Pazar Reklam ajansının ‘Selamsız Bandosu’

Reklam ajansının ‘Selamsız Bandosu’

29.12.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Reklam ajansının ‘Selamsız Bandosu’

Reklam ajansının ‘Selamsız Bandosu’





Son yıllarda Batı’da ofis partilerinin sakıncaları tartışılmaya başlandı. Zira içkinin su gibi aktığı bu partilerde, çalışanlar arasındaki "saygı sınırı" aşılabiliyor. Biri gidip patronun üstüne kusuyor, bir diğeri mesai arkadaşına hakaret ediyor. Sonuç olarak eğlence, eğlence olmaktan çıkıyor; işten çıkarmalara, hatta mahkeme salonuna kadar giden bir dizi tatsızlık yaşanıyor.
Oysa Jefi Medina ve Yavuz Turgul’un sahibi olduğu reklam ajansı Medina Turgul DDB’de, kurulduğu günden bu yana, çalışanların hiçbir tatsızlık yaşamadan çılgınlar gibi eğlendiği ofis partileri düzenleniyor. Üstelik bu gelenek 20 yıl önceye, Jefi Medina ile Yavuz Turgul’un MAN Ajans’ta çalıştıkları günlere dayanıyor. Ve bugüne kadar bu partilerle ilgili tek sorun, neden ayda bir değil de yılda bir yapıldığı...
Ama her ay bir parti düzenlenseydi, ajanstakilerin tüm işlerini bırakıp sadece buna konsantre olması gerekirdi. Çünkü parti deyip geçmeyin, çalışanlar bir ay bu parti üzerinde çalışıyor. Her sene bir konsept belirleniyor; ona göre program hazırlanıyor. Medina’nın klavye, Turgul’un bas çaldığı orkestra için, temaya uygun kostümler yaptırılıyor.
Bu arada Medina Turgul DDB imzasını taşıyan reklamlardan farklı bir montaj ve seslendirmeyle komik filmler yaratılıyor. Mesela bu yıl Milliyet Film Kulübü için tanıtımı yapılan bir korku filmi VCD’sinden görüntüler, "en korkulan patron" Turgul’un odasının kapısında dua ederek bekleyen bir çalışanın görüntüsü ile birleştirildi.
Bu yıl 26 Aralık’ta yapılan yıl sonu partisinin teması "Televole Gazinosu"ydu. Televole konseptine uygun olarak hazırlanan filmde çalışanların rol aldığı "Şıklar-Rüküşler" bölümü bile vardı.
Jefi Medina yıl sonu partilerini anlattı.

Her yıl sonunda tüm çalışanlarınızla birlikte ofiste eğleniyorsunuz? Ne zaman başladı bu partiler?
20 yıldır düzenliyoruz bu yıl sonu partilerini. Artık gelenekselleşti. Ama bu dışarıya açık bir eğlence değil; tamamen ofis içinde, sadece çalışanlar için düzenlenen bir parti. Yılın bir gecesini kendimize ayırıyoruz. Amaç tüm çalışanların, herkesin yılın bir gününde hakikaten çok eğlenmesi. Herkes derken, kelimenin tam anlamıyla herkes; kapıda çalışandan otopark görevlisine kadar herkes burada buluşuyor, birlikte eğleniyoruz.

Bir masanın üzerine birkaç şişe içki, birkaç çeşit sandviç koyup "Haydi, eğlenin" gibi bir parti değil bu; bayağı kapsamlı bir eğlence. Nasıl hazırlanıyorsunuz?
Her yıl önce bir tema belirliyoruz. Partiden bir gece evvel ajansın bir katı tamamen boşaltılıyor, orada temaya uygun bir dekor hazırlanıyor. Tema "Sazlı-Sözlü Çay Bahçesi" ise ona göre tahta masalar, sandalyeler falan geliyor. Mesela geçen sene temamız "Kriz Gazinosu"ydu. Bir köşede birileri eski eşyalarını teşhir edip satıyordu güya. Kömür sobaları falan vardı.

