Pazar ‘Otorite gitti huzur geldi’

‘Otorite gitti huzur geldi’

08.10.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Aykut Kocaman, İstanbulspor’dan para ve medya desteğinin çekilmesinin bir özgürlük ve huzur ortamı sağladığını ve başarının geldiğini söylüyor

‘Otorite gitti huzur geldi’

Aykut Kocaman: "Eğer daha kolay boyun eğen biri olsaydım, Fenerbahçe’de kalabilirdim"
‘Otorite gitti huzur geldi’

Aykut Kocaman, İstanbulspor’dan para ve medya desteğinin çekilmesinin bir özgürlük ve huzur ortamı sağladığını ve başarının geldiğini söylüyor

Ahmet Tulgar

ğer işi inada bindirmeseydim, röportaj teslim süremin de son saatleri içinde olmasaydık, bir de tabii kapalı kutuları açmaya, arı kovanlarına çomak sokmaya meraklı olmasaydım, bu hafta Aykut Kocaman bu sayfada olamazdı.
Ligin Galatasaray’la birlikte yenilgi almayan ikinci takımı, sezonun sürpriz ekibi İstanbulspor’un sürpriz teknik direktörü Aykut Kocaman, bilenler bilir, nevi şahsına münhasır bir futbol kahramanıdır. Ve onu bir medya ilişkisine ikna etmek deveye hendek atlatmak kadar zordur.
10 günlük cebelleşmemizin son günü sabahın erken saatlerinden akşama kadar röportaj için bir oturduk, bir kalktık. Kabul etti, vaz geçti, birkaç saat erteledi. Ve bir konuştu pir konuştu.

Sizi röportaja ikna etmeye çalışırken, "Medyada fazla görünmeyi sevmediğinizi, çok göründüğünüzde de kendinizden sıkıldığınızı" söylediniz. Halbuki futbol biraz da pırıltısı için cezbeder gençleri. Neden bu pırıltıyı, ilgiyi sevmiyorsunuz?
Bu benim yapımla ilgili. Ben bir insanı medyada çok sık gördüğüm zaman açıkçası o insandan rahatsız oluyorum. Dolayısıyla aynı pozisyona kendimi sokmamak kendimi bilmemle alakalı bir şey.

Ama o kadar başarılısınız ki şu aralar, herkesin peşinize düşmesi normal...
Evet, şu anda başarılı bir dönem geçiriyoruz. Ve herkes bunun sırrını soruyor. Bir şeyler söylememi istiyorlar. Söylesen olmuyor, söylemesen olmuyor. İnsanlara benden "böh" gelmesini istemiyorum.

Türkiye toplumu o konuda dirayetli. "Böh" getirdiğini sandığımız politikacıları göreve çağırıyorlar yeniden. TV’lerde reyting şampiyonları 10 yıldır değişmedi.
Kendilerini bu konuma koyan insanların kendilerini her türlü şarta hazırlaması gerekiyor. Hep başarılı olmayı başarmaları, buna hazır olmaları gerekiyor. Ben o kadar hazır hissetmiyorum kendimi buna.

Ama sizin kariyeriniz de iki günlük bir şey değil ki. Futbolculuk döneminiz istikrarlı ve uzun bir başarı öyküsüydü. Sadece teknik direktörlük başarınız yeni.
Evet, 88’de Fenerbahçe’ye transferimden beri piyasanın tanınan isimlerindenim. Başarı veya başarısızlık anlamında piyasanın içindeyim. Ama teknik direktör olarak başarım bir kısa dönem başarısı şimdilik. Bizim işimizde ya da başka işlerde, kısa dönemlik bir başarının ardından insanlar çıkıp başarının sırlarını anlatıyorlar. Başarıyı konuşmak çok kolaydır. "Şunu yaptık, bunu yaptık" diyorlar. Sonra öyle dönemler oluyor ki, aynı şeyleri yapıyorlar ama başarısız oluyorlar. Peki o zaman medya niye aynı insanları çağırıp konuşturmuyor? O zaman öyle yapıyordunuz, çünkü başarılıydı. Şimdi bir de niye başarısız olduğunu dinleyin bakalım. Böyle pozisyonlara düşmemek için medyadan kaçıyorum. Medya başarı öykülerini, pırıltılı şeyleri seviyor.

