Pazar Oyun sadece çocuklara bırakılmayacak kadar eğlenceli bir şey

Oyun sadece çocuklara bırakılmayacak kadar eğlenceli bir şey

14.08.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Oyun oynamak niye çocukların tekelinde? Biri topumuzu keserse yeni top alacak, kırılan camları taktıracak paramız var. Biz de oynasak ya...

Oyun sadece çocuklara bırakılmayacak kadar eğlenceli bir şey

tubaakyol@milliyet.com.tr "İyi bir erkek bulmanın imkansızlığı" temalı kızlar grubu toplaşmalarının yerini şu sıralar "İyi bir bakıcı bulmanın imkansızlığı" aldı. Bebeklerden iğrenen, lafın gelişi değil hakikaten iğrenen, bebeklerin ağzının kenarından süt, mama vs. akınca direkt kusan, bok kokusuna tahammülü olmayan üçüncümüz kahroluyor. Hakkımdaki efsane yüzünden beni de diğerleriyle işbirlikçi ilan etti. Hepimize gıcık: "Yetti bu bakıcı mevzuu" diyor. "Tuba var ya işte, joker. Uzatmayın!"Beni şu hayatta belki de en iyi tanıyan üç kadından söz ediyoruz burada. Sırf onlar söylüyor diye, çocuk bakabileceğime inanırım yani. Ama insan biraz kendini bilmeli. Çocuk değil, saksı çiçeği bile emanet edilemez bana. Çocuk! Ben! Bakım! Delirdiniz mi? Benim çocuklarla çok iyi anlaştığıma dair bir efsane var. Bir arkadaşım hamile, "Çocuğa sen baksan keşke" diyor. Diğeri hamile kalmaya gayret ediyor. "Çocuğa sen baksan keşke" diyor. Olaylar şöyle gelişti. On yıl falan evvel, bu elemanlardan birinin evindeyken, minik yeğeni de geldi. 4-5 yaşlarında, çok şirin bir kız çocuğu. Yasemin. Fakat katiyen kimseye yüz vermiyor. Kendini öptürmüyor, kucağa aldırtmıyor, kimseyle konuşmuyor. Masaya oturduk. Tabağımda ıspanak mı, bir şey... Ben yemek seçerim ya çok feci, yiyemiyorum. Yasemin de yemiyor. Bir ona diyorlar "Yesene kızım", bir bana diyorlar "Yesene kızım." Biz de Yasemin'le bakışıp, çatalın ucuyla bir gıdım alıp, yer gibi yapıp, bırakıyoruz. Sonra Yasemin benim yanıma geldi. O bana yedirdi azıcık, ben ona yedirdim bütün tabağı... Süper anlaştık.Ertesi gün akşam ben giderken çok zor ayrıldık. Ben indim, arabada ağlıyorum. Yasemin'in çığlıkları üçüncü kattan sokağa iniyor, sokak çınlıyor. Görseniz, nasıl acıklı!Tabii acilen çocuklarla çok iyi anlaştığım aleme yayıldı. O güne kadar ve o günden sonra da beni tek bir çocukla bile görmeyen diğerleri de, her nasılsa buna inandı. Benim de kabahatim var. Yasemin'le suç ortaklığı üzerinden arkadaş olduğumuzu, ben yemek zorunda kalmayayım diye ona yemek yedirdiğimi, Yasemin'in yaramazlıkları gibi görünen kovalamaca, su savaşı gibi oyunların benim fikrim olduğunu... Söylemedim. Zira çocuklarla iyi anlaşma söylencesine bir itirazım yok. Fakat bakım... Yok canım! Bakım? Yok canım... Çocuklarla oyun oynamayı seviyorum ben. "Çocuklarla" fazla oldu. Oyun oynamayı seviyorum. "Çocuklarla" oynamamın sebebi, sadece çocukların benimle oynaması. Büyükler çok acayip. Evde, kahvede, barda saatlerce oturup konuşabiliyorlar. Ne konuşuyorlar abi? Bu kadar lafı nasıl buluyorlar? Ben mesela iki cümle etsem, üçüncüyü getiremiyorum. N'aber? İyidir. İşler nasıl? Hep aynı. Bu kadar! Sonra bekle ki biri espri yapsın da yirmi dak'ka gülesin, boşluk