Yılda bir gün eğlenmek için yaratıcılıklarını kullanıyorlar’
Bir de orkestranız var.
Evet. Yavuz (Turgul) bas çalıyor, ben klavye çalıyorum. Diğer elemanlar değişiyor. Yavuz’un oğlu Kurtcebe de üç yıldır orkestramızda. Bu yıl solistimiz oydu. Ama bu parti, sonuçta hepimiz eğlenelim diye yapılıyor. Çıkıp insanlara konser verme gibi bir derdimiz yok bizim. Herkesin katılmasını istiyoruz. Çalışanlar da grup kuruyorlar. "Cici Kızlar" var mesela, "Delisin, delisin"i söylüyorlar. Gerçi pek cici kız değil onlar, kötü kızlar. "Marmelat Kızlar" vardı bir de, Moulin Rouge kostümleriyle çıktılar. Onlar tam profesyonel! Ses gidiyor, geliyor; detone oluyoruz ama dert değil, çok eğleniyoruz.

Repertuvarınızda hangi şarkılar var?
Oooo, her şey. Üç-beş tane daha ciddi parça oluyor ama genellikle komik, eğlenceli, hareketli parçaları seçiyoruz ki millet eğlensin. Tabii ki popüler olmalı ve matrak olmalı. Bu yıl eskileri çaldık, "Speedy Gonzales" falan.

Yılda bir az değil mi, her ay parti yapın.
Tabii, hatta ayda iki defa yapalım diyoruz. Ama o zaman herkesin işi gücü bırakıp sadece bu ofis partisi ile ilgilenmesi gerek. Şaka bir yana, reklam ajanslarında birçok yetenekli insan var. Biz onlara, yılda bir gün de olsa bu yaratıcılıklarını kendi eğlenceleri için kullanma fırsatını vermeye çalışıyoruz.

20 yılda 20 parti düzenlediniz. İçki de içiliyor bu partilerde. Hiç sınırı aşan oldu mu?
Hayır, hiç. Çünkü biz bu partilerde içki içip eğlenmiyoruz. Tabii içki de içiliyor ama kimsenin eğlenmek için kendini kaybedinceye kadar içmeye ihtiyacı olmuyor. O ülkelerde ofis partilerinde insanlar içkiye endeksli eğlendikleri için bu tür aşırılıklar oluyordur herhalde. Bizim hiçbir kötü anımız yok bu partilerle ilgili.

Bizim de bu pazartesi günü Milliyet binasında bir ofis partimiz var. Çok çok rica etsek orkestranız bizim ofis partimizde de bir-iki parça çalar mı acaba?
(Gülüyor) Çok isteriz tabii ama mümkün değil. Sizin partiniz için başka bir orkestra ayarlayalım.

Siz -şimdi yaşlısınız demiyorum katiyen ama- gençliğinizde kulüplerde çaldınız mı? Para kazandınız mı müzikten?
Yavuz’un bir grubu vardı, 60’larda. Onlar profesyonel olarak çaldılar, para kazandılar. Ben de 68’de Milliyet Liselerarası Müzik Yarışması’na katılmıştım. O grupla birlikte birkaç sene sağda solda çaldık. Bu işten para kazandık yani. Para kazandık derken, o zaman çok önemli paralardı bizim için bunlar. Cep harçlığımız 10 liraydı, 20 lira kazanıyorduk.

Niye devam etmediniz?
Müzikte kariyer yapmak için, star olmak için çok yetenekli olmak lazım. O kadar müzikal yeteneklerimiz olduğunu sanmıyorum. Üniversiteden sonra iş hayatı başlayınca fazla fırsat da bulamıyorsunuz. Neyse ki mesleğimizin bir tarafı müziğe yakın. Müzik dünyasının en iyileriyle çalışıyoruz; o da bize yetiyor.