Taraftarımızın olmaması bizim avantajımız oldu
Başarısızlıktan çok mu korkarsınız? Bu korku şimdi daha da mı arttı?
Futbolu iyi bildiğimi düşünüyorum. Futbol oynamak, oynatmak anlamında değil, futbolu genel anlamıyla iyi bildiğimi düşünüyorum. Dolayısıyla her şeye gebe olduğunu biliyorum futbolun. Bugün başarı halinde konuşulan şeylerin yarın başarısızlık halinde de konuşulması, başarısız olana da aynı ilginin gösterilmesi gerektiği kanaatindeyim. Ben başarılıyken de konuşabilmeli, başarımın nedenlerini anlatabilmeli, başarısızken de konuşabilmeli, bu kez de başarısızlığımın nedenlerini anlatabilmeliyim. O zaman konuşamayacağım, konuşturmayacakları için şimdi de konuşmak istemiyorum.

Neler bir araya geldi de, İstanbulspor’da böyle bir altın çağ başladı?
Önemli olan bu dönemi taçlandırmak. Bu kadarlık bir başarı olarak kalırsa, her sene olduğu gibi, hep bir takımın yaptığı bir şeyi yapmış olacağız. Yani kısa dönemlik bir parlama. Sabun köpüğü gibi sönüp gideceğiz. Aslına rücu etmek gibi bir pozisyon olacak. Evet, neler oldu da bu başarı geldi? Aslında pek bir şey olmadı. Ayrılanlar oldu, gelenler oldu. Kalanlarla gelenler iyi uyum gösterdiler. Ama şu an itibariyle söylüyorum. Yarın bir gün bunların tam tersi de olabilir. Ama şu an itibariyle söylüyorum, tam takım halinde, tam takım ruhuyla oynuyoruz. Tecrübeli oyuncularımız çalışkan ve düzgün insanlar. Ben bu özelliklerin yetenekten daha önemli olduğunu düşünüyorum. Arkadan gelen gençlerimiz de onları örnek alıyorlar. Tecrübelilerle gençler gruplaşmadı. Bence başarımızdaki en önemli etken bu.

Bir de siz burayı, buradaki özgürlük ortamını sevdiniz galiba. Kulübün finansörleri kulübü gözden çıkarmış, otoriter bir yönetim ya da kongre filan gibi safsatalar kalmamış. Kendi başınıza buyruk davranabiliyorsunuz yani.
Bunun avantajları da oluyor, dezavantajları da. Biz buraya futbolcu olarak geldiğimizde beklentiler çok yüksekti. O zamanlar özgür değildi kulüp, kulüpteki ortam açıkçası. Hedefler yüksekti, başarılar hemen isteniyordu. Evet, şimdiki İstanbulspor’un dezavantajları da fazla. Mesela seyircisinin olmaması, bir medya desteği veya eleştirisinin olmaması. Bunlar bir dezavantaj olarak görülebilir. Ama biz bunları da avantaja dönüştürdük.

Demek ki para ve medya desteği gerekmiyormuş
Nasıl yaptınız bunu?
2,5 sene evvel İstanbulspor kendi kabuğunun içine çekilmeye, küçülmeye zorlandı. Ondan sonra sizin söylediğiniz özgürlük ortamı oluştu. Daha az karışanın olduğu bir ortam. Söylediklerinizin çok doğru olduğunu düşünüyorum. İstanbulspor’da otorite ortadan kalkınca büyük bir huzur geldi. Teknik adam olarak da çok özgür olunabiliyor burada, çünkü yapılan hatalar çok fazla eleştirilmiyor birileri tarafından. İstanbulspor’un en önemli avantajı da bu. Futbolcular da teknik kadro da istediklerini kimseye bağımlı olmadan gerçekleştirebiliyor.

Bir futbol laboratuvarı oldu burası yani. Ve burada birçok tabu yıkıldı. Mesela taraftarın ya da güçlü bir yönetimin olmaması bir avantaj oldu.
Evet, bunlara bir de büyük para ve medya desteğini de eklemeniz lazım. Bunlar olmadan da oluyor işte. Demek ki bunlar olmazsa olmaz şeyler değilmiş. Bunu biz kanıtlamaya çalışıyoruz en azından. Bizler hep büyük seyirci önünde oynamaya alışmış, hep eleştirilen, eleştirildiği için de kendini geliştirme baskısı altında hisseden, şaşaaya alışmış insanlardık. İstanbulspor’un şimdiki oyuncularının mentalitesi değişti. Onlar için çok fazla taraftar olmuş, olmamış fark etmiyor. Hatta karşı takımın çok taraftarının olması bizi motive ediyor. Basının ilgisizliğini de kabullendik. Sahaya kendi işimizi kendimiz için yapmaya çıkıyoruz. Bizdeki oyuncular kendilerini kendileri için geliştiriyorlar, çok taraftarı olan takımların oyuncuları ise taraftar baskısı yüzünden kendilerini geliştiriyorlar. Onlarda zorlama söz konusu, bizde bu zorlama yok.

