Pazar Rüya evleri onlar yapıyor

Rüya evleri onlar yapıyor

18.03.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Yoksa Rüya mı?" programının dört kişiden oluşan rüya takımı ya ev yıkımı için İstanbul dışında ya da alışveriş için Ikea'da

Rüya evleri onlar yapıyor

Sivar'ı aileler için yaptığı alışverişte, Önal, Kristal ve Şen'i "İkinci evimiz" dedikleri Ikea'da bulduk. İzleyicilerin "Aileler o kadar büyük bir evi hangi parayla ısıtıyor?" sorusunu yönelttik. Eski evlerdeki eşyaları kırıp dökmeleriyle ilgili eleştirilere cevap aldık. Kanal D'de ekrana gelen "Yoksa Rüya mı?", Amerika'da yayınlanan "Extreme Makeover Home Edition" adlı reality show formatının Türkiye versiyonu. Her hafta Uğur Dündar ve ekibi bir ailenin evini önce un ufak ediyor sonra 10 günde baştan yaratıyor. Sürenin sonunda iç dekorasyonundan peyzajına kadar dört dörtlük bir ev çıkıyor ortaya. Programın rüya takımı Kaan Önal (Mimar), Gizem Kristal (İç mimar), Zeynep Şen (İç mimar) ve Tanem Sivar'dan (Aile ve alışveriş sorumlusu) oluşuyor. Ekip şu ana kadar dört ailenin evini dayayıp döşedi. Alışveriş molaları haricinde 40 gündür İstanbul dışındaydılar. "Reytingler en çok evin yıkılma aşamasında yükseliyor" Onlarla otelde geçirdiğimiz 10 gün içinde zevklerini öğreniyoruz. Hangi renkleri severler, istekleri neler gibi...Ailelerin hayatını kolaylaştırmaya çalışıyoruz. Zorlaştırmaya değil. Tüm elektrik tesisatı, ampuller ekonomik özellikli. Evin ısıtılmasında kazan sistemi kullanılıyor. Buna da katı yakıt sistemi deniyor. Kazana çalı, çırpı, kağıt, odun atıyorsunuz. Sıcak su ve petekler aracılığıyla ev ısınıyor. Evin izolasyonu çok iyi. Bu da az yakıt yakmalarına neden oluyor. Kimi zaman evler son dakikada yetişiyor. Uğur Dündar evin perdesini açarken biz hâlâ içeriyi düzenliyoruz. Zeynep perdeyi asıyor, Gizem ve Tanem bibloları yerleştiriyor. Ben koltukların jelatinlerini açmaya çalışıyorum. Kırdığımız tüm beyaz eşyalar bozuktu. "İşe yaramayan beyaz eşyalar niye evlerinde duruyor hâlâ?" diye sorabilirsiniz. Prestij için tutuyorlar. Köyde yaşayanlara bizim de televizyonumuz var demek için... "Bunların televizyonları bile yok" diye köyde dedikodu çıkmasından korkuyorlar. Evin yıkımı programa görselllik, hareket, heyecan katıyor. Türk halkı da bunu seviyor. Reytingler en çok evin yıkılma aşamasında yükseliyor. Kırmak, dökmek işin şov kısmı. "Aileler 'Böbreğimizi mi alacaksınız, çocuklarımızı mı kaçıracaksınız?' diye soruyor" Program başlamadan önce birkaç haftamız sabahtan gece yarısına kadar Ikea'da geçti. Ailelerimiz ve arkadaşlarımıza mağazada randevu veriyorduk. Aileler evlerine ilk gittiğimizde yeni bir eve kavuşacaklarına inanmıyorlar. Biraz da komşuların aralarında yaptığı dedikodular nedeniyle "Karşılığında ne istiyorsunuz? Böbreğimizi mi alacaksınız? Çocuklarımızı mı kaçıracaksınız?" diye soruyorlar. Gece saat 04.00 civarında şantiyeden geldiğimizde bizi otel odamızın kapısında karşılıyorlar. "Bu saate kadar bizim için yoruldunuz. Teşekkür ederiz" diyorlar. Gerçek hayat onların