Pazar Şaraplık üzüm, kuru üzüme karşı

Şaraplık üzüm, kuru üzüme karşı

28.09.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Türkiyenin en büyük gelir kalemlerinden, Egeden kuru üzüm ihracatı tıkanıyor. Kurtuluş, şaraplık üzüm yetiştirilecek kaliteli bağcılıkta. Devlet de nihayet bunun farkına varmış durumda

Şaraplık üzüm, kuru üzüme karşı

Yazının ardından Tarım Bakanlığı Müsteşarı Doç. Dr. Hamit Ayanoğlu aradı. "Seçim dolayısıyla da olsa, tarım sorunlarının gündeme gelmesinden çok mutluyuz" dedikten sonra şu açıklamayı yaptı: "Bağcılıkta şaraplık çeşitlerin geliştirilmesi konusunda çalışmalarımız var. İl müdürlüklerimiz, özellikle Kalecik Karası gibi kaliteli şaraplık üzümlerin fidanlarını çoğaltıp bağcılara dağıtıyorlar. Şaraplık üzüm konusunda gen kaynağımız da zengin. Ama bakanlık olarak bu çabalarda yeterli miyiz? Doğrusu yeterli değiliz ama çaba gösteriyoruz."Doç. Ayanoğlu ardından ilginç bir de bilgi verdi: "Şaraplık ve sofralık üzüme eğiliyoruz, zira kuru üzümde yaşanan sıkıntılar bizi bu alternatiflere yöneltiyor. Kuru üzüm ihracatında sorunlar yaşanınca sofralık ve şaraplık çeşitlere ağırlık verdik. Zira kuru üzümde tıkandık... Kuru üzüm ihraç ettiğimiz ülkeler arasında kendi kuru üzümlerini üretenler de oldu. Biraz da bu sebeplerle üzümlerdeki tarım ilacı kalıntıları biraz abartıldı ve ihracat geriledi."Bunları dinlerken, doğrusu "İyi ki de tıkanmışız, iyi ki ihracat gerilemiş. Yoksa aklımız başımıza gelmeyecekti!" diye düşünmekten de kendimi alamadım. Ben "78 kuşağı"ndanım. Bizler ve bizden önceki kuşaklar "Türkiye dünyanın en büyük kuru üzüm, fındık ve incir ihracatçısıdır. Dünyayı biz besliyoruz" teranesiyle büyüdük. İktisat bilincimiz olmadığı, devletçi ortamda yaşadığımız için "Niye en büyük fındık ihracatçısı biziz de, fındığı bizden üç kuruşa alan İtalyanlar, kakao yetiştirmedikleri halde dünyanın en büyük fındıklı çikolata ihracatçısı? Niye Orduda fındık fabrikalarının yanında çikolata fabrikalarımız yok?" diye sormak aklımıza gelmedi. Tıpkı "Üzümü kurutup üç kuruşa satmak da marifet mi? Ondan şarap yapıp daha pahalıya satsana!" demeyi akıl edemediğimiz gibi... Şimdi bu kısır döngü bir yerinden kırılıyor ve bu konular gündeme geliyor. Geçtiğimiz hafta bu sütunlarda "şarap ekonomisi"nden söz etmiş, üzümü üzerine yüksek katma değer ekleyerek, döviz kazandıracak şekilde ihraç etmenin en iyi yolu olan şarapçılığın devletçe hiç önemsenmemesini, desteklenmemesini eleştirmiştim. Tarım Bakanlığına da eleştiri oklarını saplamıştım. Ege şarap bölgesiymiş Üzümü hammadde olarak satmayı marifet zannedip ziyan edilen 60 yıldan sonra, Türkiye nihayet şarapla barışıyor ve şarabı keşfediyor. Şarap üretimini engelleyen dinsel tabuların bulunmadığı Ege bölgesinde de, toplam rakamlara bakarak ülkeye büyük kazanç getirdiği sanılan ama katma değeri çok düşük olduğundan aslında potansiyelinin çok altında gelir sağlayan üzüm ihracatı yerine, şarap ihracatına geçmenin daha akıllıca olduğunu fark ediyoruz galiba... Bugün binlerce dönüm bağda çekirdeksiz Sultaniye üzümü üreten ve bunu kurutup gülünç kâr marjlarıyla dünyaya pazarlayan Ege bölgemizde, Cumhuriyetten önce böyle bir şey yokmuş. Zira bölgede yaşayan gayrımüslimler bağlarında yetiştirdikleri üzümlerden şarap yapar, onları ihraç edermiş. İzmir Ticaret Odası verilerine göre, 1901 ile 1913 yılları arasında her sene ortalama 5 milyon litre şarap yurtdışına ihraç edilmiş. İzmir Şarapçılar Cemiyeti 1940lardaki bir bülteninde bakın neler diyor: "Gayrımüslimlerin memleketten çıkarıldığı 1922 senesinde, Ege üzüm üretiminin yüzde 70ini şaraplık nevinden üzümler teşkil ediyordu. Vatandaşlarımız şarapçılık sanat ve ticaretini bilmediklerinden bu güzel bağları bozmuş, yerlerine çekirdeksiz bağlar yetiştirmiştir. Kuru üzüm üretimi bu nedenle çok artmış, nihayet 1930 senesinde 80 bin ton gibi muazzam bir yekûn teşkil ederek dış pazarda düşük fiyatlara bile alıcı bulamaz olmuştur."