birbirine bakıyor. Aslında etrafa bakmaları lazım. Ben de sunumumda “Kaybettiğimiz kültürümüzü yeniden nasıl canlandırırız?”, “Deniz ulaşımı nasıl kuvvetlenir?” gibi konulardan bahsedeceğim.

- Daha önce kayıklar nasıl kullanılıyordu?

Haberin Devamı

Şimdi adına biz sandal diyoruz. Kayık demeyi bile unuttuk. Sandal Rumcadan gelir. Osmanlı döneminde kara yolu olmadığından deniz yolu çok fazla kullanılırdı. Kendi içinde bir hiyerarşisi de vardı kayıkların. Yedi kürekli olan padişaha özeldi. Elçiler beş kürekli kullanırdı. Teknenin içi erguvan rengiyse o kayık saraya ait demekti. İstanbul’un bu tür kültürel varlıklarıyla yaşaması lazım.

“Tarihi kayıklar araştırılıp replikaları yapılmalı”

- Nasıl kayboldu dersiniz bu kültür?

Kültürel bir çatışma içinde İstanbul. Cumhuriyet elbet bir devrim yapmıştır ama sonra bir barışma süresi vardır. Sistemini oturtup geçmişiyle barışır. Biz hâlâ geçmişimizle kavgalıyız. Kavgalı olduğumuz için de bu tür şeylere kimse sahip çıkmıyor. Nostalji olan şey bizim zihniyetimizde kubbeli yapı yapmak. Osmanlı’da sadece kubbeli yapı yok. Osmanlı nostaljisini sadece bununla sınırlandıramayız.

- Bu kültür nasıl canlandırılır?

Bu kültürün devamı için, nostaljik olan şeyleri günümüze taşımak lazım. Bizim yarattığımız feribot var mesela, neden onu getirmiyorsun? Neden kayığı kullanmayız? Kayık kültürü çok iyi araştırılıp bunların replikaları yapılmalı. Deniz Müzesi’nde insanlar karada görüyor, denizde kayıkları görmek mümkün değil. Dünyada bir başka benzeri olmayan da bizim kullandığımız kürekler. Bizim küreklerimizin ucu lobut gibidir. Ters ağırlık yapması için. Küreği dengede tutar. Yoksa ekstra bir kuvvet sarf etmen gerekir. Bu da o dönem için teknolojik bir buluş. Bütün bunları hem tasarımcıların hem mühendislerin, iyice araştırıp günümüze uygun bir şeyler yapması gerekir. Daha sonra bunlara Haliç’te, Çengelköy’de, Büyükdere’de binilebilir. Bunlarla ilgili yarış yaparsın. Kancabaş denen şahane motif işlemeleri olan kayıklarımız var, onlardan yapılabilir, piyade yapılabilir. Bunlar yapı olarak İstanbul’a has kayıklardır.

Haberin Devamı

- Nostaljinin yanı sıra günümüz teknolojisiyle Boğaz’da ulaşım da yeterli değil. Sizce bunun sebebi nedir?

Yönetimde görev alanların İstanbul’u bilmemesi. İstinye’den tekrar Çubuklu’ya feribot seferleri başlıyor. Şimdi düşünün; Sarıyer, Büyükdere’den Beykoz’a geçmek isterseniz yukarılara çıkıp ikinci köprüyü geçmeniz lazım. Halbuki orada su yolu var. Bugün Venedik’te bir iskeleye gidiyorsun, kalabalıksa vaporetto diye bir vapurları var onlara biniyorsun, daha küçük bir iskeleye gideceksen inip aktarma yapıyorsun. Eskiden vapurla Üsküdar’a gidip oradan aktarma yaparak Çengelköy’e gelinirdi. Bugün Çengelköy’de sabah 8.45’ten sonra sefer yok. Halbuki buradan Ortaköy’e, Arnavutköy’e, Bebek’e çalışsa ve oradan aktarma yapsan... Kalmadı bunlar.

Haberin Devamı

“Geçmişimizle barışıp denizi kullanmalıyız”

- Neler yapılmalı size göre?

Geçmişimizle barışıp denizi kullanmamız lazım bir an evel. Mesela Çanakkale’ye gideceğiz, bir tek Bandırma feribotu var. Aslında İstanbul’dan kolayca oraya ulaşabilmeliyim. Deniz otobüsü gibi illa 200-300 kişilik olmasına gerek yok,
40-50 kişi kapasiteli bir şey olsa yeter. Balıkesir de öyle, önce İzmir’e gitmem gerekiyor. Tekirdağ’a neden denizden ulaşamıyorum mesela? Bakıyorum geçmişte Tekirdağ’dan İstanbul’a düzenli vapur seferleri var. O zaman yandan çarklı teknelerle düzenlenen seferler için lodos yok muydu?

- Kanal İstanbul projesiyle ilgili ne düşünüyorsunuz?

Deniz yolunu kullanmanın seçeneklerinden biri. Gerçekten imparatorluğun zaten 16’ncı yüzyılda düşündüğü projelerden biri. Hazar Denizi’yle Karadeniz’i birbirine bağlamak ister. Ekonomisi ve
mühendislik bilgisi yetersiz kalır o dönemde. Şu an Türkiye’de teknik olarak bu mümkün. Böyle şeyleri önce kendi ülkenizde yaparak örnek olursunuz, daha sonra diğer ülkelerden müşteri kazanırsınız. Hiç yapmadığınız bir şeyi yabancı bir firma gelip size teklif etmez. Mutlaka yapılmalıdır, Türkiye’nin prestij projesi olur.

Haberin Devamı

“Narmanlı Han yaşayan bir yer olacak”

-Narmanlı Han’ın restorasyonunu siz yapıyorsunuz, insanlar ne olacağını merak ediyor.

Eskisine sadık kalarak modernleştireceğiz. İçi şu an o kadar kötü ki, harabe halde. Yedi tane dükkan olacak. İki tane büyük girişte, beş tane içinde, avlunun etrafında. Üst katında da iki tane lokanta olacak. Bir dükkanı tasarım mağazası, bir diğeri kitapçı olabilir. Yaşayan bir yer haline getireceğiz.