Peki, bu özgürlük ortamında, otonom bir kulüpte bildik teknik adam-oyuncu ya da yönetici-oyuncu ilişkisini değiştirdiniz mi? Genelde antrenör ve yöneticiler faşizandır.
Bu ilişki biçimini kesinlikle değiştirdim.

Yani futbolcuların özel hayatlarına müdahale etmez misiniz?
Asla. Asla. Şu ana kadar böyle bir şey asla olmadı. Ama yarınlar ne getirir bilmiyorum. Biliyorsunuz, delilikle dahilik arasındaki sınır çizgisi çok incedir.

‘Hayat iktidar kavgaları için fazla basit’
İktidarları sevmiyorsunuz. Oyuncuyken de iktidarlarla, kulüp yönetimleriyle aranız pek iyi olmadı.
Evet, sevmiyorum. İnsan hayatında iktidara ve iktidar kavgasına gerek olmadığını düşünüyorum. Çünkü insan hayatı çok basit aslında. Bu iktidarlar, bu iktidar kavgaları bu hayat için çok fazla.

Fenerbahçe’den uzaklaştırılmanızda da bu dünya görüşünüzün, iktidara karşı bu eleştirel tutumunuzun mu etkisi oldu? Hakim futbol ideolojisinin dışından bir yerden bakıyorsunuz yeşil sahaya?
Evet, kısaca söylemek gerekirse bu şekilde oldu. Benim farklı olmamdı bunun sebebi. Eğer daha kolay boyun eğen birisi olsaydım, Fenerbahçe’de kalabilirdim.

Futboldan hayata dair bir çok şey öğrenebilir insan değil mi, eğer bakmasını bilirse? Sadece pahalı arabalar ve güzel kızlardan ibaret değil bu dünya.
Futbol küçük bir dünya, mikrokozmos. Hayattaki birçok şeyi içinde barındırıyor.

Ülser olduğunuzu söylediniz demin telefonda bir dostunuza.
Evet, futbolda herkes bu baskıyı, stresi yaşıyor. Bu da her insanı bir yerinden yaralıyor. Ben de ülser oldum.

Kulüpleri şirketlerin satın, iktidar odaklarının teslim aldığı, futbolun para ve iktidar için silah ya da araç olarak kullanıldığı bir ortamda futbol, o ter, o ayaklar masum olabilir mi?
Bu söylediğiniz oluşumlar futbolun masumiyetini ortadan kaldırdı. Artık futbol romantik değil. Göz zevkini tatmin eden bir şey değil. Paranın birinci planda olduğu, her anlamda kazanmaya uyarlı bir oyun.

Hâlâ Fenerbahçe taraftarı mısınız?
Evet, kendimi hâlâ Fenerbahçeli hissediyorum. Her halükarda, her şartta. Ancak Fenerbahçe karşısına futbolcu ya da antrenör olarak çıktığımda Fenerbahçe’yi yenebilmek için her şeyi yaparım. Bu benimle ilgili bir şey. Önce Ben’im. Ya da Sen’sin. Ya da O. Herkes öyle olmalı.

Daha mı tatlı gelir Fenerbahçe’yi yenmek?
Hayır, asla.

"Ailem için bazı şeyleri içimde tutmak zorunda kalıyorum"
Herhalde bir futbol azizi değilsiniz. Başarınızla intikam aldığınızı düşünüyor musunuz sizi Fenerbahçe’de istemeyenlerden?
Hayır, hiç öyle hissetmedim. Öfkeyle kalkanın zararla oturacağını bilen, sakin bir insanım. İşlerini bilen insanlar sabırlı ve sakin oldukları sürece işlerini daha iyi yaparlar. Tabii ki intikam ve öfke tatlı duygular. Ben de bir insanım ve dediğiniz gibi bir aziz değilim. Ben de bu tatlı duygulara sahibim. Ama sürekli bu duyguları ertelemek ve üstesinden gelmek zorunda hissediyorum kendimi. Çünkü intikam ve öfke çamura batırıyor insanı ve çamur içinde güreşmek istemiyorum.

Farklılıklarınızdan ötürü futbol dünyasında yalnız kaldınız mı?
O kadar sivri farklılıklarım olduğunu sanmıyorum. Ben genelde uyumlu bir insanımdır. Ortamı analiz eder ve uyum gösteririm. Duygularımı çok ortaya koymam. Futbol benim işim ve bu işi yürütmek zorundayım. Aileme, yaşantıma hizmet etmek için bazı şeyleri içimde tutmaya zorluyorum kendimi.




PAZAR



























Yazarlar