Pazar Özgür irade mi? İllüzyon mu?

Özgür irade mi? İllüzyon mu?

15.05.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Yeni bir deney, “özgür irade” anlayışımızı sarsabilecek sonuçlar ortaya koyuyor: Anlık kararlar esnasında, “bilinçli seçim” zannettiğimiz şey beynimizin bize oynadığı bir oyun olabilir. Yani aslında karar vermiyor, kendimizi karar verdiğimize inandırıyor olabiliriz

Özgür irade mi İllüzyon mu

Kararlarının arkasında duran bir insan mısınız? Yaptığı seçimlerin sonuçlarını her koşulda kabul eden, sorumluluktan çekinmeyen ve bir o kadar bilinçli... Seçimlerimizi özgür irademizle yaptığımız müddetçe, şayet dürüst bir insansak, aksi yönde davranmayız. Fakat tesir altında karar vermek güçleşir ve sonuçları kabul etme konusunda daha az istekli oluruz.

Haberin Devamı

İşte bu yüzden, kendi seçimlerimizi kendimiz yapmayı tercih ediyoruz. Buna özgür irademizi kullanmak diyoruz. Her insanın en doğal hakkı. Peki kendi başımıza seçim yaparken, gerçekten yalnız mıyız? Yeni bir deney, “özgür irade” anlayışımızı sarsabilecek sonuçlar ortaya koyuyor: Anlık kararlar esnasında, “bilinçli seçim” zannettiğimiz şey beynimizin bize oynadığı bir oyun olabilir. Yani aslında karar vermiyor, kendimizi karar verdiğimize inandırıyor olabiliriz.

Koruyucu bir mekanizma

Yale Üniversitesi’nden bir grup araştırmacı, 20 yıl önce ortaya atılan bir hipotezi incelerken çok ilginç bir sonuçla karşılaştı. İnsanın karar alma mekanizması değerlendirilirken, bir eylem gerçekleşmeden saniyeler önce verilen kararın aslında bilinç tarafından verilmediği fakat bilinçaltı tarafından öylemiş gibi sunulduğuna dair kanıtlar elde edildi.

Haberin Devamı

Araştırma grubundan Adam Bear, Scientific American dergisine yazdığı yazıda, “Bir seçim deneyimlediğimiz anda muhtemelen zihnimiz anın geçmişini yeniden yazıyor ve bizi, o seçimi kendimizin yaptığına inandırıyor. Aslında bu seçim, meydana getirdiği sonuçlar bilinçaltı tarafından algılandıktan sonra gerçekleşmiş oluyor” yorumunu yapıyor. Bir başka deyişle bilinçaltı, gerçekleşen durumu zihinden önce algılayıp zihne bunun kendi kararı sonucu gerçekleştiğini düşündürüyor.

Bilim insanları bu sonuca varmalarını sağlayan araştırmada insanların belirli eylemlerden önce ne sıklıkta gerçekten bir karar aldıklarını test ettiler. Deneylerden birinde, 25 öğrenciden ekranda rastgele yer alan beyaz dairelere bakmaları istendi. Dairelerden birinin az sonra kırmızıya dönüşeceği söylendi ve hangisi olacağını içlerinden tahmin etmeleri söylendi. Öğrencilerin her seferinde yalnızca doğru bilip bilmediklerini söylemesi gerekiyordu. Doğru bildilerse “evet”, yanlış bildilerse “hayır” diyeceklerdi. Karar verecek vakit bulamazlarsa da “Vakit yetmedi” diyeceklerdi. Çalışmayı defalarca tekrarladılar ve istatistiklere göre ortalama yüzde 20 oranında “evet” demeleri gerekiyordu.

