Pazar Sahil şehrinin iki gülü

Sahil şehrinin iki gülü

09.11.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

El Negro de Altea, "İspanya'nın Çeşme'si" Altea'nın en iyi lokantalarından biri. La Plaza ise en çok müşteri çeken kahvelerden. Yolunuz düşerse uğramazlık etmeyin

Sahil şehrinin iki gülü




İspanya'nın İstanbul'u diyebileceğimiz Barselona şehri Akdeniz kıyısında. Buradan bir saatlik uçak yolculuğu ile Barselona'nın çok güneyinde bir sahil şehri olan Alicante'ye ulaşılıyor. Alicante, İspanya'nın İzmir'i... Tek farkı, binaların denizin kenarına dikilmemiş olması. Deniz kenarı boydan boya plaj. Plajdan sonra geniş otomobil yolu... Otomobil yolundan sonra çok çok geniş yaya yolu... Eski İzmir Kordon Boyu'ndaki kaldırımlar gibi yollara dalgalı siyah-beyaz mozaik döşemişler. Yolun iki yanında palmiye ağaçları... Daha sonra da binalar.
Alicante'den 40 dakikalık kara yolu yolculuğu ile yine bir sahil şehri olan İspanya'nın Çeşme'sine, Altea'ya ulaşılıyor.
Altea, İspanya'nın "Costa Blanca" (Beyaz Sahil) denilen kıyı şeridinde. Ibiza Adası'nın karşılarında bir tatil şehri... Kıyıları iri çakıllı, denizi bizimki kadar renkli ve tatlı değil.
Aman yarabbi... Bir tatil şehrinde bu kadar bina olur mu? Şehrin her yanı bina ile dolmuşken bu kadar yeni inşaat olur mu? Demek ki olurmuş. Dağ taş bina... Bina dedik ise bir katlısı da var,
11 katlısı da... Bizim tatil yörelerinden tek farkı binaların kalitesi.

Eski şehrin içine motorlu araçların girişi yasak
Bu bölge yaz aylarında ucuz İngiliz tatilcilerinin istilasına uğrarmış. Evlerin bir bölümü ise orta halli İngilizlere satılmış. Ama burada da tatil süresi bizdeki gibi en fazla üç aymış. Şehir geri kalan dokuz ay bomboş kalırmış...
Ancaaaak... Şehrin boş kalan kısmı, yeni kısmı. Eski Altea bir tepenin üzerinde kurulu. Burada yerliler yaşıyor. Ve de gerçekten "yaşıyor"... Evlere dokunulmamış. Hepsi bakımlı. Lokantalar, kahveler ve kilise meydanı ile nefis bir yer. Turistik değil, "İspanyol"... Bu eski şehire motorlu araç giremiyor. Zaten girse de dar sokaklardan geçmesi imkansız.
Eski şehirdeki Iglesia Parroquial, içiyle dışıyla süslü püslü, kocaman bir İspanyol kilisesi. Avrupa ülkelerinin hepsinde olduğu gibi kilisenin çevresinde çok geniş bir meydan var. Ve hayat bu meydanda geçiyor... İnsanlar meydandaki kahvelerde oturuyor. Meydana yakın ara sokaklardaki lokantalarda yiyip içiyor. Küçük dükkanlarda alışveriş ediyor.
Kilise Meydanı'na açılan dar sokaklardan birinde, eski bir İspanyol evindeki El Negro de Altea, şehrin en iyi lokantalarından biri. Kadınlar işletiyor. Aşçısı da servis elemanları da kadın. Lokantanın özelliği kömür ateşinde pişirilen et ve balık.
Tepenin üzerinde olduğu için şehir manzarası bulunan bu lokantada pencerenin önüne dizilen masalarda oturuluyor. Salonun dibinde bir kömür ocağı, ocağın başında bir yaşlı hanım var. Onun önündeki tezgaha etler ve balıklar dizili. Müşterinin seçtiği etlerle balıklar ızgaraya konup kızartılıyor. Közlenmiş patates ile bir tabak içinde getiriliyor. Bir de salata... İşte o kadar.
Kilise Meydanı'ndaki kahvelerden en çok müşteri çekeni La Plaza... İki katlı binasının alt katında sevimli bir barı ve oturma salonu var ama müşteriler güneşte oturmayı tercih ediyor. Koca kahveyi tek bir genç idare ediyor. Sipariş alıyor, çay-kahve hazırlıyor, tost-sandviç yapıyor, masaları donatıyor, topluyor, hesap alıyor... Daima gülüyor, hiçbir şey aksatmıyor...
Altea'da çok sayıda pansiyon ve otel var ama çoğu yazlık olduğundan haziran, temmuz, ağustos aylarında açık... Yıl boyu açık olan şehrin tek beş yıldızlı oteli, 110 yataklı Melia Altea Hills Resort. Otel yeni ve de çok güzel ancak bizim yazlık bölgelerdeki lüks oteller misali... Eylülden sonra müşteriler gelmez olduğundan beş odayı, 10 odayı ancak doldurabiliyorlar. O zaman da lokantası, kafeteryası doğru dürüst çalışmıyor. Ama odaları ve manzarası nefis... Her mevsimde dinlenmek için gidilebilecek bir otel...
Otelin hemen karşısında Cascades isminde bir "Tapas" lokantası var... Gece yarısına kadar tertemiz masalarda güzel bir servisle İspanyol yemekleri yenilebiliyor...

Altea'da 50 yıllık bir tekne ustasıyla tanıştım
Bunları yazan insana "Peki, senin Altea denilen yerde, bu mevsimde ne işin var idi?" diye sual edenler olacaktır elbette... Hemen onların meraklarını gidereyim... Efendim benim Fransa'da yaşamakta olan, tekne meraklısı bir arkadaşım var. Ben denizden ve tekneden anlamam ama onun merakı benim de merakımı çeker. Türkiye'ye yolu düştüğünde bana sadece teknelerden söz eder. Dünyanın her köşesinde ne tür teknelerin yapıldığını izler. Okur. Broşürler getirtir. Bu arkadaşım son zamanlarda Altea'da tam 50 yıldır tekne yapan birinin elinden çıkma Belliure MY 48 diye adlandırılan bir tekneye kafayı taktı. Bunu yapan adamı, tersanesini ve tekneyi görmeye karar verdi. Ben de onun peşine takıldım... İyi ki de takılmışım. Altea'yı bu vesile ile gördüm ama daha önemlisi, bu küçük şehirde 50 yıldır tekne yapan Vincente Belliure'yi tanıdım. Vincente Belliure'nin aile işletmesinde bir kızı ve üç oğlu da çalışıyor. 71 yaşındaki Vincente hâlâ her teknenin dökümünden donanımına kadar başında duruyor. Her tekneyi kendi deniyor. Yaptığı her teknenin nerede olduğunu, kimin kullandığını izliyor... Vincente'nin gezi tekneleri öyle görmemişlerin kullandığı, apartman tipi teknelerden değil. Daha çok balıkçı teknelerine benziyor. Zaten Vincente balıkçı teknesi ve yelkenli tekne de yapıyor. Fransa'da yaşayan arkadaşım "almak için değil bakmak için gittiğinden" tekne almadı. Zaten almaya kalksa da, hazır tekne bulunmazmış. Tekne siparişten bir yıl sonra denize indirilebilirmiş. Türkiye'den de bugüne kadar Belliure teknesi alan olmamış.