"Roxyye 10 yıldır her hafta gelenler var"

Roxynin ortaklarından Cem Selcen açıldığı günden beri dolu olan ve tıpkı ilk günlerdeki gibi iki bilete bir şişe Sex on the Beach vermeye devam eden kulüplerini anlattı. Beyoğlunda takılanlar iyi bilir. Cumartesi geceleri Roxynin önündeki kuyruk sokağa kadar uzanır. Bu sene 11inci yılına giren kulüp hâlâ Beyoğlunun en popüler yerlerinden. Ve geçen perşembe gecesi yeni sezon için kapılarını açtı. Kulübün yeni sürprizleri var. Mesela pop star yarışmalarının atası sayılan Roxy Müzik Günleri bütün yıla yayılacak. Burada keşfedilen şarkıcılar bütün sezon boyunca konserler verecek. Roxy artık Beyoğlundan çıkıp Türkiyenin pek çok yerinde partiler düzenleyecek. Burayı açmadan önce mühendislik yapıyordum. Ortağım Kaan Yüceil DJdi ama esas olarak Sümerologdu. Bu sektörle hiç alakamız yoktu. Önce Sefahathaneyi, üç yıl sonra da Roxyyi açtık. O dönemde böyle bir yere ihtiyaç olduğunu düşündük. Roxy en başından diskotek olsun mantığıyla açılmadı. Esas amaç hep sanatı desteklemek oldu. İçinde performanslar da, stand uplar da olsun istedik. 10 yıl öncesine dönersek, neden böyle bir yer açmak istediniz? Los Angelesta Roxy vardı. New Yorktaki Roxyyi görmüştüm. Bir sürü insanın gündüz şov yaptığı, programında her zaman gençlere yönelik etkinliklerin olduğu bir yerdi. Konsept olarak oraya benzer bir şey yaratmak istedik. Dünyada benzeri bir yer var mıydı? "Burası önceden Meşin diye izbe bir gay kulüptü" Meşin isimli bir gay kulüptü. Mekana bakmaya geldiğimizde beş dakika durduk içeride. Karanlık ve izbe bir yerdi. Aldıktan 15 gün sonra da açtık. 15 gün boyunca elimizde bezlerle ortalığı temizledik. Roxy olmadan önce burası neymiş? İlk olarak Porto Rikolu bir salsa grubu geldi. Türkiyeye gelmiş en eğlenceli salsa grubuydu. Bazı ünlüler smokinle gelmişti, biz onları tişörtle karşılayınca çok şaşırdılar. Düzenlenen ilk büyük etkinlik neydi? "Umulmadık bir anda Zeki Müren çalmaya başlayabilir" Tekno girdi hayatımıza her şeyden önce. O müzik insanları biraz yalnızlaştırdı. Tekno döneminde biz de bir duraklama yaşadık. Ama konseptimizi değiştirmeyi hiç düşünmedik. O günden bugüne bir de hep Türkçe pop kavgası verdik. Biz hep Türkçe popa karşı durduk. 10 yıl içinde sizin gözlemlediğiniz kadarıyla hem Roxyde hem de İstanbul gece hayatında ne gibi değişiklikler oldu? Arada çalıyoruz. Mesela kimsenin ummadığı bir anda Zeki Müren çalmaya başlıyor. Hiç mi Türkçe pop çalmıyorsunuz? Var. Bazılarıyla dışarıda da görüşüyoruz. Burada tanışan ve evlenen en az 10 çift var. Hâlâ düzenli olarak gelen müşterileriniz var mı? O benim fikrimdi ve Tayland sahillerinde aklıma geldi. Türk gruplarının yeni şarkılarını kimse dinlemek istemiyordu. Bu alışkanlığı değiştirmek için insanların kendi besteleriyle gelebileceği bir yarışma düzenleyelim dedim. Yaptığınız en faydalı işlerden biri de Roxy Müzik Günleri herhalde. Birçok genç sanatçıya çıkış kapısını açtınız. Ben ona 10 tam puan vermiştim. Çünkü bir Edip Cansever şiiri kullanmıştı. Bir şekilde ünlü olacaktı. Biz onu sunduk ve böyle onun şöhretine bir katkımız oldu. Mesela Teoman... Çıktığı zaman bu çocuk adam olur diye düşünmüş müydünüz? "Sex on the Beach bizim sembolümüz, afişte bile kullandık" Başladığımızdan beri böyle bu. İlk başlarda yerli votka şişelerine dolduruyorduk. Sonradan kendi şişelerimizi tasarladık. Bundan kâr etmiyoruz. Onu içen pek içki içmiyor bir daha. O bizim sembolümüz oldu. Bu sene afişte bile var. Sizdeki en iyi şeylerden biri ne biliyor musunuz? İki bilete bir şişe Sex on the Beach vermek. Birçok insanın aklına Roxy deyince Sex on the Beach geliyor. Marcus Miller. Sabah beşte biz temizlik yaparken o hâlâ sahnedeydi mesela. İndi sahneden, öpüştük falan. Şimdiye dek getirdiğiniz isimler arasında unutamadıklarınız var mı? Çok tatlıydı...Hiçbir ışık oyunu istemedi. Sahnede sadece kendisinin görünmesini istiyor. Zeki Müren gibi dolaştı buralarda. Dünyada en sevdiği sanatçı Zeki Müren biliyorsunuz. Siz söylemediniz ama ben dayanamayıp soracağım. Marc Almond nasıldı? Konser sonrasında da epey konuşuldu...