Haberin Devamı

Araştırmacılar sonuçları incelerken farklı bir bulguyla karşılaştılar. Dairelerin özellikle daha hızlı biçimde kırmızıya döndüğü seferlerde, öğrencilerin “evet” deme oranı artıyor, yüzde 30’ların üzerine çıkıyordu. Aslında karar vermelerine vakit bile kalmamışken, daha doğru biliyorlardı. İşin aslı, renk hızla değiştiğinde denekler aslında bir seçim yapmıyor fakat beyinleri, düşüncelerinden daha hızlı çalışarak onları doğru seçim yaptıkları konusunda yanıltıyordu. İlginç olan, daha uzun zaman verildiğinde “evet” oranının düşmesiydi. Buradan öğrencilerin “evet” deme arzusunda olmadıkları ya da kimseyi kandırmadıkları anlaşıldı.

Beyin böyle bir oyunu neden oynuyor olabilir? Doğru kararlar vermek, her şeyin kontrol altında olduğunu hissetmemizi sağlar. Dolayısıyla beynimizin bu oyunu hayatımıza daha fazla hakim olduğumuza inanmamız için oynadığı başlıca savlar arasında. Yani akıl sağlığını korumak için geliştirdiği bir mekanizma.

Ben bilmem beyin bilir

Deney anlık kararları ele alıyor olsa da bu “oyunun” hayatımızdaki önemli olguları etkileme olasılığı mevcut. Özgür irademizin ne kadar bize ait olduğu, çok ciddi bir soru: Eğer aklı selim, yaşadıklarından ders çıkaran insanlarsak, kaderciliğe sığınmak yerine çoğunlukla hayat boyu kendi tercihlerimizin sonuçlarına katlandığımızı düşünürüz. Acaba tam tersi de gerçekleşiyor mu? Sonuçlarına katlanmak durumunda kaldığımız olayların kendi tercihimiz olduğuna inanıyor olabilir miyiz? Kulağa hiç de yabancı gelmiyor değil mi? İşte tam da bu, beynimizin bize oynadığı oyunlardan biri olabilir. İstemediğimiz şeye katlanmayı normalleştiren bir savunma mekanizması belki de.

Haberin Devamı

Eğer böyle bir ihtimal varsa, öncelikle farkındalığımızı artırmalıyız. Sonucuna katlandığımız durum, sahiden de zannettiğimiz gibi kendi kararlarımızın bir sonucu mu? Olayın gerçekleşmesinde ne kadar payımız var? Sonucu ne derece sahiplenmeliyiz? Bu düşünce akışı, başımıza gelen şeyin gidişatını değiştirme konusundaki motivasyonumuzu baştan sona etkileyebilir. Belki de katlanmamamız gereken bir durumda, kendimizi sorumlu hissederek gereksiz yere boyun eğiyor ve eylemsiz kalıyoruzdur. Bir başka deyişle kendi haksızlığımızı kendimiz yaratıyor olabiliriz.

Haberin Devamı

Bu araştırmayla fark edilen şey, beynimizin yarattığı nice illüzyondan yalnızca biri. Mükemmel organımız her gün bedenimize irademiz dışında yüzlerce şey yaptırıyor. Ne zaman uyumamız, ne zaman karnımızı doyurmamız gerektiğini o bize hatırlatıyor, fark etmediğimiz tehlikelerden bizi bir anda kurtarabiliyor. Tek istediği, bedenimizi hayatta tutmak... İşte tam bu noktada, tıpkı karar alırken yaptığı hileler gibi, sırf fiziki dünyada hayata tutunmak uğruna ruhumuza ve kalbimize ters düşen eylemler de tasarlıyor olabilir.

Bu ikilem, benliğimizin anlamını keşfe başlamak için en iyi yerlerden biri. İçimizde bizden ayrı bir “ben” daha olduğunu keşfettikçe, gerçekliğin madde ve algı dünyasıyla, illüzyonlarla sınırlı olamayacağına dair düşüncelerimiz berraklaşıyor. Tıpkı Yunus Emre’nin yüzyıllar önce söylediği gibi: “Beni bende deme bende değilim / Bir ben vardır bende benden içeri.” n

Yazarlar