yaşadıkları. Biz yalan dünyayı yaşıyoruz. Onların yanında azınlığız biz. "Gözlerimin dolmadığı bir an olmadı. Ekipçe çekimde, montajda ağlıyoruz" Programdaki görevim ailelerle alışverişe, yemeğe, doktor kontrolüne, eğlenceye, gezmeye gitmek. İnşaatta olmadığım her dakika onlarla birlikteyim. Çocuklarla resepsiyonda kutu kutu pense de oynuyoruz, odalar arası çay daveti de veriyoruz. Ana mobilyalar dışındaki her alışveriş bana ait. Çatal bıçaktan çarşaflara, mumluklardan aynalara kadar. Hayatım Ikea'da geçiyor. Ailelerle geçirdiğim günler boyunca neye ihtiyaçları olduklarını öğreniyorum. Bazen beğendikleri şeyleri söylemeye çekiniyorlar ama ben bakışlarını yakalıyorum bir şekilde. Gizlice alıp onlara sürpriz yapıyoruz. En çok 12 çocuklu aile için kıyafet alışverişi yaparken zorlandım. Ayakkabı denemeleri çok uzun sürdü. Bu program sayesinde fark ettim ki biz sahip olduklarımız nedeniyle çok şanslıyız. Programa katılanlardan Cevdet beyle alışverişe gittiğimizde, "Hiçbir zaman takım elbisem olmadı" dedi bana. Düşünün 40 yaşında bir adam söylüyor bunu. Evlenmiş, akrabaların düğünlerine gitmiş... Hiçbir aileyle irtibatı kesmedik. Aramızda gönül bağı oluştu. Mesela ilk bölümde yer alan Binnaz hanımın kızı Hilal geçenlerde beni arayıp "Tanem abla, annem yanlış yıkadı, bana aldığınız elbise çekti" dedi. Aynısından alacağım şimdi ona. Çünkü biliyor ki ben kameralar kapandıktan sonra yok olmadım, rüya olmadım. Ev bittikten sonra aileler günlerce evlerinden çıkmıyor. Odaları bıraktığımız gibi muhafaza ediyorlar. Yarışmaya binlerce başvuru yapıldı. Başvuru için müstakil bir evinizin olması gerek. Tapusu ve imar izni bulunmalı. Yanında bitişik bina olmamalı. Apartman dairesi, gecekondular başvuru sırasında eleniyor. Aileler evin 10 günde biteceği açıklamamıza şüpheyle bakıyorlar. "Tamam yapacağınıza inanıyoruz da 10 günde bitiremezsiniz. İtiraf edin, üzülmeyeceğiz" diyorlar. Montaj sırasında ekipçe ağlıyoruz. Program TV'de yayımlanırken, ev yıkımı sırasında hüngür hüngür ağlıyorum. Gözlerimin dolmadığı bir an olmadı. Otelde kalırken sabah 06.00'da uyanıp bizi uğurluyorlardı "Rastgele" diye. Bunları görünce kamera arkasındaki onlarca çalışan da ağlıyor. Ekran önünde gözüken biziz ama tüm ekibin emeğiyle ortaya çıkıyor o ev. Özellikle yapı sponsorumuz Akşan Yapı'ya minnettarız. "Ev bittikten sonra günlerce içinden çıkmıyorlar" "Evi döşerken sürekli kavga ediyoruz" Mobilya seçerken, evi planlarken görsellikten çok işlevselliğe önem veriyoruz. 10 gün boyunca onlarla zaman geçirerek psikolojik destek veriyoruz bir nevi. Evi dört kişi döşemek çok zor. Fikir ayrılıkları çıkıyor. Ortak noktaya ulaşana kadar kavga ediyoruz sürekli. Herkes farklı bir renk mobilya beğeniyor mesela. Ama ortak bir noktada buluşuyoruz. O kadar sıkıntı ve derde rağmen programda yer alan tüm ailelerin aile bağları, iletişimi inanılmaz kuvvetli. Biz gençler "Baba bana araba al" diye sızlanırken onlar elindekilerle mutlular. En güzeli onların hayır dualarını almak. Bize sanki melekmişiz gibi davranıyorlar.

Yazarlar