dolsun. Hakikaten sıkıcı. Buyrun işte sosyal bir yaraya da parmak basacağım, hızımı alamayıp. İnsanlar belki de bu konuşmak mecburiyeti yüzünden içkiye, hatta uyuşturucuya başlıyorlardır. Bu kadar sıkıcı lafa, destek kuvvet olmadan tahammül edemiyorlardır belki. Azıcık yaratıcılık için ve en saçma espriye en uzun süre gülebilme rekoru için içki ve uyuşturucudan medet umuyor olabilirler. Olamaz mı?Neyse ki çocuklar ille de konuşalım diye tutturmuyor. Bilakis, hiç konuşmak istemiyorlar. Koşalım, coşalım... Oh ne âlâ. Büyükler ne konuşur? Ben oyun oynamak istiyorum. Hep birlikte spora gideceğimize, ve orada pedal çevirirken, sonra yan yana duşlarda, yan yana kabinlerde, ha bire sohbet etmeye gayret edeceğimize bir sokak bulup yakar top oynayalım istiyorum. İp atlayalım, lastik oynayalım; bacaklar çalışır, popo sıkışır acayip. Ne bileyim; sahilde, parkta koşanlar da, elim sende oynasalar, bir sonraki sabah koşuya çıkmayı iple çekerler.Bir lastik top alıp istop oynayarak tanışsak, kaynaşsak yabancılarla, fena mı olur ayrıca? Havaalanında kare kare ya yerler, uçak rötar yaptığında, ulan şuradan iki kişi kalksa, bir bozuk para ile seksek oynasak diye hayal kuruyorum her defasında. Belki başkaları da vardır böyle ama söylemiyorlar.Oysa büyükler de oyun oynuyor. En esaslı oyuncaklarımız da bilgisayar ve televizyon. Evcilik oyunu yerine evlilik oyunu oynuyoruz. "Şebnem"i giydirmiyoruz da mütemadiyen alışveriş yapıp, "cicilerimizi" giyip çıkarıyoruz. Hâlâ ne zaman annemlere gitsem, en büyük eğlencem, annemin kıyafetlerini giyip, onun "tuvalet masasında" makyaj yapmak. Mor farlar sürüyorum, dudaklarıma çerçeve çiziyorum; küpeler, kolyeler, yüzükler takıyorum. Tek fark, artık kimse kızmıyor. Aksine, böyle dışarı çıkmam konusunda ısrar ediyor annem. "İşyerinde böyle gidersen, belki biraz 'yazar'a benzersin" diyor. * * * Dünden beri kime "oyun" yazacağım desem, herkesin aklına önce "oyun, dolap, dalavere, hile, düzen, desise, entrika" geliyor. "Yok" diyorum, "yakar top, istop, birdir bir, sek sek... Sadece oyun!"Oyun sadece çocuklara bırakılmayacak kadar eğlenceli bir şey! Jogging yerine "elim sende" Ali ve Naz'la "torpilcilik" oynuyorduk. İkizlerden birini kucakta yatay tutarak onun kafasıyla diğerinin göbeğine dalmaca... Ali kucağımda, Naz'ı kovalarken kanepenin demir ayağı ile ayağım öpüştü, ayak parmaklarımdan biri "uf" oldu. Ali kucağımda diyorum size! Şöyle gönlümce bağıramadım bile. Birkaç saat sonra parmağım, zannedersiniz ki düşecek az sonra, adeta çürüdü, mosmor oldu. Üzerine basamıyordum. Neyse ki ertesi gün röntgende kırık çıkmadı. Doktor mümkün mertebe ayağımı yukarıda tutarak oturmamı söyledi. Oturuyoruz bakalım. Ne yapayım? Oyun seven neticeye katlanır. Oyun seven neticeye katlanır Buradaki "çocukları" ikna etmeye çalışıyorum. Bir cuma akşamı, ekin basıldığı gün yani, Büyük Şef ve Küçük Şef'i ebe yapıp saklambaç oynayacağız. İleride bir gün eğer bizim ek çıkmazsa, anlayın ki ebeler bizi bulamadı. Eğer ek aksamadan çıkmaya devam ediyorsa, anlayın ki ben nihayet manik halden kurtuldum, yine depresyondayım. manik depresif köşe